16.10.2022 09:44:51

6947

BİRDE BÖYLE BAKALIM

BİRDE BÖYLE BAKALIM

BİR SİYASİ TARİH NAZARİYESİ İLE SON  İKİ TÜRKİYE DEVLETİMİZDE İKTİDAR MÜCADELESİ VE DEVLET HAYATİYETİMİZ

Biz Türklerde eski Türkler olarak da iktidar değiştirmeyi devlet değiştirme 
yani  gerektiğinde yeni devlet kurmak ve ilan etmek bunun içinde öncelikle mevcut yanında yahut  içerisinde bulunulan  devleti yıkıp ilga ve mülga etmek  çok kolay ve sürekli başvurulan bir yoldur diyebiliriz.
 Umum Türk tarihimizde kurduğumuz 16 büyük imparatorluk arzeden devletlerimize baktığımızda
 kimisi çok kısa ömürlü olsa da  kimisi de çok uzun ömürlü olabilse de yinede  bu  devleti yeniden  kurduğumuz yeni bir Türk devlet ve iktidarı  ile  yıkabilmişiz!
İyi niyetli bir tarihçimizin tasnifine göre ise biz Türkler insanlık tarihinde  sahne aldıktan sonra toplam 137 imparatorluk, devlet ve beylik kurup yaşatabilmiş ve büyük oranda da bu hayli bir sayıda olan devletlerimizi   kendimiz  yıkabilmişiz.
 Yani bir önceki Türk devletini bir sonraki yeni kurulan Türk devleti yeni devletinin adeta ispatı!
 delili olarak yıkıp hayatiyetine son verebilmişizdir.
Buradan şunu anlıyoruz iktidar adayı fırka aile ve liderler çoğu kez yeni bir devlet yahut kurucu aile ekip olarak iktidarı ele alma teşebbüsü devlet değişikliği ile sık sık son bulabilmiştir.

Iste Cumhuriyet Türkiyesi evremizin yakında yüzyılı&asrı dolduracak seromonisi de bu değilmidir?
1919 yani yüzyıl önce  Osmanlı Türkiyesi evremiz tüm siyasi ,idari,ekonomik askeri ve sosyal toplum yapısı ile bir sonu ve bir sona zorlanmakta iken
(15 mayıs 1919 güzel Türk  İzmirimiz ve egemiz ile batı Anadolu Türkiyemizin bizden koparılma teşebbüsü)
Türk kaderini ve geleceğini  bir önceki değiştirici dönuştürücü ve kurucu vasfı ile 2.meşrutiyet&ITCemiyeti iktidarı kalıntısı insan ve teşkilatlarımızla hızlı bir şekilde Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetleri ile teşkilanmıştır.
 Türk yurdunun batı anadoludan başlanarak parça parça yağmalanıp yıkılıp yokedilmesine müsade etmemiştir.
 Sistemli bir şekilde  (teşkilat ve devlet aklı ile)
ve pek organize  liderli! olarak karşı durup süreci fevkalede iyi yöneterek,
 daha ortada işgal ve  pek haklı reddi ilhak esasliı  savaşını Türk yurdunda başlatır iken  yeni iktidar ve devlet yapılanmasına da hayata  geçilebilmiştir.
Anadolu Türk egemenliğinin  kaynağı ve milleti olarak yeni devlet ve milletinin artık adınıda, yerinide , milletinide ve  yeni  başşehrinide 
adeta dünyaya ilan edercesine 
Türkiye Büyük Millet Meclisi  diyerek yeni iktidar ve milli devlet yapılanması evremize yüziki yıldır başkent Ankaramızda  ilan edip  tescil  ve tebcil etmiş  durumdayız.
 
İşte kuruluşumuz olan bu evrenin mimari iskeleti&statiği! Anadolu ve rumeli müdafai hukuk cemiyetleri olup onların atası değiştirici dönüştürücü ana omurga fırka ve teşkilat yapılanması 
Jöntürk hareketi& ITCemiyeti dir.ITCemiyetininde atası yeni Osmalılardır. 
Onların da  atası Tanzimat ricali olup tanzimatın da  atasi Nizami Cedit yeni devlet ve millet yapılanmamızdır.
Bu ana değişim dönüşüm ve kırlılma evremiz Teceddüt asısırlarımızın başlangıcı Nizam ı Cedit evremizin  mimarları  yenilikçi Türk devlet ve Türk milleti fikrini ortaya atan Osmanli Türk devleti bürokrasisi ve o yenilikçi bürikrasiye  itibar eden  ve ruh veren  Osmanlı Türk devleti sultanımız 3.Selim Handır.
Nizami cedit öncesi dönemsel çeşitli fırka ve hiziplerin iktidar mücadelesi adeta bir kısır döngü olarak tekrar edip durmuştur. Teceddüt  öncesi  evremiz de devlet yönetimi ve bürokrasimiz  devşirme ekolü ağırlıkta görünüyor   isede  iktidarda adeta devşirme partisi
&Osmanlı yönetim sarayı enderun da yetişen enderun  mensupları!
 ile çoğunluğu anadolu ve Rumeli  Türkiyemiz taşrasında çeşitli yerel yönetim ve kendi imkanları ile yetişen; mensupları  çoğunlukla Türk olan Türk partisi! temsilcileri arasında kıyasıya bir mücadele ve rekabet görmekteyiz.
Kanuni Sultan Süleyman gibi pek kudretli sultan ve devlet adamımız bu devşirme ve Türk fırkaları mensupları arasındaki  rekabeti çoğu kez başarı ve atılıma dönüştürebilmiştir.
Bu rekabeti muhteşem Süleyman çok uzun  iktidarın da  kullanmış bedeli her ne kadar evlatları olsada diyebiliriz.
 Bu zirve dönem hem bu rekabet ve çekişmenin başarısı  ve zirvesi olup hemde adeta sonun başlangıcı da  olmuştur diyebiliriz.
Kanuni sonrası yaklaşık iki asırdan fazla bir süre 
1566 ve 1791 arası muhteşem Türk Süleyman   döneminin  taklit ve bozuk kopyalarının  tüm arizi yönleri ile sürekli  tekrarıdır. 
 osmanlı Türk devletinin  Kanuni sonrası devlet ve teşkilatlarının devamında ki Sultanların ve Osmanlı Türk devleti bürokrasisinin tüm yapıp hayata geçirdiği siyasi ve içtimai hayatı  bir gereksiz iddia ve gereksiz yüceltimiş Kanuni dönemi hayali ve ütopyası uğruna kayıp hayli uzun  asırlarımızdır.
Her anlamda bu evrenin bir daha iyi yahut kötü olarak tekrar edemeyeceginin ve edilemeyeceğinin  kavranılıp kabul edilmesi ise Osmanlı Türk ülkesinin yıkımı olan 1774 küçük kaynarca anlaşması ve devamında düşülen acziyetimizde ortaya  çıkmıştır.
İşte bu ya yeniden derlenip toparlanma yada bekleyip yokolmamamız halimizin  bir çıkışı  olan 
  1791 Nizamı Cedit evremizdir.
Bu sürecimizin Tanzimat düzenimiz ile evrildikten sonraki aşaması birinci Meşrutiyet ve 1908 ikinci Meşrutiyet evremiz ve onun ana omurgası 
 İ.terakki cemiyeti ki Osmanlı Türkiyesinin sonu ile Cumhuriyet Türkiyemizin kuruluşunu bünyesinden çıkarabilmiş olan bu İttihat Terakki hareketi  nin yavrulama  türevleri; 
halk fırkası,
 1926 türevi terakki perver halk fırkası 1930 pek liberal türevi serbest fırka ve üçüncü ama son etkili ve etkin İttihat ve halk partisi karışık  türevi ve başarılı  denemesi o günün tek partisi devlet partisi  halk fırkası  içerisinden çıkan  1946 demokrat fırka ki kurucuları merhum bayar ve merhum maraşal fevzi paşamız gibi devrinin pek kudretli şahsiyetleride bulunmaktadır.
İşte bu evremiz 1950 de iktidar ve devleti ele almış olup demokrat fırkamızın siyasi hayatiyeti  kesintiyle bir arızi askeri  darbe ile  elinden iktidar  alınsada demokrat fırka eksenli  siyasal zeminde kurulan fırkalar iktidarı alıp ülkeyi günümüze kadar yönetebilmişlerdir.
Halk fırkasının bu evremizin kesintilerinde rolü ve etkisi olsa da ve  dense de bu kesinti evrelerinin  kısa ve kısa ömürleri mucibince halk fırkasıda bu ara dönem darbelerinde budanmıştır.
O budanma bugünkü günümüz hali olan samimi ve uzlaşmacı ittifaklar ile yer ve rolüne 1950 öncesi  demokrat fırka 1926 öncesi terakkiperver ve 1930 öncesi serbest fırka argumanları ile en önemlisi özgür ve özgürlükçü söz söylem ve atılım peşinde bir halk fırkası 2023 genel seçimleri  arifesindedir.
 
Günümüzde halk fırkası  karşıtı mevcut iktidar partisi ve liderliği ise kabul etselerde etmeselerde  1973 seçimleri sonucu kurulan merhumlar ecevit ve erbakan hükumeti mehazlıdır!
 siyasal islam temelli ilk milli nizam fırkası lideri  pek iyi eğitim alıp yetişmiş teknokrat erbakan liderliğinde devlet ve devlet  yönetiminde ilkez bulunup kabulü ile nihayet bu ekolden olan adalet ve kalkınma fırkası olarak 
 2002 de avrupa birliği ile müzakere faslına geçmiş ülkemizde gerçek rekabetçi çok partili seçimli demokraside seçim kazanmış ve milletimiz yirmi yılı geride bırakacağımız bir süredir iktidarı bu fırkada kalması  teveccühü gösterebilmiştir.
Sorun bu seçimli demokrasinin bir sonlu ve bitişininde gerçek rekabetçi ve çok partili seçimlerle sağlanmasına ramak kala hala iktidar olan fırkamızın tüm öncesi devlet partileri!
 gibi bu kerre de adalet ve kalkınma fırkasınca devletimiz adeta  sahiplendiğinden mütevellit  iktidarımızca seçimli demokrasinin cariliğinin&kaderinin kabulü ve özümsenmemesidir!
Yani rolü ve yeri değişen iktidar fırkamız merkeze kurulup oturunca  1950   öncesi halk fırkası ekseninde iktidarı  seçimle bırakabilmete nazlanmaktadır. Muhalefet yedi başlı ejderhaymış! iktidara  layık değilmiş! söz söylemleri ile iyiniyetli seçmene son uyarılar ve ayarlar  yapmaktadır!
Malesef doğrudan ve  dolaylı olarak pek çok siyasi tarafgir yorumcu ve güya kanaat önderide muhalefetin özelde ise halk fırkasını itibarsızlaştırmaya mevcut iktidarımızla beraber onun bendeleri olarak  iştirak edebiliyor!
İşte asıl meselede bu oluyor iktidar değişiminin sanki devlet değişiyor daha amiyane deyimle devlet elden gidiyor algısı ile toplumumuzun tedirgin edilmesi ve safları tutma gayreti olsada seçimli demokrasilerde iktidarlar seçimle gelir seçimle gider.
Ve güzel ülkem öyle yada böyle yetmiş yılı askın bir zamandır seçimli demokrasi ile ve seçimlerle hükumet ve idaremizin tayin edebilmekteyiz.
Köçü yolda kurup yeni yepyeni Türk Milli devletini  işgal ve ilhak karşıtı bir kutsal cephe ile inşaa ettiğimizden mütevellit cumhuriyet devri her iktidar değişimi seçimi bu işagal ve ilhak karşıtı  kutsal  cepheyi ve refleksini hortlatıyor.
Merkeze yani devlete yerleşen iktidarlarımızda  değişme direnip , değiştirilmez olmak ve hep iktidar kalmak istiyor.
Yaklaşık yüzyıldır genel ve yıpratıcı yokoluş varoluş eksenli harp ve cepheden uzak durup kalmayı başararak
 güç ve irtifamızı tüm noksanlıklarımızla beraber eldeki nüfusumuz,
güzel ülkemiz ve coğrafyamızla bir aşamada  sağlamış durumdayız.
"Eski Türkiye değiliz" sözü bu son halimizin ilanı babında dışa  vurumudur.
Bu gelişkin ve güç toplamış halimizin  çok partili siyasi hayatımız gereği yapılacak genel seçimler ve iktidar değişimlerine  Türk devleti ile mevcut iktidarınızın  özdeşleşerek bir karşı muhalefet ve muhalefeti itibarsızlaştırma  olmamalıdır.
Bu şekliyle iktidar olan yahut olacak fırkalarda bu öğrenilmiş çaresizliği kendinden sonrasına tatbik edebilecektir.
Bu halimiz işler modern hukuk devleti seçimli demokrasi  ilke ve prensipleri ile çelişmektedir diyebiliriz.
Oysa Türk Milleti ve Türk Devleti tüm fırka ve fanilerin üzerinde ve ötesinde daima payidar olup,payidar kalacaktır