Kendimiz olmak erdemli olmakla el ele yürür. İçinde insana dair her şeyi kabul eden güçlü bir koşulsuz sevgiyi hem de hiç kimseyi üzmeyen yüksek bir ahlakı barındırır...
Kendini yaşamak, kendini sevmek güzeldir...İstediğin gibi şarkı söylemektir şiir okumaktır, gülmektir eğlenmektir ve sevmektir bazen de ağlamaktır... Ve bütün bunları yaşarken bir başkasının gözünden değil kendi gönlünden bakmaktır kendine... Kendini yaşayan insanın iç evreninde kendinden başka kimse yoktur. Sözünde özünde varlığında kendisi vardır. Sımsıkı sarıldığı, kucakladığı dinlediği kendisidir, kendi nefesinde kendi evinde olan insanın öz ışığı parlar. Ne istediğinin, neyi istemediğinin farkındadır.
Her insan doğuştan getirdiği özelliklerle biyolojik bir temele dayanan değişmez bir doğaya sahiptir. Bu doğa ,tüm yaşamı boyunca görünmek ve bilinmek ister. Kendi hazinesinin farkın da olmak işte bu içsel doğamızı yaşamak demektir. Bu doğa evrende var olan tüm varlıkta özgün ve biricik bir yapıya sahiptir..Yer yüzünde kendi doğasını yaşamakta zorlanan tek varlık ne gariptir ki insandır. Kendisi dışında her şeye özenen insanı yeniden kendine getirmek tahtına oturtmak kolay değildir...
Doğduğu andan üç yaşına kadar özgün doğası kusursuz işleyen çocuğu, kasıtlı kültürleme sürecinde kendisi olmaktan alıkoyacak tutumlar sergileriz, ne istediğini değil, bizim ne istemediğimizi öğrenen çocuk zamanla kendi özgün tasarımını hiç fark etmeden kendinden uzaklaşır... İnsan doğal haliyle tüm canlılar gibi içinde sevgiyi barındırır ve sevgi insanın doğal halidir bu halden uzaklaşma nedeni gereksinimlerinin karşılanmaması ya da gereksinimlerini ifade edeceği ortamları bulamamasıdır. İnsanın özgün doğasının iyi olduğunu savunan psikologlardan Abraham Maslow bizleri kendini geçekleştirme kavramıyla tanıştıran ilk psikolog aynı zamanda.
Maslow insanın ihtiyaçlarını fizyolojik, güvenlik, ait olma, sevgi, saygı görme ve kendini gerçekleştirmeye kadar uzanan ihtiyaçlar piramidi ile anlatır.. Ortalama bir insan fizyolojik ihtiyaçlarının yüzde seksenbeşini,güvenlik ihtiyacının yüzde yetmişini, ait olma ve sevgi ihtiyacının yüzde ellisini, saygı ihtiyacının yüzde kırkını, karşılarken kendini gerçekleştirme ihtiyacının sadece yüzde onunu karşılayabilmektedir.
Kendini gerçekleştiren insanlar, kendilerini olduğu gibi kabul ederler. zayıf yönlerini bilir ve bunları gidermek için çaba gösterirler. Kendi iç barışlarını sağlamış kendilerini zıtlıklarıyla kucaklamışlardır. Kendilerine duydukları sevgi mükemmel olmalarından değil kendilerini koşulsuz kabul etmelerinden gelir aynı koşulsuz kabul ve sevgiyi etrafındaki tüm varlığa da yansıtırlar. Bu insanlar yanlarında kendiniz olabileceğiniz güvenli limanlardır. Kötü şeylerden dolayı kaygı duyarak suçluluk hissetmezler, şimdiki anın farkında zihinsel takıntılardan, geçmişin hesaplaşmalarından arınmış bir bilince sahiptirler. İç evlerini sürekli temiz tutarak, kendilerini başkalarının hikayesiyle değil, kendi yaşam amaçlarını gerçekleştirecek özelliklerle donatırlar. Kutupluluk yaratan tüm düşüncelerden uzaklaşmışlardır. Kendilerini kültürel kurallarla sınırlanmış hissetmezler . Toplumun beklentileriyle uyuşmasa bile isteklerini ifade ederler. Kendi duyguları ve düşüncelerini ifade ederken tek ince sınırları bir başkasının kendisi olma hakkını ihlal etmemek, bir başkasının düzenini bozmamak keyfini kaçırmamaktır. Amaçlarla araçları, iyi ile kötüyü ayırt ederek yaşarlar..Maddi kazançların yaşam amacı olmadığını araçları olduğunu bilerek sahiplenmeden yaşarlar. İçlerinden geldiği gibi davranırlar dillerine gelen şarkıyı söylemek için kendilerine izin veren, dansın müziğinin hangi dilde ve dinde olduğuna bakmaksızın kendilerini ritme bırakan insanlardır .Toplumsal baskıya karşı direnmekten çekinmezler, yaratıcıdırlar. Derin ve anlamlı ilişkiler kurarlar, yaşama sevinci doğalarının bir parçasıdır. Mizah anlayışları gelişmiştir ancak bu mizah anlayışı etrafındaki insanları yermek üzerine değildir, hayatın içinde neşeyi yaklayan gülebilen kıvrak bir zekanın yansımasıdır. Tek başlarına yalnız kalmaktan çekinmezler, hatta bu yalnızlık anlarını kendileriyle baş başa kaldıkları derin zirve yaşantılarla süslerler... Sevgileri kendi eksiklik duygularını gidermek için değil, bir varlığın diğer varlığa duyduğu özgürleştirici sevgidir. Aşk tanımlarında bir insana aşık olup saplanıp kalmak değil, tüm varlığı aşkla kucaklamak vardır. Bir insanda sevdiğinin tüm insanlık oluğunu kavramış, üretken özgürleştirici bağımsız aşıklardır. Gün batımını izlerken yaşadıkları aşkın ruh hali bu aşkın sınırsızlığının yansımasıdır...
Kendimiz olmak,kendini sevmek kendini gerçekleştirmek baskılanmış isteklerimizin etrafımızdaki hiç kimseyi düşünmeden yaşanması değildir. Son zamanlarda çok sık dile gelen bu kavramları açmak istedim. Eşinin koşulsuz ve yargısız sevgisinde kendisi olduğunu söyleyen eş, bu sevgide kendisi olup tüm doğallığıyla kendini yaşarken,eşinin de kendisi olma yolculuğuna aynı koşulsuz kabul ve özgürleştirici sevgisiyle destek olmalıdır.
İçimizden geldiği gibi davranmak konuşmak sarılmak sevmek hatta küfretmek bizi koşulsuz kabul eden sevenlerle olduğumuzda daha da kolaydır. Evet koşulsuz kabul eden seven kişiler kendiniz olma iznini size verirler, o ince ayar işte tam da burada gerekir. Bu koşulsuz sevgiye sevgiyle karşılık vermek, karşımızdaki kişilerin yaşamlarını zorlaştıracak üzecek incitecek davranışlardan uzak durmak...Sırf kendimi yaşayan kendim olan tarafımız bencil olmamalı sizi sımsıkı saran kollar, kendini yaşarken nefes alamadığınızı duymalı... Kendimiz olmayı tüm isteklerimi yaparım içimden nasıl geliyorsa öyle yaşarım diye tanımladığımızda ciddi bir sınırsızlığı da kabul etmiş oluruz... Sınırlarımızı karşımızdaki insanların duygu dünyaları çizer… Nereye kadar gideceğimizi nerede duracağımızı bilmek kendimiz olmamın engeli değil erdemdir… Bu nedenle kendimiz olmak erdemli olmakla ele ele yürür… İçinde insana dair hemen her şeyi kabul eden güçlü bir kabul duygusunu, hem de hiç kimseyi üzmeyen yüksek bir ahlakı barındırır... Kendini gerçekleştiren insanlar bu ahlakı değerleri kendilerinde geliştirmiş insanlardır. İnsanın bütün yolculuğu boyunca en üst basamakta olan kendini gerçekleştirme ihtiyacının en az seviyede karşılandığı bir yaşamda, diyebiliriz ki çok az insan kendisi olsa bile kendini gerçekleştirmeden yaşamını tamamlıyor.
İnsanın içsel doğası baskı altına alındığında veya reddedildiğinde ruhsal ve fiziksel sağlığımız da bozulmaya başlar. Bir ilişkide karşınızdaki insana verebileceğimiz en değerli armağanın, onun kendisi olma yolculuğunda koşulsuz kabul ve sevgiyle ona eşlik etmek olduğunu söyleyebilirim. Çocuğunuzun, eşinizin, anne ve babanızın, kardeşinizin arkadaşınızın, dostunuzun, çalışanınızın, öğrencinizin ve en önemlisi kendinizin koşulsuz kabul ve sevginizle yargılamadan,sorgulamadan doğal akışında kendi öz varlığını, kabul edin. Ve bu gün sevgiyle kendinize gelin...