Gazze’ye Çökmek İsterken Çökmek
Ateşkes ve rehine takası sürecinden sonra da İsrail’in eski zulümlerine devam edeceğe benziyor. Filistin’in diğer kentlerine yaptığı bombalama ve tutuklamalar da gösteriyor ki ‘Ben önce rehineleri bir kurtarayım, iç kamuoyunu bir rahatlatayım; yeniden salıverdiğim esirler ve mahkumlar yerine yenilerini nasıl olsa içeri alırım’ yaklaşımı içerisinde hareket ediyor. İzlediğimiz kadarıyla İsrail zulüm düzeninin, Gazzelilerin sevinç gösterisi yapmalarına bile tehammülleri bulunmuyor. Kazançlı çıktığını sanan İsrail tarafı 15 aylık işgal, 70 bin ton bomba kullanımı ve empatiyle anlaşılamayacak kadar çetin bin bir çeşit zulümlerinin ardından Filistinli kardeşlerimizin kazanmış görünmelerini hazmedemiyor.
İsrail kazanabildi mi?
Hamas, süreci kendilerinin ve Filistinlilerin zaferi olarak görürken İsrail ise kaybetmiş görüntüsünü vermekten alabildiğine kaçınıyor ve kazanan tarafın kendileri olduğu tezini işlemeye çalışıyor. Hakikaten kim kazandı? Zahiren 50 bine yakın şehit, 100 bini aşan yaralı ve harap olmuş şehirlere bakıldığında Filistinli Müslüman kardeşlerimiz kaybetmiş görünüyor. Ancak kırılan, sarsılan ve ayaklar altına alınan prestiji ardından haritaları değiştirmek, arz-ı mevud hedeflerinde bir merhale katetmek, bölgede hakim güç haline gelmek, Hamas’ı bitirmek, Davut koridorunu tesis etmek, dolayısıyla ülkemizi zora sokan terör örgütüne alan açmak ve sınır komşumuz hale gelmek gibi iddia ve niyetlerle kendini ortaya atan İsrail, 15 aylık bilanço sonrası hedeflerinde bizce de bir mesafe kazanamadı.
Siyonistlerin Kayıplar listesi
‘Keskin sirke’ edasıyla efelenen Netanyahu ve şurekası, gözlem ve analizlerden yansıdığına göre yaptığı trilyonlarca dolar masrafa rağmen, ticari, tursitik büyük zayiatlar vermiş, aşılmaz sanılan demir kubbe platformu delinmiş, azımsanmayacak sayıda rehine kaybetmiş, stratejik noktalara operasyona maruz kalmış, endüstrisi geriyse gitmiş, başta kendi kamuoyu desteğini kaybetmiş, ülkeden kaçışları ve savaşa karşı isteksiz askerlerinin oranını artırmış, duyulan nefretten ötürü İsrailli olduğunu gizleyen ve işlenen insanlık dışı uygulamalardan utanan Yahudilerin oranını yükseltmiş, modern dünyanın gözü önünde zalimliğini bir kez daha tescillemiş, protesto gösterileri ve tepkilerini ilerletmiş, sağduyulu dünya insanlarının antpatisini artırmış, uluslarası kurumların samimiyetsizliklerine şahit olmuş, soykırım-açlık-hastalık vb. gibi afetlerin önüne geçmek isteyen sivil toplum kuruluşlarının gayretini yükseltmiş, Müslüman devletleri bir birine daha da yaklaştırmış, Mümin gönüllerde Kudüs davasına sahipliği daha da tetiklemiş, İsrail ve Amerikan menşeli mal ve markalara boykotu yaygınlaştırmış, Suriye ve Esat rejimi desteğini de kaybetmiştir. Kayıp üstüne kayıp yaşayan İsrail rejimi, ümitlerini yeni seçilen ABD başkanı Trump’a bağlamış, o da diğerleri gibi ‘İsrail'in kendini savunma hakkı var’ klişesiyle hareket etmiş ve Mısır ve Ürdün’ün Gazzelileri almalarını istemiş, 7 milyar doları aşan (7.4 milyar) silah satış anlaşmasıyla soykırıma ortak olmayı sürdürmüş, Netanyahu’nun önüne geçip Gazze’yi turistik bir bölge yapacaklarını dahi söyleyebilmiştir. Bizce İsrail'le beraber ABD de insanlık gözünde kaybetmiştir.
Doğalgaz ve Petrolüne konmak
Gazze’ye çökme planının asıl hedefinin uzmanlarca dile getirilen Gazze açıklarında 12 yıl önce keşfedilmiş yüksek oranlı (177 trilyon metreküp, 534 milyar dolar değerinde) doğalgaz ve (1,7 milyar varil-142 milyar dolar değerindeki) ham petrol rezervlerine el koymak olduğu söyleniyor. ABD’nin de yıllardır bölgeye ‘insani amaçlarla’ liman inşası hedefinin insani öğeler taşımadığını aklı olanlar anlayabilir.
Açık hava hapishaneliğinden Açıkhava mezarlığına
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrel bile Gazze'nin halini ‘Savaştan önce en büyük açıkhava hapishanesiydi, savaştan sonra ise en büyük açık hava mezarlığı’ diyebilmiştir. Yıllardan beri verilenlere ilaveten bu savaşla birlikte Gazze’nin komple şehitlik haline geldiğini söylemek mübalağa olmaz.
Zalimler şehit kanları üzerine kurmayı planladıkları kentte tatil yapmayı hayal ededursun ABD ve İsrail planı muhalfarz gerçekleşirse maruz kaldığı zulmü dillere destan olmuş Gazze’nin insanlığın vicdanında derin bir yara oalrak unutulmayacağına inanıyorum.
Direniş çökme planını engelliyor
Gıdasızlık, açlık, susuzluk, evsiz ve barksızlığı, ilaçsızlığı vb. gibi empati ile anlaşılamayacak kadar çetin zorluklara rağmen ateşkes sonrası yıkık dökük virane evlerine dönen Gazzeliler için yeniden inşa ve ihya adına bir ümit ışığı doğmuştu. Ayrılmayı düşünmediklerini ve öleceklerse burada ölmeyi göze aldıklarını her fırsatta röportajlarda dile getiriyorlar. Sabır kahramanlarının bu direnç ve sebatlarının karşılıksız kalmayacağı ümidimi muhafaza ediyorum.
Ahlak dersi tutar mı?
Bunca zulme rağmen çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç 50 bin insanın kanına giren zalimler bir de insanlığın önünde ahlak abidesi rolü takınmazlar mı? Zalim elebaşı Netanyahu, her türlü insani hakkı elinden alınmış Filistinlileri cendereye sokan, Gazze’nin komple silindiği haritayı paylaşan, onları Sina’ya sürme planını açıklayan kendisi değilmiş gibi ‘7 Ekim’de Holokost’tan sonra en korkunç katliama uğradıklarını iddia etmesine, kendilerine maddi-manevi desteği çeken ülke liderlerini İsrail’in kendini savunma hakkını reddetmekte aceleci olmakla ve hafızalarını yitirmekle suçlamasına, ahlaki vicdanlarını kaybetmekle itham etmesine ne buyurulur?
İsrail, özelde Gazze’ye, genelde Filistin’e çökmek isterken aveneleriyle birlikte çöktüklerinin farkına varacaklar mı bilmiyorum. İnsanlığın vicdanında zaten mahkum olan Siyonist zalimler, Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanmaya da Yüce Mahkeme’ye de hazır görünmüyor. Zulümle abat olamazlar. Boykotlar, infaklar, şehitler ve duaların oluşturduğu enerji ve sinerji patlamasının önünde kimse duramaz.