BİR SİYASİ TARİH NAZARİYESİ İLE SON İKİ TÜRKİYE DEVLETİMİZDE İKTİDAR MÜCADELESİ VE DEVLET HAYATİYETİMİZ
Biz Türklerde eski Türkler olarak da iktidar değiştirmeyi devlet değiştirme
yani gerektiğinde yeni devlet kurmak ve ilan etmek bunun içinde öncelikle mevcut yanında yahut içerisinde bulunulan devleti yıkıp ilga ve mülga etmek çok kolay ve sürekli başvurulan bir yoldur diyebiliriz.
Umum Türk tarihimizde kurduğumuz 16 büyük imparatorluk arzeden devletlerimize baktığımızda
kimisi çok kısa ömürlü olsa da kimisi de çok uzun ömürlü olabilse de yinede bu devleti yeniden kurduğumuz yeni bir Türk devlet ve iktidarı ile yıkabilmişiz!
İyi niyetli bir tarihçimizin tasnifine göre ise biz Türkler insanlık tarihinde sahne aldıktan sonra toplam 137 imparatorluk, devlet ve beylik kurup yaşatabilmiş ve büyük oranda da bu hayli bir sayıda olan devletlerimizi kendimiz yıkabilmişiz.
Yani bir önceki Türk devletini bir sonraki yeni kurulan Türk devleti yeni devletinin adeta ispatı!
delili olarak yıkıp hayatiyetine son verebilmişizdir.
Buradan şunu anlıyoruz iktidar adayı fırka aile ve liderler çoğu kez yeni bir devlet yahut kurucu aile ekip olarak iktidarı ele alma teşebbüsü devlet değişikliği ile sık sık son bulabilmiştir.
Iste Cumhuriyet Türkiyesi evremizin yakında yüzyılı&asrı dolduracak seromonisi de bu değilmidir?
1919 yani yüzyıl önce Osmanlı Türkiyesi evremiz tüm siyasi ,idari,ekonomik askeri ve sosyal toplum yapısı ile bir sonu ve bir sona zorlanmakta iken
(15 mayıs 1919 güzel Türk İzmirimiz ve egemiz ile batı Anadolu Türkiyemizin bizden koparılma teşebbüsü)
Türk kaderini ve geleceğini bir önceki değiştirici dönuştürücü ve kurucu vasfı ile 2.meşrutiyet&ITCemiyeti iktidarı kalıntısı insan ve teşkilatlarımızla hızlı bir şekilde Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetleri ile teşkilanmıştır.
Türk yurdunun batı anadoludan başlanarak parça parça yağmalanıp yıkılıp yokedilmesine müsade etmemiştir.
Sistemli bir şekilde (teşkilat ve devlet aklı ile)
ve pek organize liderli! olarak karşı durup süreci fevkalede iyi yöneterek,
daha ortada işgal ve pek haklı reddi ilhak esasliı savaşını Türk yurdunda başlatır iken yeni iktidar ve devlet yapılanmasına da hayata geçilebilmiştir.
Anadolu Türk egemenliğinin kaynağı ve milleti olarak yeni devlet ve milletinin artık adınıda, yerinide , milletinide ve yeni başşehrinide
adeta dünyaya ilan edercesine
Türkiye Büyük Millet Meclisi diyerek yeni iktidar ve milli devlet yapılanması evremize yüziki yıldır başkent Ankaramızda ilan edip tescil ve tebcil etmiş durumdayız.
İşte kuruluşumuz olan bu evrenin mimari iskeleti&statiği! Anadolu ve rumeli müdafai hukuk cemiyetleri olup onların atası değiştirici dönüştürücü ana omurga fırka ve teşkilat yapılanması
Jöntürk hareketi& ITCemiyeti dir.ITCemiyetininde atası yeni Osmalılardır.
Onların da atası Tanzimat ricali olup tanzimatın da atasi Nizami Cedit yeni devlet ve millet yapılanmamızdır.
Bu ana değişim dönüşüm ve kırlılma evremiz Teceddüt asısırlarımızın başlangıcı Nizam ı Cedit evremizin mimarları yenilikçi Türk devlet ve Türk milleti fikrini ortaya atan Osmanli Türk devleti bürokrasisi ve o yenilikçi bürikrasiye itibar eden ve ruh veren Osmanlı Türk devleti sultanımız 3.Selim Handır.
Nizami cedit öncesi dönemsel çeşitli fırka ve hiziplerin iktidar mücadelesi adeta bir kısır döngü olarak tekrar edip durmuştur. Teceddüt öncesi evremiz de devlet yönetimi ve bürokrasimiz devşirme ekolü ağırlıkta görünüyor isede iktidarda adeta devşirme partisi
&Osmanlı yönetim sarayı enderun da yetişen enderun mensupları!
ile çoğunluğu anadolu ve Rumeli Türkiyemiz taşrasında çeşitli yerel yönetim ve kendi imkanları ile yetişen; mensupları çoğunlukla Türk olan Türk partisi! temsilcileri arasında kıyasıya bir mücadele ve rekabet görmekteyiz.
Kanuni Sultan Süleyman gibi pek kudretli sultan ve devlet adamımız bu devşirme ve Türk fırkaları mensupları arasındaki rekabeti çoğu kez başarı ve atılıma dönüştürebilmiştir.
Bu rekabeti muhteşem Süleyman çok uzun iktidarın da kullanmış bedeli her ne kadar evlatları olsada diyebiliriz.
Bu zirve dönem hem bu rekabet ve çekişmenin başarısı ve zirvesi olup hemde adeta sonun başlangıcı da olmuştur diyebiliriz.
Kanuni sonrası yaklaşık iki asırdan fazla bir süre
1566 ve 1791 arası muhteşem Türk Süleyman döneminin taklit ve bozuk kopyalarının tüm arizi yönleri ile sürekli tekrarıdır.
osmanlı Türk devletinin Kanuni sonrası devlet ve teşkilatlarının devamında ki Sultanların ve Osmanlı Türk devleti bürokrasisinin tüm yapıp hayata geçirdiği siyasi ve içtimai hayatı bir gereksiz iddia ve gereksiz yüceltimiş Kanuni dönemi hayali ve ütopyası uğruna kayıp hayli uzun asırlarımızdır.
Her anlamda bu evrenin bir daha iyi yahut kötü olarak tekrar edemeyeceginin ve edilemeyeceğinin kavranılıp kabul edilmesi ise Osmanlı Türk ülkesinin yıkımı olan 1774 küçük kaynarca anlaşması ve devamında düşülen acziyetimizde ortaya çıkmıştır.
İşte bu ya yeniden derlenip toparlanma yada bekleyip yokolmamamız halimizin bir çıkışı olan
1791 Nizamı Cedit evremizdir.
Bu sürecimizin Tanzimat düzenimiz ile evrildikten sonraki aşaması birinci Meşrutiyet ve 1908 ikinci Meşrutiyet evremiz ve onun ana omurgası
İ.terakki cemiyeti ki Osmanlı Türkiyesinin sonu ile Cumhuriyet Türkiyemizin kuruluşunu bünyesinden çıkarabilmiş olan bu İttihat Terakki hareketi nin yavrulama türevleri;
halk fırkası,
1926 türevi terakki perver halk fırkası 1930 pek liberal türevi serbest fırka ve üçüncü ama son etkili ve etkin İttihat ve halk partisi karışık türevi ve başarılı denemesi o günün tek partisi devlet partisi halk fırkası içerisinden çıkan 1946 demokrat fırka ki kurucuları merhum bayar ve merhum maraşal fevzi paşamız gibi devrinin pek kudretli şahsiyetleride bulunmaktadır.
İşte bu evremiz 1950 de iktidar ve devleti ele almış olup demokrat fırkamızın siyasi hayatiyeti kesintiyle bir arızi askeri darbe ile elinden iktidar alınsada demokrat fırka eksenli siyasal zeminde kurulan fırkalar iktidarı alıp ülkeyi günümüze kadar yönetebilmişlerdir.
Halk fırkasının bu evremizin kesintilerinde rolü ve etkisi olsa da ve dense de bu kesinti evrelerinin kısa ve kısa ömürleri mucibince halk fırkasıda bu ara dönem darbelerinde budanmıştır.
O budanma bugünkü günümüz hali olan samimi ve uzlaşmacı ittifaklar ile yer ve rolüne 1950 öncesi demokrat fırka 1926 öncesi terakkiperver ve 1930 öncesi serbest fırka argumanları ile en önemlisi özgür ve özgürlükçü söz söylem ve atılım peşinde bir halk fırkası 2023 genel seçimleri arifesindedir.
Günümüzde halk fırkası karşıtı mevcut iktidar partisi ve liderliği ise kabul etselerde etmeselerde 1973 seçimleri sonucu kurulan merhumlar ecevit ve erbakan hükumeti mehazlıdır!
siyasal islam temelli ilk milli nizam fırkası lideri pek iyi eğitim alıp yetişmiş teknokrat erbakan liderliğinde devlet ve devlet yönetiminde ilkez bulunup kabulü ile nihayet bu ekolden olan adalet ve kalkınma fırkası olarak
2002 de avrupa birliği ile müzakere faslına geçmiş ülkemizde gerçek rekabetçi çok partili seçimli demokraside seçim kazanmış ve milletimiz yirmi yılı geride bırakacağımız bir süredir iktidarı bu fırkada kalması teveccühü gösterebilmiştir.
Sorun bu seçimli demokrasinin bir sonlu ve bitişininde gerçek rekabetçi ve çok partili seçimlerle sağlanmasına ramak kala hala iktidar olan fırkamızın tüm öncesi devlet partileri!
gibi bu kerre de adalet ve kalkınma fırkasınca devletimiz adeta sahiplendiğinden mütevellit iktidarımızca seçimli demokrasinin cariliğinin&kaderinin kabulü ve özümsenmemesidir!
Yani rolü ve yeri değişen iktidar fırkamız merkeze kurulup oturunca 1950 öncesi halk fırkası ekseninde iktidarı seçimle bırakabilmete nazlanmaktadır. Muhalefet yedi başlı ejderhaymış! iktidara layık değilmiş! söz söylemleri ile iyiniyetli seçmene son uyarılar ve ayarlar yapmaktadır!
Malesef doğrudan ve dolaylı olarak pek çok siyasi tarafgir yorumcu ve güya kanaat önderide muhalefetin özelde ise halk fırkasını itibarsızlaştırmaya mevcut iktidarımızla beraber onun bendeleri olarak iştirak edebiliyor!
İşte asıl meselede bu oluyor iktidar değişiminin sanki devlet değişiyor daha amiyane deyimle devlet elden gidiyor algısı ile toplumumuzun tedirgin edilmesi ve safları tutma gayreti olsada seçimli demokrasilerde iktidarlar seçimle gelir seçimle gider.
Ve güzel ülkem öyle yada böyle yetmiş yılı askın bir zamandır seçimli demokrasi ile ve seçimlerle hükumet ve idaremizin tayin edebilmekteyiz.
Köçü yolda kurup yeni yepyeni Türk Milli devletini işgal ve ilhak karşıtı bir kutsal cephe ile inşaa ettiğimizden mütevellit cumhuriyet devri her iktidar değişimi seçimi bu işagal ve ilhak karşıtı kutsal cepheyi ve refleksini hortlatıyor.
Merkeze yani devlete yerleşen iktidarlarımızda değişme direnip , değiştirilmez olmak ve hep iktidar kalmak istiyor.
Yaklaşık yüzyıldır genel ve yıpratıcı yokoluş varoluş eksenli harp ve cepheden uzak durup kalmayı başararak
güç ve irtifamızı tüm noksanlıklarımızla beraber eldeki nüfusumuz,
güzel ülkemiz ve coğrafyamızla bir aşamada sağlamış durumdayız.
"Eski Türkiye değiliz" sözü bu son halimizin ilanı babında dışa vurumudur.
Bu gelişkin ve güç toplamış halimizin çok partili siyasi hayatımız gereği yapılacak genel seçimler ve iktidar değişimlerine Türk devleti ile mevcut iktidarınızın özdeşleşerek bir karşı muhalefet ve muhalefeti itibarsızlaştırma olmamalıdır.
Bu şekliyle iktidar olan yahut olacak fırkalarda bu öğrenilmiş çaresizliği kendinden sonrasına tatbik edebilecektir.
Bu halimiz işler modern hukuk devleti seçimli demokrasi ilke ve prensipleri ile çelişmektedir diyebiliriz.
Oysa Türk Milleti ve Türk Devleti tüm fırka ve fanilerin üzerinde ve ötesinde daima payidar olup,payidar kalacaktır