Mehmet Hanefi YILDIRIM

Tarih: 22.09.2011 18:27

Doğruları Söylemeye Devam

Facebook Twitter Linked-in

Bu meslekte feleğin çemberinden geçmemiş olsam, bu mesleği karşılık beklemeden sevmemiş olsam, bu meslek sayesinde bir çok ilklere imza atmaya devam edeceğime inancım olmasa, bir doğrunun imanı bin eğriyi düzeltir sözünü rehber edinmemiş olsam, “Yeter be, bu kadar cahil cuhela ile mi uğraşacağım” deyip kalemimi kırmam, bu mesleği bırakmam lazım.


Bu meslekte feleğin çemberinden geçmemiş olsam, bu mesleği karşılık beklemeden sevmemiş olsam, bu meslek sayesinde bir çok ilklere imza atmaya devam edeceğime inancım olmasa, bir doğrunun imanı bin eğriyi düzeltir sözünü rehber edinmemiş olsam, “Yeter be, bu kadar cahil cuhela ile mi uğraşacağım” deyip kalemimi kırmam, bu mesleği bırakmam lazım.
Ama yağma yok, yazdığım her yazıda, gerek olumlu gerek olumsuz her iki taraf da söyleyecek bir şey buluyorsa, “Demek ki doğru yoldayım” diyerek, kalemimi biraz daha bileyip, olayların üzerine üzerine gitmeye kararlıyım.

Geçtiğimiz gün iş adamı sayın Mehmet Yıldız’a, “Haklının Sebatı İnat Değildir” başlığı altında bir yazı yazdım. Bazıları, “Amma da yağ çekmişsin Mehmet Yıldız’a” derken, bir basın toplantısı düzenleyen sayın Mehmet Yıldız, “Beni günah keçisi yaptın. Keşke bana sorsaydın da öyle yazsaydın”  diyerek, yazdığım yazıdan dolayı rahatsızlığını dile getirdi.
Yazdığım yazıdan neden rahatsızlık duyduğuna anlam veremediğim sayın Mehmet Yıldız, konuşmasının bir yerinde, “Bunları yazıyorsun da, neden bildiklerini,  karşı tarafa yazılması gereken şeyleri yazmıyorsun” diyerek, kafalarda bir soru işareti bıraktı.
Önce şunu çok iyi bilmek gerekir ki, ben bir yazı yazdığım zaman önce ülkem bu yazıdan dolayı zarar görür mü, ilçem bu yazıdan dolayı ne kazanır, kişinin bana özel olarak anlattıkları manşet olacak diye kaleme alınır mı, bunları düşünür öyle yazarım.
Her sözü, şovu seven, sansasyona meraklı gazetecilere malzeme niteliğini taşıyan sayın Yıldız, gerçekten benim bildiklerimi, yani bana söylediklerini kamuoyuyla paylaşmak istiyorsa, yapsın bir basın toplantısı, kendisi açıklasın. Söz veriyorum, noktasına virgülüne kadar hepsini yazacağım.
Ben eski Genel Kurmay Başkanının dediği gibi “Gazetecilere sır vermeyin, bunlar anasını bile satarlar” dediği gazetecilerden değilim. Bana, “Bunlar yazılmasın” dendiğinde, özel sohbet kabul ederim ve şimdiye kadar yazmadığım gibi bundan böyle de yazmam. Özel sohbetler benimle beraber mezara gider.
Gelelim sayın Mehmet Yıldız’ın basın toplantısını farklı şekilde kamuoyuna yansıtan, oradaki tabloyu tersyüz ederek lanse eden, Yıldız’ın “Sen gazeteciliği de bilmiyorsun. Sen sus” dediği kendini bilmeze… Benim bu tiplere diyeceğim bir şey olamaz. Ama şu gerçeği de  kısaca belirtmek istiyorum; Her sorduğum soruya, “Bunu senin için demiyorum, seni kastetmiyorum” diyen Mehmet Yıldız’a,  “Eğer diyeceğin bir şey varsa, bunu dürüstçe, kamu oyuyla paylaşmalısın” demesi gereken yalaka gazeteciler, mal bulmuş mağribi gibi, benim kalemimin kırıldığını iddia etmişler.
Ne de çok istiyorlar, kalemim kırılsın, bu gazete kapansın ve istedikleri gibi meydanı boş bulup at koştursunlar…
Yağma yok, bu gazete doğruları söylemeye devam edecek.
Ülke menfaati neyi gerektiriyorsa onu yapacak.
Bu gazete, dürüstlük adına namussuzlara, çıkarcılara, etiketini konuşturup kişilik kazanmaya çalışanlara hiçbir zaman prim vermedi, vermeyecektir de…
Bu gazete varlığını sürdürecek ki, bu tip insanlar da milletin anasını bellemesin….

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —