30.04.2021 21:16:00

982

BEN SANA ‘CAN’ DEDİM, YA SEN?

BEN SANA ‘CAN’ DEDİM, YA SEN?

   İnsan var; insan diyorum, malını mülkünü put edinmiş de yer temasıyla kapladığı nokta alanın varlığından bi haber küçük dağları kendisinin yarattığının sanrısıyla ölümsüz hükümdar pozisyonunda asan, kesen, en büyük BENim diyerek, sonunu, kendisinin yazdığını bilememesinin eksikliğiyle…

   İnsan var; insan diyorum, biz bilicinden uzak, hep bana mantığıyla geçici makamının dönemlik sahibi olduğunu akledemeyen, farklı inanç, fikir ve düşüncelere geçit verdirtmeyen zihniyle olanı biteni okumaya meyilli, sığ sularda egosuyla boğulan, kılığı, yaşam tarzı, sırf kendisiyle örtüşmüyor diye öteleyen, insafsızca karalayan yetmedi yaralayan, kendi elleriyle kazdığı kuyuların aslında kendisini yutacağının henüz ayrımına varamamasının telaşıyla…

   Ve insan var; insan diyorum, umarsız, duyarsız, vurdumduymaz, söz düellosuyla ilan ettiği tek taraflı sözde savaştan her seferinde kendisinin galip çıktığını zanneden, niyeyse gelişime, değişime, evrilişe olanak veren tarafsızlığın, asıl özgürlük olduğunun önemiyle henüz hareket edememenin huzursuzluğuyla…

   Yine İNSan vAR; İNSAN dedim, yükselişinin doruğundan tekrar ayaklarını toprağa bastırıp 1lenmiş, yerküredeki bulunuş amacının tam da merkezinde kalarak sonsuzluğa olan yolculuğunun idrakiyle…                                                                                                                              milyarlarca yıldır geliyor, bir süre konaklıyor ve göçüp gidiyor.

   Olsun, iyi ki VAR İNSAN, Ondan başka gERçek yok. Tek VARlık O’ndan yansıyan cANÖZlerimiz.

   Senin de bakışında gizlidir insana verdiğin değer, yazının satır aralarına attığındır senlerine nasıl davrandığın. 1 Eyvallahı çok gördüğündür farklı söylemlere tahammülsüzlüğün. Geçmişin izlerine sımsıkı sarılmandır gelecek kaygın. Seni geliştirenin zıttın olduğunu kavrayamamandandır ayrı bakışın. Aile elden gidiyor çığlıklarına kendini inandırmaya çalışmandandır sağa sola sataşmaların.

    Sana bir sır vereyim mi dostum? Tabir-i caizse kalenin düşmesiyle fethedildiğini sandığın, parçalanmış, dağılmış, bozulmuş olarak nitelendirdiğin o çöküş, senin yaramaz bilincin kaynaklı boş vesveselerindir. UyAN! Çiçekteki sarıyla, kafadaki sarının aynı renkten ibaret olduğunu kavrayamayan, senin gereksiz ön yargılarındır. UyAN! 1000 işli erkeği 1000 işsiz kadına tercih ederek bireysel seçimini savunmaya geçen senin sınırlı görüşündür. UyAN! Herkesi, aslında sadece sana özel tanımlanmış yoldan geçirtmekteki ısrarcı tutumun senin inatçı kişiliğindendir. UyAN! Yaşam enerjisi anlamına gelen evrendeki vibrasyonu hissederek beden dili aracılığıyla duyguların dışa vurumu kılığına girmiş dansın ritmik ahengini yakalayamayan eleştirin senin akışa direnç gösteren ayıran, bölen, parçalayan zihin engelindir. UyAN!

   Susmak yeri geldiğinde en büyük erdemdir şüphesiz anlayana! ‘Empati yapalım’ diyerek günümüzün klişeleşmiş tavsiyeleriyle dolu söz öbeklerini birbiri ardına dizerek oyalanmak yerine lafı direkt söylemekte yarar olduğuna inananlardan olmalı özünden konuşan. Tam da şuraya bırakıyorum olmuşun, olanın, olacağın ardındaki hayra şahit olman dileklerimle: ‘Başına gelince, sen de anlarsın geçmişte ekip anda biçtiklerini, ‘Dedesi erik yemiş, torununun dişi kamaşmış misali!’

   Hırslarımızdan, kınamalarımızdan, hor görmelerimizden, tavırlarımızdan, arsızlıklarımızdan boşanmaktır aslolan, eşten değil. Akdi bitirirsin sadece usulüne, törene uygun, kırmadan, yormadan, dolanmadan, kaçmadan, çalmadan. Ya içindeki eşitliği, 1liği, iyiliği, şefkati, vicdanı, insanlığı, huzuru korumakla yükümlü olduğun GÖNÜL HANENin temeli olan manevi ailene ‘Boş ol’ dediysen, yere göğe sığdıramadığın ‘BEN’ bakışın kaynaklı egocuğuna esir düştüysen, iki gözünün tek gördüğünü unutup, çokluk algında boğulduğundan haberin yoksa?

   Benlik duvarını yıkmayı hale dönüştürmek adına değil mi tüm bu olan biten? Hiç kimsenin bir başkasını, iradesi dışında kuşatamayacağının dersidir bu alemde okutulan; kişilerin inanç şekilleriyle değerlendirilemeyeceğinin eğitimini sana veren sistemin merhabası kaynaklıdır başına gelen; bireysel tercihlere saygı duyman gerektiğindendir ayağının takıldığı taşlarla tökezlenmen; saygıda, sevgide kusur ettiğindendir önüne dikilen; aynandaki tozları silmene vesile olandır sivriliklerini törpüleyen; eşindir, dostundur, gelendir, gidendir seni yeniden anda dirilten.

   Mışıl mışıl uyuyan benlerimi rüyalarda gezdirene, zamanı gelmeden kendinden seslenmeyene, ‘Uyandım, oldum, bittim, piştim, yandım’ ifadelerinin kitabi cümlelerle sınırlı olduğunu şahitlik ettirerek gösterene, her deneyimin ardındaki gerçek manayı okutturana, okumaya vesile olan CAN Özlerimize şükür ve teşekkürle… Yoksa dualarımız da, hayallerimiz de, niyetlerimiz de, gelişimiz de, gidişimiz de, ülkemiz (=DÜNYA) de, milliyetimiz (=İNSAN) de seninle aynı. Ben ‘su’ diyorum yaşam kaynağımıza, sen ‘water’, o ‘wasser’, diğeri ‘apă’, bir başkası ‘aqua’. ER kişilerin hafızalarına kazınmıştır Hanım ve Hatun kelimelerinin etimolojik anlamı. Onların sözleri de, davranışları da dosdoğru yol üzerinedir. ‘Kimim Ben?’ sorusunun cevabını aramakla sefere çıkanlar bilirler ki varılacak nokta yine kendinsindir.

   Farklılıkların farkında gizlidir, FARK! ‘ı düstur edinen bilincin önderliğinde, herkese HAYYırlı yolculuklar diliyorum can-ı gönülden. Geçişimiz kolay, halimiz mutlu, 1liğimiz daim olsun. Ayrı baktıklarına CANÖZüm demek sana da nasip olsun, varsa yaran gocunacağın, kendinle baş başa kalarak kendinden kendine yapacağın öz eleştirilerin iç yanıklarına merhem olsun, ağzından çıkanı kulağın duysun ki, iyi niyetli söylemlerin yoldaşın olsun.

   Ben sana Can, dedim, sana da Canım diyenler olsun! Sevgi ve selam üzerine olsun.

   Resim Bölümü’nde okuyan bir kızımızın kaleminden çıkmış aşağıdaki otoportreyi benimsemiş belleklere cevaben diyorum ki: KADIN anadır, kadın sevgidir, kadın aşktır, kadın onurdur, kadın mutluluktur, kadın saygıdır, kadın güzelliktir, kadın hoşgörüdür, kadın neşedir, kadın rahimdir, kadın sanattır, kadın eştir, en önemlisi de kadın CANdır.