6 Kasım 1984… Yıldırım İnegöl’de yayın hayatında… Birilerinden icazet alarak değil, Birilerinin emri ve isteği doğrultusunda değil, Birilerinin sermayesi ile değil, Zengin iş adamlarını ortak alarak, onların maddi ve manevi güçlerini arkamızda hissederek değil, Otel lobilerinde gazeteci etiketini kullanarak, komisyon peşinde koşmak için değil, İktidarların, güçlü siyasetçilerin, para babalarının yağdanlığını yapmak için değil, Gazeteyi bir silah veya bir araç olarak kullanıp, matbaacılıktan vurgun vururum hesabıyla değil, Gazeteciliği bir dokunulmazlık zırhı sanıp, onun verdiği forsla, tehdit, şantaj yapıp, “yazarım haa” diyerek değil, Sadece ve sadece ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz bu ilçeye karınca kararınca bir şeyler vermek, doğru, dürüst, ilkeli, gerektiğinde gözünü budaktan esirgemeden, İnegöl’de yaşayan insanların sesi olmak düşüncesi ve “Her Şey İnegöl İçin” parolasıyla yola çıktık. Çizgimizden, duruşumuzdan, kişiliğimizden, inancımızdan, ahlakımızdan ve dava adamı kimliğimizden taviz vermedik. Eğer birilerinin adamı değilsen ve her dönem muhalefet görevini cesaretle üstlenip, hatalarından, eksiklerinden, yanlışlarından dolayı iktidarları eleştiriyorsan, bu kıstaslarda gazetecilik zor ve meşakkatli bir meslektir. Çünkü, çoğu kişi senin yazdığın yazının içeriği ile değil, “Neden yazıyor?”, “Niçin yazıyor?”, “Ne istedi de vermediler?” gibi sorulara cevap ararlar. Gandi, “Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal daha iyi” demiş… Biz de geride bıraktığımız 28 yıl içerisinde, çoğu kez hak bildiğimiz yolda yalnız kalsak da, Yunus gibi “Bana seni gerek seni” diyerek, hep Hakk’ın ve haklının yanında yer almaya çalıştık. Günümüzde hakim olan, fakat halkın gönlünde kabul görmeyen alışılagelmiş gazeteci profilinin dışında, gerçek habercilik yapmaya çalışan, yüreği gerçeklerden yana atan gazeteci olduk. Övülecek yerde övdük, eleştirilecek yerde de hiç kimsenin kimliğine bakmadan, hiçbir ayırım yapmadan doğru olanı yapa-rak, cesurca eleştirdik. İsmini hatırlayamadığım bir düşünür gazeteciyi, “Yüz kişilik kalabalık arasında sessizce ağlayan bir çocuğun sesini duyabilen kişi” diye tarif etmiş… Gazetecilik mesleğinin, doğruyu yanlışı ayırabilen, vatanın milletin çıkarlarını, kendi çıkarlarının önünde tutabilen, dürüst, kararlı, gözünü budaktan esirgemeyen, ileri görüşlü, duyarlı, bilinçli ve vicdan sahibi kişilere has bir uğraş olması gerektiğini anlatan güzel bir tanımlamadır. Yani merak eden, başkalarının derdini dert edinen, üzüntülerine ortak olan, hiç bilmediği, tanımadığı insanların hakları için mücadele edebilecek sorumluluğa sahip kişiler olmalıdır gazeteci… Joseph Pulitzer, “Önlerine sözün özünü koyun ki okusunlar, anlaşılır biçimde koyun ki takdir etsinler, canlı biçimde koyun ki hatırlayabilsinler ve hepsinden önemlisi doğru olarak koyun ki ışığı ta-kip etsinler” der. Evet, Yıldırım 28 yıldır bu şuurla yayın hayatını sürdürdü ve 29. yılına bu idealle girdi. Yıldırım, bir çok karanlık konularda ışık oldu, meşale oldu. İnegöl’ün geleceğini aydınlatmak için gerektiğinde canını ortaya koydu ve İnegöl’de bir marka oldu. İngiliz medya patronu Lord Northdiff, “Güç odaklarının, bir yerlerde örtbas etmeye çalıştıkları şey haber, gerisi reklamdır” der. Yıldırım, kişilerin reklamı ile değil, bulunduğu yere yaptığı hizmetleriyle, kazandırdığı yatırımlarıyla ilgilenir. Yıldırım’ı bu günlere taşıyan, bizlere 28 yılını bitir-menin gururunu ve onurunu yaşatan kıymetli, saygıdeğer ve sadık okurlarımıza sonsuz şükranlarımızı sunuyorum. Ve bu gazetenin kesintisiz olarak her gün sizlere ulaşmasında emeği olan, gece gündüz demeden özveri ile çalışan mesai arkadaşlarıma, kardeşlerime teşekkür ediyorum. Yüce Allah ne kadar ömür verir bilmiyorum ama şu kadarını söyleyeyim ki, Yıldırım, Allah ömür verdi-ği sürece haksızların, üstlendikleri görevleri layıkıy-la yerine getirmeyen, kendi şahsi çıkarlarını toplu- mun çıkarlarının önünde tutan, eleştirilere tahammü-lü olmayan, halkın şikayetlerine kulaklarını tıkayan, ayrımcı, bağnaz, beceriksiz siyasilerin ve bürokratların korkulu rüyası olmaya, hiçbir ayrım gözetmeden görevini layıkıyla yerine getiren, alçak gönüllü, eleştirilere açık, insanların dertleriyle hemhal olan, Hakk’ın ve haklının yanında yer alanları da ‘Baş Tacı’ etmeye, Yü-ce Rabbimizin izniyle devam edecek-tir. Bu inanç, bu hassasiyet, bu duygularla daha nice yıllar birlikte olmak, “Her Şey İnegöl İçin” diyerek, İnegöl ve İnegöllülere hizmet etmek dileklerimizle saygılar sunuyorum…