20.01.2024 13:09:00

6088

FİLM ÇEVRİLESİ KUDÜS MÜFTÜSÜ

MUHAMMED EMİN EL-HÜSEYNİ

Filmi çevrilesi Kudüs Müftüsü: Muhammed Emin el-Hüseyni

Filistin okumaları beni duygulandıran bir hikayeye götürdü. O kadar etkilendim ki tarihimizde filmi çekilesi o kadar hayat hikayeleri var, demekten alamadım.
Bu gıbta ettiğim hikaye Filistinli Hüseyni Ailesi hikayesidir. Bugün Mescid-i Aksa avlusunun batı kenarında medfun bulunan ancak ziyaretçilerin çoğunun tanımadan geçtiği bu ailenin ibretlik hayatları okuduğum kaynakta 20 sayfa kadar yer eder. (Talha Uğurluel, Arzın Kapısı Kudüs-Mescid-i Aksa, s122-141)

Hz.Hüseyin soyundan

Kökeni Hz. Hüseyin ra’a dayandığı için Hüseyni (Hz.Hüseyin’e mensup) adını alan ve soyu peygamber efendimize yakınlığı sebebiyle seyyid’ diye anılan bu aile, Kanuni döneminde Kudüs’e yerleşmiş bir ailedir. Saygınlıkları nedeniyle Osmanlı döneminde Nakibü’l-Eşraflık, Kudüs müftülüğü gibi vazifeler verilmiş, ailenin büyüklerinden Said el-Hüseyni 1876’da 1.Meşrutiyet ilanında Osmanlı Mebusan meclisinden Kudüs milletvekili olarak yer almış.
Bu hazirede medfun olan Hüseyniler Musa Kazım el-Hüseyni, oğlu şehit Abdülkadir ve Faysal el-Hüseyni bulunmasına rağmen Kudüs’e sokulmayan ve buraya defnedilemeyen (Lübnan’da medfun) ailenin en meşhur ismi Muhammed Emin el-Hüseyni’dir.

Tam bir mücahid

2.Abdülhamid devrinde Kudüs’te doğmuş, Mısır’da el-Ezherde okuduğu sırada Çanakkale savaşına katılmış, Teşkilat-ı Mahsusa’da bi’l-fiil çalışmış, ülkesi için sürgünler yaşamış, 1. Ve 2. Cihan harbine, 48 ve 67 savaşlarına şahit olmuş Muhammed Emin el Hüseyni’yi tanımak bir asırlık Filistin davasını daha iyi anlayabilmemizi sağlayacaktır.

Siyasi çözümden yana

1917’de İngilizler Balfour Deklerasyonuyla Filistinde bir Yahudi devleti kurulabileceğini açıklayınca sıkıntılar Müslümanlar arasında da başladı. Siyonizm ve İngiliz poltikalarına karşı sesini yükseltmekten çekinmeyen ancak İzzeddin el-Kassam gibi silahlı mücadeleyi de uygun bulmayan bir liderdi. Sorunların siyasi arenada çözülmesinden yana olan 
1921’de abisinin vefatıyla boşalan Kudüs müftülüğü vazifesine getirilen Muhammed Emin el Hüseyni, emanetlere sahip çıkmak ve vakıf eserlerinin korunmasında önemli hizmetleri oldu. 1931 yılında Dünya İslam Kongresini Kudüs’te toplaması en önemli girişimlerinden biri oldu. Kudüs’ün tüm İslam devletlerinin gündemine girmesinden İngiltere rahatsız oldu. Kudüs’te bir Üniversite açma gayretleri ve kongre etkileri pek etkili olamadı. Çünkü dışa bağımlı liderler gerçekte bağımsız değillerdi.

Direniş Mücadelesi başlıyor

1933 yılında İngiliz hakimiyetindeki bu topraklara Alman Nazilerinin tazyikiyle her konuda Yahudi tarafını tutan İngilizlerin onayıyla Yahudi göçü başlayınca bu aile öncülüğünde İngilizlere karşı direniş başladı. Kudüs müftüsü olan Muhammed Emin, Belediye başkanlığı da yapmış olan 83 yaşındaki Musa Kazım el-Hüseyni ve diğer ileri gelenler ilk direniş gösterisini Kudüs’te yaptı. İngilizlerin sert müdahalesiyle karşılaştılar. İkinci gösteri Yafa’da (Telaviv) 35 kişi şehit oldu ve şehitler arasında şehadet şerbetini içerken oğlu Abdülkadir’e ‘Filistin davasını sana emanet bırakıyorum’ diyen Osmanlı paşası Musa Kazım da vardı.
Müftü Muhammed Emin öncülüğünde Filistin’de genel grev kararı alındı. Bu muazzam direniş 6 ay kadar sürdü. İngilizlerin çok sert müdahaleleri işi isyana götürdü. Tam İngilizlerin Kudüs işgaline son vermesi bile gündeme gelmişken İngilizler Arap liderleri devreye sokarak grevin gevşemesini ve direnişin kırılmasını sağladılar. İşin bşr oyun olduğu anlaşıldı ama olan olmuştu. İngilizler grevin öncülerini teker teker yakalayıp idam ettiler. İşin ilginç yanı İngiliz oyunlarına gelip uşaklık edenler ile dirreniş gösterip şehid olanlar aynı mekanda yatıyor Hareketin merkezi Yafa idi.
Babası Musa Kazım’ın emanetini omuzlayan oğlu Abdülkadir de direniş lideri olmuş, birkaç şehri ele geçirmiş ama maalesef 1948 savaşında şehit düşerek babasının yanına defnedilmiş.

İngiliz tehditleri sonucu sürgün yılları

Çalışmalarından rahatsız olan İngiliz Filistin istihbaratı tehdit etmeye başladı. Kendilerinin çıkarları için her türlü engeli ortadan kaldırmaya hazır olduklarını hatırlatıyorlardı. Mücadelesine devamda ısrar edince tutuklama kararı çıkarttılar. O da Kudüs’te Harem-i Şerif’e sığındı. Harem’e giriş yapmaları İslam aleminde tepki ile karşılanacağını bilen İngilizler Hindistan'dan getirdikleri müslüman askerlerle işgal ettiler. Hüseyni, harem duvarlarından tırmanarak kaçmayı başardı ve bundan sonra 30 yıl sürecek hicret yılları başladı.

Dışarıdan Filistin'in Kurtuluş mücadelesi

İlkin Irak’a geçti ve oradan kurtuluş mücadelesini yürütmeye çalıştı. Hakkında ölüm emri çıkartıldı. İngilizlerin Irak’a baskılarından ötürü İran’ a geçti. Oranın da İngiliz ve Ruslar tarafından işgali üzerine (Türkiye'yi ve Türkleri çok seven ve mükemmel Türkçe konuşan Kudüs müftüsünün resmi sığınma talebi kabul edilmediği için) Türkiye’ye kaçak geçiş yaptı. Hiçbir Müslüman ülke onu himaye etmiyor, edemiyordu. Türkiye’den Bulgaristan’a geçerken İslam ülkelerinin haline ağlıyordu.

İtalya’da Mussolini, Almanya’da Hitlerle görüştü

Muhammed Emin el-Hüseyni, İngilizlerin Yahudi siyasetine karşı yardımcı olmaları beklentisiyle Bulgaristan üzerinden geçtiği İtalya’da Mussolini ve Berlin’de Hitler ile görüştü ve fotoğrafları basına yansıdı. Ancak görüşmeler İngilizler ve art niyetli Müslümanlarca suistimal edilerek, aleyhinde propaganda malzemesi olarak kullanıldı.

Hitler’e Osmanlıyı anlatırken ağlamış

Ali Ulvi Kurucu kendisinin yıllar sonra Medine’ye geldiğinde yaptığı konuşmasından aktarırken, Hitler’in konuşmanın bir yerinde ‘Osmanlıların idaresi ile İngilizlerin farkı nedir?' ’diye sorması üzerine cevap verirken gözyaşlarını tutamıyor. Hitler, soyunuz Türk müydü, sorusuna ise: ‘hayır efendim, soyum Türk değildir. Fakat ben bu milleti kendi ecdadımdan fazla severim. Eğer Osmanlı olmasaydı İngilizler ve diğerleri 500 sene evvel alem-i İslama hakim olurlardı. Osmanlı olmasaydı, Endülüs’ün başına gelen hazin akıbet bütün arap ülkelerinin de başına gelirdi. Bu cihetten dinimin, imanımın, namusumun, şerefimin hamisi oldukları için Osmanlıları severim’ diyor ve bölgeden bir istifadeleri olmadığı halde bölgeye yaptıkları hizmet ve hayratı anlatıyor.
Fransa sonrası Mısır’a dönmüşse de İhvana yapılan haksızlık karşısında durduğu için Beyrut’a göç etti.30 yıllık ayrılıktan sonra 1967’de ülkesine döndüğünde 6 gün savaşları sonrası İsrail’in işgali genişletmesi sebebiyle ancak 15 gün kadar kalabildi. 4 Temmuz 1974’te Beyrut’ta vefat eden bu mücadele insanının Kudüs’te defnolunmak talebi kabul görmedi.
Hacı Emin el-Hüseyni’nin ‘Kudüs’ten Beyrut’a Hatıratım ve Mücadelem’ adıyla eseri yeni yayınlandı. (Ketebe yayınları, Çev. Ömer Tellioğlu, 639 sayfa) Belki ibretlik hayatı da bir gün film olur kimbilir?