Müjgan SONUÇ Uzman Psikolojik Danışman

Tarih: 07.02.2021 18:02

BU GENÇLİK NEREYE GİDİYOR

Facebook Twitter Linked-in

 BU GENÇLİK NEREYE GİDİYOR

Yetişkin olmanın ön hazırlığıdır ergenlik. Bazen coşkular kabarır yüreklerinde, şarkı olur,dans olur, basket sahalarında potadaki sayı olur. Başardım dedikleri anların aydınlığıdır yüzlerine  ışıyan,  yaşam coşkuları engel tanımaz aşk olur, sevgi olur, haksızlıklara bilgisizliğe karşı güç olur...


 Bazen bir öyküde dillenir yürekleri, bazen bir gitarın tellerinde, bazen bilimin gizeminde bulurlar kendilerini, projeleri vardır düşlerinde dünyamızı aydınlık yarınlara taşıyacak…Yaratıcılıklarının alkışlandığı anlarda bilenir hedefleri gelecekten yana, iç barışlarının  yansımalarını görürüm gülen gözlerinde.

 

 İniş çıkışlı duygular arasında bocalar bazen ergen, söylenen her söz acıtır yüreğini.
 Ben merkezci bakış açısının kıskacında, acımasızca eleştirirler kendilerini. İşte o anlarda kuşkular yaşanır yüreklerinde sevdiklerinden yana. Annenin, babanın, öğretmenin inançlarıyla, onların isteklerinin  inançlarının farklılığı başkaldırıya dönüştüğünde, öfkeyi görürüm gözlerinde, hele bir de kendilerini anlatma olanağı bulamamışlarsa, geleneksel otoriter tutumlarımızın alışılagelmiş katılığında göremeyiz çoğu kez öfkeye dönüşmüş yalnızlıklarını…

 

            Ben kimim? Ve bu yaşamadaki misyonum ne diye sormaya başladıklarında, geleceklerini belirlemenin ağır yükü omuzlarındadır artık.
 Alan seçimi için verdikleri ilk kararlarda, kararsızlıkları yığılır bazen masamdaki kendini tanıma  ölçeklerine...
 Ve öyle zamanlarımda sorgularım onlardan  habersiz, onlara vermediklerimizi. Okul ve sınavlar dışında  sunulmamış eğitim fırsatlarını, kırılır diye doyasıya oynayamadıkları  kırmızı oyuncak arabalarını  görürüm evlerinin vitrininde...Sessiz  bir çocuk olmalarının övüldüğü çiçek olmuş çocukluklarında, dokunulmamış deney tüpleri, oynanmamış beden eğitimi dersleri, boyanmamış resim defterleri vardır, sınavlardan sonraya  ertelenmiştir dillerindeki notalar... Ve yeteneklerinin, ışıltısı gözlerindedir hala…

            Bir gruba ait olma ihtiyacının arttığı dönemdir ergenlik. Birazda kim olduklarının arayışıdır katıldıkları gruplar. Ailelerin, öğretmenlerin onaylamadığı grupların cazibesi daha da  artar, kiminin önce dış görünümünde ki değişimlere yansır grubun anlayışı.
 Ve grup kararlarının kişisel kararlarını ezip geçtiği anlarda, suskun kalırlar bazen. Ailede alınan karar ve kuralarla uyma zorunluluğuna karşıt oluşan özgürlük sembolü grupların aslında kendileri  olma yolunda ki yeni engeller olduğunu fark ettiklerinde, yakın arkadaşlar görürüm yanlarında, aynı dili konuştukları, yaşamdan beklentilerini paylaştıkları, kendi yaşam felsefelerini anlattıkları...
 Ve artık ‘tiki’ olmanın, “kelebek” olmanın ötesinde kendisi olabilmenin güzelliği ışıldar boyasız on yedi yaş saçlarında.
 Hangi ‘izim’ in değil, kendimizin zaferidir ergenlik döneminde kazanılan… Bu zaferin sessiz tanıklarıdır psikolojik danışmanlarının odası.
       
         Yirmi sekiz yıllık mesleki yaşantımın içinde binlerce gencin   kendisi olma yolculuğuna tanıklık etti  odam, onların  en derin yaralarına dokunurken sıklıkla  kullandıkları cümle “keşke annemde sizin gibi anlasa”, “ keşke babam da beni sizin gibi görse beni” oldu... Ulaşabildiğim  anne babalarla konuşup onlara çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurmaları için  gerekli bilgileri verirken,ulaşamadığım aileler de oldu... Her hafta sizlere bu  sayfalardan seslenirken bir şekilde ulaşmam gereken bir cana  sesleniyorum ümidiyle yazıyorum. Bu buluşmayı sağlayan saygıdeğer büyüğüm Mehmet Hanefi Yıldırım ve Medya Yıldırım ekibine odamın kapısını sizlere açmaya vesile oldukları için çok teşekkür ediyorum.
       
     Ergenlik dönemin de hepimiz kim olduğumuza ilişkin sorular sorarak hızlı bir büyüme ve gelişme döneminden geçeriz.. On bir yaşlarında başlayan dönem son araştırmalarla yirmi dört yaşında tamamlanıyor...On dört yılı kapsayan süre  üç evreden geçiyor.                                                                                                                            Erken Ergenlik evresi ortaokul döneminin de içinde olduğu, 11-14 yaş arasını kapsıyor. Bu dönemin en önemli özelliği, bedensel değişimlere uyum sağlamaya çalışmalarıdır. Bedensel değişimler bazen o kadar hızlı olur ki, gençler bedenlerinin içinde kendilerini yabancı gibi hissederler. Birden uzayan kollar ve bacaklar sakarlıklara yol açabiliyor. Yaşanan bedensel değişimler çocukluktan farklı bir erkek ya da kız kimliğinin algılanmasına ve cinsel kimliğin ön plana çıkmasına yol açar. Zihinsel gelişimin son basamağı olan soyut kavramları düşünebilme yetisinin kazanıldığı dönemin de başlangıcıdır. Duygusal dalgalanmaların yaşandığı bu süreçte gelecekleri ile ilgili ilk yol ayrımını yaşayan gençlerimiz lise giriş sınavlarına hazırlanma sürecini de yaşarlar.


Orta Ergenlik evresinde büyümenin çok hızlandığını, ergenlik dönemine ilişkin enerji ve besin ihtiyacının en üst düzeye ulaştığını görüyoruz Lise eğitiminin içinde olduğu 15 – 18 yaş arasındaki dönemi kapsıyor. Soyut kavramları algılama, yeteneklerinin arttığı yaşam felsefelerini oluşturmaya başladıkları, ancak dürtülerinde ki yoğunlaşma sonucu çeşitli duygusal sorunlarla baş etmek zorunda kaldıkları bir dönem. Üniversite sınavlarına hazırlık sürecinin yer aldığı bu dönemde mesleği belirleme ve geleceğine yön verme ya da verememenin zorluğunu yaşarlar.


Geç Ergenlik evresi ergenliğin son dönemidir. 18 yaş üzeri ve 24 lü yaşları kapsayan dönem de bireyin psikolojik olgunluğunu kazanıp, toplum içinde erişkin rollerini almaya hazır hale gelmesi ile sonlanıyor. Bir mesleğe hazırlık eğitiminin de içinde olduğu dönem de  ergenliğin başından beri yaşanan duyguların, geliştirilen becerilerin, kurulan sosyal ilişkilerin, oluşan yaşam felsefesinin  sonucunda ben kimim sorusuna geliştirdiği kimlik duygusuyla cevap verirler. 


    Yetişkin dünyasıyla, ergenin dünyasının tarih boyunca kuşak çatışmaları  yaşandığını görüyoruz. Sümer tabletlerinde beş bin yıl öncesinde “bu gençlik nereye gidiyor?” yazan bir tabletin varlığı bu çatışmanın ne denli eski olduğunu gösteriyor bize.


Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.
Hesiod MÖ. 800 

Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar.”
Aristo MÖ. 350


Günümüzün çocukları lüksü seviyor, kötü davranışları var, otoriteye baş kaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar.
Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı... Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar, onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar."
Sokrates MÖ. 399


    Yukarıdaki yazıların altına kime ait olduğunu ve zamanını yazmasam emimin pek çoğunuz aynen öyle diyerek bu yazılanları destekleyecekti. Aradan binlerce yıl geçtiği halde ergenin doğum sancıları benzer özellikler gösteriyor. Yetişkin dünyasına girmeden önce yetişkinlerin koyduğu kuralları sorgulamaları kendi fikirlerini savunmaları, yetişkin dünyasının işlevsel olmayan kurallarını eleştirmeleri, insanlığın gelişimi için gerekli bir özelliğimizdir  belki de... Sümer tabletlerinden günümüz tablet bilgisayarlarına uzanan yola baktığımızda  çividen klavye ye olan yolculuğun beş bin yıl önceki tabletlerde sorulan “Bu gençlik nereye gidiyor ?”sorusuna genç kuşaklar eliyle verilen en güzel cevap olduğunu düşünüyorum...

Uzman Psikolojik Danışman
 mujgansonuc.psk@gmail.com
 Müjgan SONUÇ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —