13.12.2010 18:27:44

KISSADAN HİSSE

KISSADAN HİSSE

Demokrat Parti (DP) as kadrosu 1950 genel seçimleri öncesi yurt gezilerine çıkıyorlar,


Demokrat Parti (DP)  as kadrosu 1950 genel seçimleri öncesi yurt gezilerine çıkıyorlar, her gittikleri il, ilçe ve köyde büyük ilgi ile karşılanıyorlar.
Gittikleri bazı vilayetlerin yöneticileri, Demokrat Partililerin  bu coşkulu karşılanmalarına çoğu kez müdahale ettikleri için sık sık olaylar çıkıyor.
Bu gezilerden birinde Demokrat Parti üst düzey yöneticileri, Celal Bayar ve arkadaşları Urfa’ya gidiyorlar.
O sırada Urfa Valisi Hikmet Kümbetlioğlu’dur.
O yörenin partilileri flama ve bayraklarla şehrin sınırında beklerken, Vali Kümbetlioğlu gelir ve partililerin biraz ilerisinde durur, beklemeye başlar.
Celal Bayar ve beraberindekiler Urfa sınırından içeri girince,  karşılarına çıkan Valilik forsunun bulunduğu otomobili görür görmez hemen dururlar.
Vali Kümbetlioğlu, Bayar’ı saygı ile karşılar, “Benim devlet anlayışıma göre, Başbakan da muhalefet lideri de aynıdır. Sizi karşılamak benim görevimdir, şehrimize hoş geldiniz efendim” diyerek selamlar.
Bayar ve arkadaşları bu sıcak karşılamadan son derece memnundurlar. Çünkü, şimdiye kadar gittikleri  her ilde  hep tartaklanmışlardır.
Sonra Vali Kümbetlioğlu, Demokrat Parti heyeti ile şehir merkezine gelir. Bayar ve arkadaşlarına Valilik makamında ikramda bulunur ve Bayar’ın karşısına oturur, ısrarlarına rağmen makam koltuğuna geçmez.
Bu durum duyulunca CHP Urfa İl teşkilatı ayağa kalkar. “Biz böyle Vali istemeyiz” tepkileri sonucunda Kümbetlioğlu Urfa’dan alınır, Elazığ’a tayin edilir.
Seçimler sonuçlanır, Demokrat Parti ezici bir üstünlükle seçimleri kazanır.
Bu kez CHP’liler yurt içi gezilerine başlar. O günlerin CHP genel sekreteri Kasım Gülek, Doğu Anadolu gezisi sırasında Elazığ’a uğrar. Vali Kümbetlioğlu bu kez Gülek’e itibar gösterir. Gülek Elazığ’dan ayrıldıktan sonra bu kez Elazığlı Demokrat Partililer,  “Biz CHP’li vali istemeyiz” tepkisinde bulunurlar.
Zamanın Başbakanı Menderes, Hikmet Kümbetlioğlu’nu olayla ilgili bilgi almak üzere Ankara’ya çağırır.
Ankara’ya gelen Kümbetlioğlu’nu Başbakan Adnan Menderes makamında kabul eder. Başbakan Menderes, Vali Kümbetlioğlu’nu azarlarcasına “Ben, Türkiye’nin en güçlü, en büyük partisiyim, teşkilatımın da aynı seviyede olmasını istiyorum. Bana ilinde ad ver, yeni bir kurul oluşturalım” der.
Vali kümbetlioğlu bu konuşma ve  azarlama karşısında bozulur, “Ben devletin valisiyim, ne CHP’liyi nede DP’liyi tanırım” cevabını vererek, ayağa kalkıp izin ister.
Menderes, Kümbetlioğlu’na “Gidin yerinize ve benim talimatımı bekleyin” diye çıkışır.
Sonra Hikmet Kümbetlioğlu’nun acele kararnamesi hazırlanır, Çankaya’ya Cumhurbaşkanına onaya sevk edilir.
Rütbe indirimi ile Nüfus İşleri genel müdür yardımcılığına atanacaktır.
Zamanın Cumhurbaşkanı  Celal  Bayar, en kötü günlerinde kendilerine kucak açan Vali Hikmet Kümbetlioğlu’nu hatırlar ve kararnameyi imzalamaz.
Kümbetlioğlu, bir müddet sonra Elazığ’dan Hatay valiliğine nakledilir.
Gel zaman git zaman Kümbetlioğlu Danıştay üyesi olur. 27 Mayıs ihtilalinde ise Yüksek Soruşturma Kurulu ikinci başkanlığına getirilir.
Bir gün Kümbetlioğlu’nun kapısı çalınır içeri giren binbaşı, “Sanık Adnan Menderes’i getirdim” der.
Kümbetlioğlu hemen yerinden fırlar. Adnan Menderes’i karşılar, saygı ile koltuk gösterir ve Menderes’in karşısında yerini alır.
Menderes, Kümbetlioğlu’ndan yerine geçmesini rica eder. Ve  Kümbetlioğlu “Emrederseniz yerime geçerim efendim, çünkü siz halen benim Başbakanımsınız” der.
Menderes’in de Kümbetlioğlu’nun da gözleri dolmuştur.
Menderes’in dudaklarından şu kelimeler dökülür;
“Devlet işte bu Hikmet bey… “Kümbetlioğlu  ağlamamak için dudaklarını ısırır ve kısık sesle, “Ben milletimden aldığım terbiyenin gereğini yapıyorum” der…
Evet, yıl 1950…  O dönemler bu ülke Kümbetlioğlu gibi mülkiyeliler yetiştirmiş…
Ve Yıl 2010, şimdi nasıl bir mülkiyeli yetiştiğini kısa bir süre önce yaşanan yumurta eyleminde üzülerek gördük… Geleceğin Kaymakamları, Valileri, Diplomatları bunlar mı?.. Bu ülkeyi gelecekte bunlar mı yönetecek? Şapkamızı önümüze koyup bir düşünelim…
1950’li yıllarda her iki tarafı kucaklayan, sadece devlet bilincini ortaya koyan bir zihniyet..
2010 yılında ise, görüşlere, fikirlere, düşüncelere  saygı göstermeyen, anlamayan, dinlemeyen ve sadece protesto etmek için protesto eden bir zihniyet.
Hadi hep birlikte düşünelim.
1980 öncesi öğrenci olaylarını hatırlayıp, o günlere dönmemek için siyasi görüşümüz ne olursa olsun elele verip acilen gerekli önlemleri alalım…
Sağlıklı, bereketli, mutlu bir hafta  dileklerimle.