Köyün birine hırsız dadanmış, ayakkabılara meraklı, cemaat camiye girince ayakkabıları çalıyormuş.
Sonunda hırsızı yakalamışlar, ceza verecekler. Adam köyden biri olduğu için her kafadan bir ses çıkıyormuş.
“Dövelim.”
“Sövelim.”
“Hapsedelim.”
Lakin anlaşamamışlar. Biri atılmış;
“Camiye imam yapalım”
Hoppala olacak şey değil.
Teklif sahibi açıklamış; “Bu hırsız, bu köyün ada-mı, atsak atamayız, satsak satamayız, hapse koysak yine çıkacak, ayakkabıları yine çalacak. Ama camiye imam yaparsak gözümüzün önünde olur, bir şey yapamaz.”
Hikaye bu ya, herkesin buna aklı yatmış, ayakkabı hırsızı köyün camisine imam olmuş.
Aradan yıllar geçmiş, köyden gurbete çıkan biri dönmüş, “köyde ne var, ne yok” diye sorarken, ima-mı merak etmiş;
“Yahu ne oldu bizim imama?”
“Allah’ını seversen bırak şunu”
“Ne o, yine mi hırsızlığa başladı?”
“Yok canım imamlığa devam ediyor”
“Eeee o halde niye kızıyorsunuz?”
“Herif şimdi bir adam tuttu, ayakkabıları ona çaldırtıyor, kendisi de ‘Hırsızlık çok günahtır’ diye vaaz ediyor…”
Şimdi şöyle bir an arkanıza yaslanın ve düşünün. Çevremizdeki “Ben dürüstüm, kul hakkına çok dikkat ederim” diyerek, işin başına geçmiş, suların başı-nı tutmuş bazı insanları, bazı yöneticileri, bazı yetkilile- ri şöyle bir gözünüzün önüne getirin.
Melek gibi görünen ama çevresindeki avanesi ile ‘Köşe Dönen’ insanları görebilecek misiniz acaba?...
Doğrusu, çok merak ediyorum..