Bir Yılın Ardından Gazze’nin Öğrettikleri
Yeryüzü var kılınışından beri çok vahşiliklere sahne olmuş, vicdanını yitirmiş insan denen bu mahlukun nice zalimliklerine şahit olmuştur. 7 Ekim 2023 tarihinden bu güne son bir yılda Gazze’de / Filistin’de (ve son olarak Lübnan’da) Müslümanlara karşı Siyonist İsrail hükümetinin en gaddar, en hunhar zulümleri tarihe geçmiş, defterlerine kapkara ve silinmez bir leke olarak kaydolmuştur.
Bölge Hiroşima’dan, 1.ve 2. Dünya savaşında atılan bombaların toplamından daha fazla bombalamaya maruz bırakılmış, hak ile yeksan (toprakla bir/dümdüz) edilmiştir. Kendilerine emin bir mekan bulmak için sürekli yer değiştiren Müslüman kardeşlerimizin, 8-10 defa yerlerinden edilerek, cami, okul, hastane, esir kampı demeden sığınakları dahi bombalanmıştır.
Geçtiğimiz bir yıl (7 Ekim 2023-7 Ekim 2024) bir çok şeyi/değeri kaybettirdiği gibi insanlığa kazandırdıkları ve öğrettikleri de olmuştur. ‘Sizin hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır olabilir’ (Bakara-216) hükmünce bu yazımda his ve zihin dünyama yansıyan hayra vesile olduğuna inandığım hususlara / kazandırdıklarına bakmaya çalışacağım.
1.Ferdi - ailevi alanda diriliş/uyanış ve kazanımlar
-Filistin ve Yahudi tarihinde derinleşme, bölgeyi ve siyonizmi daha iyi tanıma:
Filistin tarihi, Yahudilik geçmişi, Siyonizm, dönmeler, masonluk vb. konularla alakalı hiç okumadığımız kadar kitap, makale okumak; söyleşi, konferans, paneller ve videolar izlemek, dinlemeknasip oldu. Her akşam tarihi analizler, Filistinli yazar ve şairler, bölge geçmişi üzerine kalem oynatanlar, fikir yürütenler, kafa çatlatanlar ile kültürel ürünlerini yakından mülahaza yılın bize kazandırdıklarının başında gelir.Tabii ülkemizi ve islam ülkelerini bölmek, parçalamak, güçsüz kılmak için faaliyet yapanları daha yakın tanımak adına da önemli bir süreçti.
-Şükürde acizlik
Bir çok coğrafyadaki maddi, manevi sıkıntılara rağmen sahip olduğumuz imkanların farkında olmayarak sabırsız ve şükürsüzlük boyutumuzu anlamaya vesile oldu. Empati ile dahi idrak edemeyeceğimiz evsiz, barksız, camisiz, hastanesiz, okulsuz, ilaçsız, gıdasız yaşam mücadelesi veren kardeşlerini görmek bizi kendimize getiren ve pişiren manzaralarla doluydu.
-Kudüs/ Filistin davası öncülerimizi tanıma
Kudüs fatihleri Hz.Ömer ve Ebu Ubeyde bin Cerrah’ı, Selahaddin-i Eyyubî’yi, Atsız’ı, Yavuz’u; Filistin’e hakkı geçenleri, İzzeddin el-Kassam’ı, Kudüs bekçisi Onbaşı Hasan’ı, Kudüs müftüsü El-Hüseynî’yi; davası uğrunda mücadele eden neferleri;ecdadımızın Filistin’e yatırımlarını, vakıf eserlerini ve adeta yaptıkları hizmet yarışını yakinen öğrenme fırsatı tanıdı.
2.Milli Uyanış / millî kazanımlar
-Savunma sanayiinin önemini anlamak:
Artık savaşların silah sanayiinde ileri olanlar lehinde cereyan ettiğini bir kez daha gösterdi. Caydırırcı güç olmak adına bile hazırlıklı olmak, ‘düşmanın silahıyla silahlanmak’ ve ‘gücünüz yettiğince kuvvet hazırlamak’ ilkesi doğrultusunda adımlar atmanın ne kadar ehemmiyetli olduğunu gösterdi. Lübnan’da çağrı cihazları ve telsizlerle suikastlar düzenlenmesi sonunda teknolojinin hileleri ve tuzakları konusunda insanlar biraz daha uyandı. Uçak, gemi, roket, füze ne varsa zalimlerin gücünden daha gelişmiş teknoloji yarışında var olmanın ve öne geçme yarışında bulunmanın önemini kavrattı.
-Güçlü istihbaratın ehemmiyetini kavramak:
Ülkelerin elini kolunu güçlü kılmasında iç ve dış istihbaratın ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gösterdi. Bölgede çoğu kendisine yakın kaynaklardan sayısız istihbaratı olduğu bilinen İsrail’in belki de en büyük gücünün bu bilgi kaynağı olduğu da biliniyor. Nitekim İran’da, Suriye’de, Lübnan’da gerçekleştirdiği operasyonların istihbarat ağı olmadan halledilemeceği aşikar.
-Filistin’le dertlenen ve sahipsiz bırakanları tanımak:
Her zaman olduğu gibi neredeyse hem uluslararası kamuoyunda, milletlerarası platformlarda, hem oradaki mağdur ve mazlumlara sahip çıkmada yine tek başına Filistin davasını omuzlayan ve gündemde tutan Türkiye ile sahipsiz bırakanları bir kez daha görmek.
-Boykotların tesirini anlamak:
Daha önce de Filistin’de zulümler gördük, Gazze’de bombalamalar, katliam örnekleri oldu.Ülkemizden Gazze ve Filistin için rekor denilebilecek yardımlar toplandı ama birkaç günlük ve haftalık tepki ve boykotlardan sonra sönme sürecine girdi ve çabuk unutuldu. Şimdi ise son bir yılda neredeyse gündemimizden hiç düşmedi ve duyarlılığımızı daha da kalıcı kıldı.
Zalim ve zulme destek veren ülkelerin mallarına karşı boykotu hafifletme maksatlı art niyetli manipülasyon faaliyetlerine, ’Boykot İsrail’in ve zalim devletlerin işine yarar, reklam olur, indirimlerle daha çok satış yapıp sürümden kazanırlar’ vb. gibi akamete erdirmeye matuf kuruntulara rağmen boykot hiç olmadığı kadar geniş kitlelere yayıldı.
-Yerli banka kartlarının önemini anlamak:
Okuyan yazan biri olarak süreç öncesine kadar benim de haberimin olmadığı banka kartlarında yerli işletim sistemi Troy’a geçişler başladı. Yahudi ve Amerikan menşeli kartlara iptal yarışı başladı. Bu konuda da gayreti akamete uğratmak için karşı propagandalara maruz kalmak ne kadar üzücü de olsa duyarlı halkımız üzerine düşeni yaptı.
Sadece kartlar değil, tüm tüketimde endüstriyel ürünlerde yerli emtiaya yönelişi net görebildik. Büyüyen ve atılım yapan markalarımız oldu. Hatırlatıldığı halde zalim ve zulümlere karşı duyarsız davrananları görmek de bir afetti.
-Kültürel, ticari, siyasi, manevi cihadı öğrenmek:
Sürekli artan zalimliklerle dolu bu bir yıl ‘Elimiz kolumuz bağlı biz ne yapabiliriz ki?’ söylemine karşı başka mücadele usulleri olduğunu öğretti. Acizliğimizden sıyrılarak ehli insaf ve ehli vicdan olarak zalimlere karşı kültürel, ticari ve manevi cihatlarımız olduğunu daha net anladık ve bir yıl boyunca -tam başarılı olamasa bile- kendi çapında zalimlere meyletmeme ve mazlumun yanında yer alma mücadelesi sürdürdü.
-Türkiye’nin nihai hedef olduğunu daha iyi kavramak:
İlk zamanlar Türkiye’nin savaşa girip girmeyeceği, girerse ne olur ne olmaz gibi konular sohbet mevzularını etkiler hale geldi. ‘Savaşa girip de ordumuzu heder etmesinler, söylemi baskın gelse de sonunda biz müdahil olmasak da onların hedef tahtasında olduğumuzu net bir şekilde anlamış olduk. Süreç, ülkemizi zayıflatmak, çökertmek ve bölmek isteyen terör örgütlerini fonlayanların kimler olduğunu da ayan beyan anlama fırsatı oldu.
3.Ümmetin uyanışı /dirilişi ve Alem-i İslam’ın kazanımları
-Batının iki yüzlülüğü ve Küfürde tek milleti gösterdi
Zalimlere kayıtsız şartsız destek veren ABD başta olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya gibi neredeyse tüm batı alemi silah, mühimmat, gemi, uçak vb göndererek vahşette ortak oldular. Küfür kanadının batının kenetlenmesi, Temmuz ayında ABD kongresinde Netanyahu’nun 56 dakikalık konuşmanın 50 kez alkışlanması, geçen ay (26 Eylül) BM genel kurulunda Türkiye adına başkan Erdoğan’dan sonra konuşan Netanyahu’nun adeta dünyaya tehditkar ifadelerle meydan okuması karşısında bile suskun kalınması batının çifte standardını bir kez daha gösterdi.
-İslam ülkelerinde ayrılığın acısını anlattı
İslam ülkeleri arasındaki iftirak ve ihtilafın sancısını derinleştirdi.57 İslam ülkesinin vifak, ittihad ve ittifakının önemini artırdı, birlik ve dirlik lüzumunu anlamamıza vesile oldu, birlik arayışlarını hızlandırdı. Süreç, bizleri suni hudutlarla ayıranların planları üzerinde tefekkürü artırıp gönüllere sınır konulamayacağını gösterme isbatı için büyük şansı -faturası acı da olsa- önümüze koydu.
-Arapçılık söylemini azalttı
Maalesef küçük çaplı da olsa konuyu arapların sorunu olarak gören ve gösteren kişi ve kuruluşları da görüyoruz. Değerlerinden mahrum ve ırkçılık temelinde düşünenlere de salim bir düşünce niyazında bulunmaktan başka bir şey de yapamıyoruz.
-Boykotu dünyaya yaydı
İsrail menşeli ürünlere karşı insani refleks olan boykot tüm İslam alemine hatta zulme sessiz kalmayan gayri Müslimlere de yayıldı. Süreç, boykotun değişik coğrafyalara yayılış ve etkisini müşahede örnekleri de sundu. Örneğin Malezya’da 600 şubesi olan bir restoran zincirinin 200 şubesinin kapanmak zorunda kaldığı gibi haberler konuşuldu, yazıldı.
4.İnsanlığın Uyanışı ve kazanımları
-İnsanlık tepki yarışında
Tüm insanlığın gözleri önünde cereyan eden bu zulümlere öğrenci, halk, yahudi, hristiyan, ateist vb. her kesimden ve ülkeden aylarca tepki yürüyüş ve mitingleri ile protesto edilmiş, mazlum Filistin halkının yanında yer almışlardır. Ülkemizde böylesi tepki / protesto etkinliklerinin yok denecek kadar az olması da düşündürücüydü ve konu değişik mahfillerde dile getirildi.
-Dik duruşun bereketi: İhtida furyası
Gazze mazlumlarının mütevazı, erdem, sabır, metanet, tevekkül ve onurlu dikduruşlarının dünya insanında tesiri hayli yüksek oldu.Hidayet esintilerinin, ihtida hareketlerinin dalga dalga cihana yayılması çok bariz ve hissedilir seviyelere çıktı. Din, iman, vatan ve mukaddesatına bağlılık, bu uğurda seve seve şehadete koşma, şehitlik haberlerini vakarla karşılama cihana bir başka bereketgetirdi.
-Güney Afrika’nın cesur çıkışı
İnsanlık dramını her türlü tazyik, tehdit ve dışlamayı göze alarak Güney Afrika’nın bu İsrail’in yaptığı soykırımı yılın başında BM’nin en üst mahkemesi Uluslararası Adalet Divanı’na götürmesi en önemli bir çıkış oldu. Soykırımı, ırk ayrımı, sömürgeciliği iliklerine kadar tatmış G.Afrika dünyanın yüz akı oldu. Tebrike şayan bu davranışına ağustos ayında Türkiye müdahil olmak için müracaatta bulundu.
Ve nihayet bir yılın sonunda dile kolay 41 bini aşan şehit, 100 bini bulan yaralı, sayısız kayıp sadece Gazze şeridinde. Gazze sonrası Filistin’in diğer yerleşimler birimlerine de aynı istila faaliyetleri başladı. İşgal kuvvetlerince Lübnan’a girildi, Suriye’ye gireceği konuşuluyor.
‘Zulme rıza zulümdür’ anlayışı ve inancıyla zalime karşı ve mazlumun yanında yer alanlar, ‘bana ne / bize ne’ demeyenler, kaybetmiş görünseler bile hep kazandılar ve kazanmaya devam edecekler. İnancımız odur ki, medeniyet yarışında bu zulme omuz verenler de önünde sonunda hem ilahi mahkemede hem insanlığın vicdanında mutlaka yargılanacaklardır.
Ferdî, ailevî, millî ve insanî kazanımların zalimler ve avenelerinin kazanımlarına galip gelmesi umuduyla..