16.04.2022 14:52:00

2676

AKLETMEZ Mİ (SİN)?

AKLETMEZ Mİ (SİN)?

                                                                   AKLETMEZ Mİ(SİN)?

   ‘Hayatımı yazsam, roman olur’ şartlı cümlesinin direkt ispatını kaleminin elverdiği doğallıkta yazıp, yaşanmışlık öykülerini en saf, en içten, en doğal haliyle gönlümüze sessizce bırakan nice ad/lı/sız kahramanlar geldi, geçiyor, gelecek de. Yaşam dengesinin minnacık ama bir o kadar da hassas nüanslara dayandığını, hayat mürekkebini azıcık da olsa üstüne bulaştırmış insan bilinçleri, az biraz haberdardır diğer ciltlerin birinciye eklenmesiyle seri oluşturabilecek nitelikteki bu değerli eserlerin kendilerine sunulan deneyim niteliğindeki öğütlerden.

   Psikolojik, sosyolojik, antropolojik, felsefi öğretilerin ana ilkesi, düşünebilen canlı olan insan türü üzerinden hareketle, geçmişten günümüze sonsuzluk tarafından kurgulanan senaryonun akıl almaz sırlarını çözebilme yetisini kazandırma becerisini yaşamda hal edindirmek değil midir bizlere? İşin garibi herkesin kendi davasında haklı olduğunu savunup ispata geçen bir sistemde can almaya devam etmek zorunda mıdır büyüdüğünü zannederken ilkelleşen sözde en gelişmiş bu ırk?

   Ağaç kovuklarından mağaraya, bahçeli ahşap evlerden günümüzün rezidanslı, gökleri delenli devasa yapılı modern zamanlarına uzanan yerleşke yolculuğunun tek amacı yalnız kendi karnını doyurup, (lüks) hayatta kalma mücadelesi vermek mi? Sözde eski tabir edilen çağlardan bugüne, teknolojik, bilimsel açıdan pek çok yenilik hayatımızı kolaylaştırmış gibi gözükse de; insan bilincinin barışa, huzura, yeniden programlanabilmesi adına, bireysel veri tabanımızın acilen dikkatlice güncellenmesi gerekmekte. Pratikte işlevselliğini yitirmiş öğretileri salt doğru kabul etmeden önce; ‘Kulaklara Sözlü Aktarım Yoluyla Doldurulup, Bilinçte Baskıyla Yer Ettirilerek, Toplumca Biat Edilmiş Dogmaların Doğrusunu Araştırarak Akıl ve Mantık Süzgecinden Geçirmenin Bireysel Barışıklığın Yakalanmasındaki Rolünün Önemi’ başlıklı raporumun ön sözünü usulca çalışma masanıza bırakıyorum.

   Göklerdeki istikbale, en hakiki mürşit olarak kabul edilen İLİM ile kavuşabilmenin yolunu yıllar öncesinden bize duyurmuş üst akıl Atatürk’ümüzün izinden gidebilseydik, şu anda bu yazımı, merkez üssünü çoktan kurduğumuz yemyeşil Mars’tan yazıyor olabilirdim.

   Has bel kader yaşayanlardan değil, ‘OKU’ mesajının ince sırrını çözenlerden olmak dileğiyle… Nİce mutlu YaşLara dünyA!

                                                                                                                                            AP