18.05.2025 22:08:00

Haram Aylar, Terör Düzeni ve Sulh Mevsimi

Haram Aylar, Terör Düzeni ve Sulh Mevsimi

Haram Aylar, Terör Düzeni ve Sulh Mevsimi

Dini kültürümüzde dokunulmazlık da diyebileceğimiz saldırı, savaş, tecavüz, zulmün ekstra yasak olduğu ve kutsiyetine hürmet edilmesi gereken 4 haram/harem  ay olduğunu biliyoruz. Bunlardan ilki hicri/kameri takvimin 7.ayıdır ki yaşadığımız mübarek üçayların ilki Recep ayı idi; geçti. Diğer üçü ise peş peşe gelen bu takvimin 11.ayı Zilkade, 12. ayı Zilhicce ve yeni yılın ilk ayı Muharrem’dir. Şu an bu üçlünün ilki olan Zilkade ayının içerisinde  bulunuyoruz.28 Mayıs’da ‘hacca sahip, içinde hac olan ay’ manasındaki Zilhicce ayı başlıyor. Yeni başlayacak hicri 1447 yılının da ilk ayı olan Muharrem ise 26 Haziran’da giriyor.
Bu üç haram aylar büyük İslam kongresinin yapılacağı, her renk, ırk ve dilden müslümanın omuz omuza kardeşlik sergileyeceği, üstünlüğün soyda sopta değil takvada olduğunu sembolize edileceği, kefeni andıran bembeyaz ihramlar içinde büyük ahiret provasının yaşanacağı Hac güvenliğinin, yol emniyetinin sağlanması hikmetini de içinde barındıran bu mevsim, hacca gidiş, icra ve ifası ile dönüş aylarını içine alır.

Ve’s-Sulhu Hayr

Ramazan öncesinde ülkemize çok büyük zarar veren terör belasının sona erme ve barış sürecine girilmesini Ramazan-ı şerifin gelişi kadar insanımz nezdinde sevinç ve memnuniyet verici bir gelişme olarak karşılamış, daha Ramazan başlamadan bu süreci mübarek ayın bereketi olarak addetmiş, dostlarımla paylaşmıştım.
Kur’anî bir ifadeyle (Nisa-128) ‘Sulh hayırdır, hayırlıdır. Her ne kadar ayet karı koca ilişkileri ve aile selameti konusundan bahsediyorsa da sulh, uzlaşma ve anlaşma insani ilişkiler yanı sıra halklar ve milletler arası ilişkilerde de aslolan bir gayedir. Tersi tefrika, çatışma, gerilim, kin, husumet, düşmanlık, kavga, niza, tahrip vs.getirir.
Bin yıldan beri kardeşane yaşadığımız topraklardaki ayrılığımız bize değil düşmanlarımıza, Türkiye üzerinde hesapları olanlara ve bizim zayıf / cılız / güçsüz olmamızdan medet umanlara yarar. Nitekim İstiklal Marşı şairimiz ne güzel söylemiş: ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez / Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’

İçeride değil dışarıda da huzur iklimi

Terörsüz Türkiye sadece içeride değil, Irakta ve Suriye’de de ilgili örgütün uzantısı yapıların da çekilmesi ve ateşkesiyle bölgesel bir huzur ve rahatlık yaşanacağı söylenebilir. Hem bölge insanı, hem iki taraf, herkes topyekün ülkemiz kazanacak. Kaybedeni belli: Adavet, niza, kin, husumet, ayrılık, emperyalizm, siyonizm, Kur’an, İslam ve müslüman düşmanları..

Sulh gibisi var mı?

1978’den itibaren Müslüman ülkeler arasında saydığımız yerli (Suriye, Lübnan, Irak) ve gayr-i müslim ve batı zihniyeti yabancı ülkeler (Yunanistan, Ermenistan, İsrail, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya ve daha nice) Türkiye düşmanları süreci körükledi, destek verdi.  Dostumuz olması beklenen yakın komşularımız  terörist eylem yapan örgüte ve liderine Suriye hamilik yaptı. Yıllarca Suriye ile düşmanca tavır takındık da elimize ne geçti? Kazananların kimler olduğuna iyice bir bakmak gerekir. Bizim kazanmadığımız kesin.

Fakir bıraktı

Ekonomimizi, tarımımızı, endüstrimizi, turizmimizi olumsuz, etkiledi, fakirleştirdi. Mafyavari yapılar güçlendi. İstismarcılar alan buldu. İnsanlarımızı ümitsizlendirdi.
40 yılı aşkın, yarım asra yakın zamandan beri maddi, manevi, askeri, can ve mal kayıpları yaşandı. Kin husumet tohumları huzursuluktan, tasa ve kaosdan başka bir işe yaramadı. Birbirimize güveni, saygıyı sevgiyi yitirme vetiresine girdik, gençlerimiz kıymetli insanlarımızı yitirdik, zamanımızı yıllarımızı israf ettik, ülkeler nezdinde prestijimizi saygınlığımız heder ettik, kapasitemizi endüstrimizi ekonomimizi gerilettik, kısaca hep birlikte biz kaybettik; fitne, silah mafyası, bölmeye parçalamaya çalışan, kin, husumet, düşmanlık pompalayan zalimler kazandı.

Barış bizi daha zengin kılacak

Birlik-dirlik zenginliği, farklılıklara rağmen birlikte yaşama kültürü zenginliği, her coğrafyamıza dağımıza, köyümüze ilçemize gidebilme, yaylamıza obamıza rahatlıkla çıkabilme zenginliği, hep birlikte anadoluluk ruhunu teşkil etme zenginliği, ortak dert ortak mutluluk zenginliği, kasamızı kesemizin bereketlenme zenginliği, güçlü devlet ve güçlü millet olabilme ve kalabilme zenginliği.. Hem maddi hem manevi zenginlik..
Tecrübeli, diplomasiyi iyi bilen Rusya Devlet başkanı Putin’in en gelişmiş, en etkin dört devlet arasında Rusya, Amerika ve Çin’den sonra Türkiye’mizi sayması üzerimizde planları olan ve bizi geriletmek isteyen düşmanlarımızı üzerken vatanını, milletini devletini seven hepimizi onurlandırmalı ve mutlu etmelidir.
‘Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır, ilkesi bizi biz yapan medeniyetimizin üzerine kurulduğu en önemli unsurlarındandır.. ‘Bir elin nesi var, iki elin sesi var’ da öyle..Sesimizin daha gür ve özgür çıkabilmesi adına yeniden birlikte ve kardeşçe yaşama disiplini geliştirmeye mecburuz ve mahkumuz. Bin yıldan beri ortaklaşa yaşadığımız, birlikte güldüğümüz ve birlikte ağladığımız, omuz omuza savaş, omuz omuza bayram yaptığımız ortak tarihimiz iftihar kaynağımızdır.
Nevruz ve Hıdırellez mevsimine denk düşen bu barış sürecini düşmanlık yapanlar istemese de barışma sürecine üzülseler de örnek davranış dostlarımızın yüzünü güldürecek, sevindirecek; geleceğe daha büyük ümitlerle bakmamıza vesile olacaktır.  Allah cc yardımcımız olsun, tamamına erdirsin.