Kim ne derse desin, kim nasıl düşünürse düşünsün, doğrusunu isterseniz Belediye Başkanı Alinur Aktaş çok şanslı bir insan.
Bundan tam sekiz yıl evvel İnegöl Belediye Başkanlığına aday adayı olan 8 kişinin arasından sıyrılıp çıkan Aktaş, o yıllar esen Recep Tayyip Erdoğan rüzgarı ve karizması sayesinde adı sanı bilinmezken, kendisini birden bire Belediye Başkanlığı koltuğunda buldu. Yani, dikensiz bir gül bahçesinde gezer gibi Belediye Başkanı oldu ve aynı şekilde bugüne kadar da görevini yürütüyor.
Geçmiş Belediye Başkanları hem seçim dönemlerinde büyük uğraşlar vermiş, hem de görev süreleri içerisinde böylesine rahat olamamış, muhalefet partilerince, basın organlarınca sık sık eleştiri bombardımanına tutulmuş, seçimlerde aldığı oy oranına göre Belediye Meclisinde çoğunluğu kıl payı yakaladıkları için Meclis toplantılarında bile büyük sıkıntılar yaşamışlardı.
Alinur Aktaş ise, hiçbir sorun yaşamadan, yazımın başında söylediğim gibi adeta dikensiz gül bahçesinden geçerek bu noktalara geldi ve aynı yolda da yürüyor. Bu günlere kadar gerek muhalefetten gerek basın organlarından ciddi eleştiri de almadı.
Alın teri dökmeden, mücadele vermeden, emek sarf etmeden elde etmiş olduğu Belediye Başkanlığı makamını, her yerde sürekli olarak “Ben he-sap adamıyım, ben işletmeciyim, ben iktisatçıyım” diyerek övünmesine rağmen, aynı mantıkla yürütmedi veya yürütemedi.
Adeta müflis bir tüccar gibi davrandı yahut da malının kıymetini bilmeyen mirasyedi hayırsız evlat gibi. Gerek Belediye Meclisinde gerek genel anlamda karşısında sıkı bir muhalefet görmediği için de hesapsız, kitapsız işler yaptı. Dikkat edilecek olursa, ciddi bir istişare neticesi alınmış hiçbir karar da yok gibi.
Hükümet güçlü, Belediye Meclisi güçlü, karşısında muhalefet yok, alternatif yok, hal böyle olunca da Aktaş, “Astığım astık, kestiğim kestik” demeye başladı ve en küçük eleştiri sonucunda da, hizmet isteyenlere “İt ürür, kervan yürür” diyerek, bulunduğu makama yakışmayan bir davranış sergiledi.
AK Partinin gücünden, Başbakan Erdoğan’ın rüzgarından yararlanan Aktaş, alçak dağları ken- disinin yarattığını zannetmeye başladı. Bu da, bir nevi ego hastalığı olarak değerlendirilebilir.
İşin bir başka tarafı ise, son seçimlerde AK Partinin oylarını ciddi manada artırması, son yılların en parlak başarısını elde etmesi, yerel yönetimlere yeniden güven getirdi ve bu sefer ayağı yere değmeyen Belediye Başkanları, parti teşkilatları, “İşte biz buyuz” havasına girdiler. Bu durumu gören kurumların, kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve o yörede yaşayan herkesin, yerel yönetimlere bakış açısı da değişti.
Bazı sivil toplum örgütlerinin, Odaların, SİAD’ların, yöresel kültür derneklerin ve buna benzer kuruluşların temsilcileri, idarecileri, “İktidara ters düşeriz” endişesiyle, iktidar partilerine mensup yerel yöneticilerin ve Belediye Başkanlarının başarısızlıklarını görüp, yaptıkları hesapsız, kitapsız işlere yakından şahit olsalar da, onların karşısında dik duruş sergileyemediler.
Önemli bir kitleyi temsil etmelerine rağmen, “Ben işime bakayım, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, görmüyor musunuz adamlar generalleri bile içeri aldılar” endişesi ve korkusu içerisinde hareket ettiklerinden olsa gerek, çoğu kez susmayı tercih ettiler.
Günümüzde hatırlı bir kişiyi, bir yerin amirini veya Belediye Başkanını pohpohlamak, övmek çok kolaydır.
Eksikliklerini, yanlışlarını, hatalarını söylemek, yapılması gerekenleri gündeme getirmek ise, övmek kadar kolay değildir.
Unutulmaması gereken şudur ki, görevi halka hizmet olan bir Belediye Başkanına, eleştiri değil, gereksiz övgüler zarar verir, “Ben ne imişim be?” moduna girer.
Görülüyor ki, Alinur Aktaş’da son günlerde bu moda girmiş gibi.
Bütün kerameti kendisinde görmeye başlayan Aktaş, o kadar kendine güveniyorsa, mesela istifa edip başka bir partiden aday olsa eğer, tekrar Belediye Başkanı seçilebilir mi?
Bence seçilmeyi bir kenara bırakın, 500 oy dahi alamaz. Yani zannettiği gibi keramet kendinde değil, kerametin nerede olduğunu herkes biliyor.
Her şey ayan beyan ortada iken, halen sadece ve sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın sermayesine güvenip, o sermayenin arkasına sığınarak böbürlenmek doğru bir davranış olmasa gerek…
Bu durum, AK Parti’ye de, Erdoğan’a da zarar verir. Bizden hatırlatması...
Bu arada tüm okurlarımın mübarek Berat Kandilini tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden diliyorum…