18.09.2024 18:37:00

9044

Hz.Muhammed’in (as) Devrindeki Yahudilerle Münasebetleri-1

Hz.Muhammed’in (as) Devrindeki Yahudilerle Münasebetleri-1

Hz.Muhammed’in (as) Devrindeki Yahudilerle Münasebetleri-1

Ümmeti olduğumuz Ahirzaman Nebisinin (sav) yaşadığı dönemdeki Yahudilerle ilişkileri de bize örneklik teşkil etmesi bakımından incelenmesi gereken konular arasında yer alır. O’nun doğduğu ayda bulunduğumuz ve hakkındaki okumalarımızı artırdığımız bu günlerde neredeyse bir yıldır gündemimizden hiç düşmeyen Yahudilere karşı peygamberimizin tutum ve davranışlarından tesbitlerimizi derlemek ve sizlerle de paylaşmak isterim.

Fetret Dönemi ve Altı asırlık inkıta sonrası ilk yüzleşme

Devrin en kalabalık topluluğu olduklarından en çok peygamber gönderilen kavim de İsrailoğullarıydı. Kendilerine ve insanlığa gönderilen peygamberler zincirinin son halkası Hz. İsa (as) olmuştu. İsrailoğulları onun mirasını da Yahudileştirdiler. İslam Hz. Adem’den bu yana insanlığın ortak dini iken yaşanan ihtilaf ve örfi uygulamalar nedeniyle Yahudilik ve Hristiyanlık geleneksel çizgiden ayrıldı. İlahi ferman ve düsturlar aslî hüviyetini kaybetti ve insanlık peygamberlerden kopuk uzun bir sürece, fetret devrine girdi. Bu dönem en son elçi Hz.Muhammed as’ın gönderilişine kadar devam etti. Milattan sonra yani Hz. İsa’nın doğumuyla başladığı kabul edilen takvimin 571. senesinde peygamberimiz  doğdu ve 40 yaşında 622 yılında risaletle görevlendirildi. Yani fetret dönemi 6 asır sürdü.Mekke, Hz. İbrahim geleneğine saygı duymakla (Allah’a inanmakla, kurban kesmekle, hac etmekle birlikte putlara da tapan) Allaha ortak koşanlar manasındaki müşriklerin egemenliğindeydi, orada Yahudi varlığı bulunmuyordu.

İlk münasebet doğumunda başladı

4 bin yıllık bir kültüre sahip Yahudilerin Babil sürgünü sonrası (MÖ.6.77) Tevrat’ta (sonra da İncil’de) haber verilen son elçinin zuhur edeceği eski adı Yesrib olan Medine’ye yerleştiler. Yahudiler, uzunca zamandan beri hep kendi milletlerinden gönderilmiş peygamberler silsilesinin devamı olarak son peygamberin de yine kendilerinden çıkacağını vehmediyorlardı. Mekke’de doğum gerçekleşip peygamberlik alametleri etrafa yayılınca oraya öncülerinden oluşan bir heyet gönderdiler ve hakikat karşısında şaşkınlık yaşayan ancak köklü geleneklerinin verdiği enaniyet ve kıskançlık damarı sebebiyle tevrat'taki beklenen son elçinin alametlerini değiştirdiler. İnanıp tabi olmadılar.

Çocukluğunda da sürdü

Altı yaşında iken annesi Amine ile (ki dönüş yolunda vefat edecektir) Medine’ye ziyarete gittiklerinde orada peygamberlik alametlerini gören Yahudi bir alimin hayretle bu çocuğun son peygamber olacağını haykırdığına bakıcısı Ümmü Eymen’in şahit olduğu da biliyoruz. Yine 12 yaşında iken amcası Ebu Talip’le yaptığı ticari bir seferde Busra’da eski Yahudi alimlerinden rahip Bahîra’nın da aynı müjdeyi verdiği ve düşmanlarına karşı koruması uyarısında bulunduğu da kayıtlarda zikredilmektedir. (Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, İki Cihan Güneşi Hz. Muhammed’in Hayatı,s.34 ve 38) 
Halbuki çevredeki müşrik / putperest arap kabilelerine karşı ‘yakında bir peygamber gelecek, egemen güç biz olacağız, o zaman gününüz göreceksiniz’ kabilinden laflar ediyorlardı. Gelecek planları bozuldu. Kur’an'ın beyanına göre kendi oğulları gibi peygamberi tanıyorlardı, ancak gizliyorlardı. (Bakara -146)
Dört asırdan beri bölgede yaşayan bu Yahudiler, arapça ve İbranice konuşan, okul ve mahkeme binaları olan, ticari hayata hakim, faizcilik ve tefecilik yapan, ödeyemeyenlerin mal mülk ve arazilerini ele geçiren, korunaklı kalelerde hayat süren insanlardı. Tabi insaflı insanlar da aralarında yok değildi. Yahudi alimi Abdullah bin Selam yanı sıra hidayete eren çok az da olsa Yahudi bulunuyordu.

Medine Vesikası /Sulh antlaşması

23 yıllık Peygamberlik hayatının son 10 yılını geçirdiği Medine’de efendimizin yaptığı en büyük icraat bir sulh antlaşması imzalamak oldu. Zira ilk nüfus sayımına göre 10 bin civarında nüfusun 4-5 binini Yahudiler teşkil ediyordu. Müşrikler, Yahudiler ve Müslümanlara arasında akdedilen (araştırmacıların sıra numarası verilişi esnasında 47, 52 ve 55 madde olarak maddeleştirilen) antlaşma müslümanların da bir taraf ve güç olma imkanının tescili anlamına geliyordu.

Kıble Beytü’l-Makdis’den Kabe’ye

Yahudilerin demogoji yaptığı hususlardan biri de kıble meselesi idi. Peygamber ve ashabı onların ‘Biz daha doğruyuz çünkü siz namaz kılarken bizimle aynı kıbleye dönüyorsunuz’ şeklindeki beyanlarına maruz kalıyorlardı. Hicret edeli 17 ay kadar olmuştu. Peygamberimizin de istediği vahiyle gerçekleşti.(Bakara 144) Öğle namazı esnasında bugün Mescid’ül-Kıbleteyn (İki kıbleli mescid)  diye bilinen mekanda Kudüs’ten Mekke’ye yönelişle kıble değişimi gerçekleşti. Yahudilerin bir argümanları da düşmüş oldu. (Ayvallı, age, s.178-179)

İpler nerede koptu?

Müslümanların nüfusu bin civarında iken  dört beş misli nüfus çoğunluğuna sahip olmanın, ekonomi ve ticari hayatına hakimiyetin ve 4 bin yıldır bir kültürel geçmişe mensup olma  enaniyetinin, Mekkeli müşriklerle dirsek teması, ikili oynama yahudi müslüman münasebetlerini zora soktu.  
Hicretin 2. yılında Müslümanların zaferiyle sonuçlanan Bedir savaşı sonrası sıkıntılar başladı. Siz savaş bilmeyen bir topluluğa karşı zafer elde ettiniz, Bizimle savaşırsanız görürüsünüz, kabilinden küstahlık ve tedirginlik arttı.

Sihir bile yaptılar

Münafıklar arasında Yahudi asıllı sihirle uğraşan Lebid isminde biri vasıtasıyla onu paraya boğarak düşmanlıklarını sürdürdüler. Müslüman görünümlü bu adam peygamberimizin hizmetindeki Yahudi bir çocuk eliyle tarağından saç telini elde etti. Efendimiz sihrin etkisinde kalarak yatağa düştü ancak Cebrail ev Mikail as’ın bildirmesiyle yapılıp kuyuya atılan ve 11 düğüm atılan büyüyü buldurdu. Toplam 11 ayetlik Felak ve nas sureleri okunarak büyü çözüldü. Lebid çağırıldı, cezasını vermek siteyen sahabelere efendimiz ‘Allahın cezası daha şiddetlidir’ diyerek müsaade etmedi. (Ayvallı, age.299-300) Bediuzzaman bunu peygamber efendimizin mucizeleri arasında sayar (BSN, 19.Mektup, Mu’cizat-ı Ahmediyye)

Üç kabile de antlaşmayı bozdu

Beni Kaynuka kabilesi, H.3. yılda müslüman bir kadının öldürülmesi sonucu antlaşmayı bozdukları için 15 gün süre verilerek sürgün edildi. Hicri 4. Yılda Beni Nadîr münafıkların oyununa gelerek efendimize suikast teşebbüslerinin ifşa olması nedeniyle, Hicri 5. yılda da şehirde kalan tek Yahudi kabilesi Beni Kurayza da Hendek savaşındaki ihanetleri sebebiyle sürgün edildi ve ganimetlerine el konuldu. Müslümanlara şiirleriyle savaş açan, alay  ve tahkir eden Beni Nadîr kabilesinden Yahudi şairi Ka’b bin Eşref’e ceza verildi. Ancak isyanlara katılmayan az sayıda Yahudi şehirde kalmaya devam etti, hatta peygamberimiz onları çeşitli hediyelerle taltif etti. Hicri 6. yılda sürgün sonrası çoğu Medine’ye 150 km. mesafedeki Hayber’de öbeklenen ve isyana/intikama hazırlanan Yahudilerle sahabe ordusu bir kez daha hesaplaştı. Hayber’in fethi sonrası tüm Yahudiler islam hakimiyetine girmiş oldu.

Zehirleme ve suikast teşebbüsü

Siyer tarihinde anlatılan konulardan biri de Yahudi bir kadının kendisini zehirleme teşebbüsüdür. Hem bu hadiseden hem de  bir suikast planıyla üzerine taşlamalarından kurtulmasını  Bediuzzaman peygamber efendimizin korunmasına dair mucizeleri arasında sayar (BSN, 19.Mektup, Mucizat-ı Ahmediyye)
Efendimizin (sav) nebevi ve beşeri münasebetlerinden ilginç ve ibretlik anekdotlara ikinci yazıda devam edelim inşallah.