5.05.2024 16:44:00

18465

KONUĞUM BİR İŞ ADAMI

KONUĞUM BİR İŞ ADAMI

KONUĞUM BİR İŞ ADAMI

 

Bugün şehrimize değer katan İnegöl’ün derdi ile dertlenen, bilhassa mobilyacı meslektaşlarının daha iyi noktalara gelmesi için, İnegöl mobilyasının dünya markası olma yolunda mücadele ve emek veren kıymetli bir iş adamını sayfama konuk ettim. 

Meslekten olsun olmasın, herkesin çok samimi bir ortamda yapmış olduğum bu söyleşiyi iyi okumalarını, analiz etmelerini satır aralarındaki sözleri dikkatlice değerlendirmelerini tavsiye ederim.

Bir işle mi meşgulsünüz, mesleğiniz mi var, yeni bir iş mi düşünüyorsunuz, kafanızda bazı sorular mı var, nasıl bir İnegöl tasavvur ediyorsunuz, işte bu söyleşide bunların cevabını bulacağınızı umuyorum.

Konuğum İnegöl’de yaşayan insanların birçoğunun tanıdığı, kurmuş olduğu firmanın ismi ile de ülkemizde isim yapmış dünya markası olma yönünde çok ciddi mesafe kat etmiş bir sanayici.

140 yıl önce atalarının gelip yerleştiği bu topraklara aşık, gerçek bir milliyetçi, Türkiye sevdalısı, doğup büyüdüğü yer olan İnegöl’e aşık.

Bir iş adamı, içimizden biri, bir köy çocuğu. 

İnegöl de ihracat yapan firmalar listesinde 8. Sıraya oturmuş SALONİ şirketinin CEO’ su Makine mühendisi Haluk Özbek.

Kendisiyle İnegöl mobilyası nereye koşuyor, inişe mi çıkışa mı?

Ve daha fazlasını konuştuk.

Bismillah deyip başlayalım, umarım sektör için, İnegöl için, Ülkemiz için hayırlı olur.

 

 

Soru. Öncelikle söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz için size teşekkür ederim. İlk sorum sizi tanımakla ilgili olsun. Haluk Özbek kimdir, kendinizden bahseder misiniz?

Cevap. Böyle bir söyleşi teklifinizden dolayı ben teşekkür ederim. Umarım faydalı olur. 

Ben Haluk Özbek, İnegöl doğumluyum. Atalarımız yaklaşık 140 yıl önce Kafkasya’dan göçmüşler. Dolayısıyla 140 yıldır İnegöllüyüz. İnegöl, dedemin de doğduğu bir şehir. İnegöllü olmayı çok önemsiyorum yani İnegöl’e sahip çıkmayı.

Herkesin kendi şehrine evine, mahallesine, köyüne en mühimi de ülkesine ve dünyamıza sahip çıkması lazım. Bir silsile var, dolayısıyla uzun yıllardır İnegöl’deyiz. İlkokulu köyümde, Ortaokulu ve liseyi İnegöl de tamamladıktan sonra Mühendislik fakültesi mezunuyum. Makine mühendisiyim. 4 çocuk babasıyım 25 yıldır mobilya sektöründeyim. Saloni firmasını 24 yıl önce kurdum 2007 yılında iki biraderimi de yanıma aldım, ortak olduk, dolayısıyla Saloni üç ortaklı bir şirket, kurucu ağabeyleriyim ben onların. Genel olarak kırsal da duruyorum, vaktimi kırsalda geçiriyorum. Köyümde vakit geçirmeyi seviyorum, boş zamanlarımda bol bol yürüyüş yapmayı, seyahat etmeyi çok seviyorum. Bizim ailemizde mobilyacılık motivasyonu çok yüksek. Çocuklarım da mobilyacılık yapmayı düşünüyor

Soru:  Zaman zaman sosyal medyada veya basına verdiğiniz demeçlerde İnegöl mobilyasının geleceği ile ilgili görüş ve düşüncelerinizi açıklıyorsunuz. Zaman zaman da iş adamlarına yönelik ekonomi ile ilgili fikirler öne sürüyorsunuz. Bu açıklamalarınızdan dolayı tepki de aldığınız oluyor. Bildiğim kadarı ile sahibi olduğunuz firmanızın ekonomisi çok güçlü, rahat rahat oturup keyfinize ve işinize bakacağınız yerde, neden böyle bir yolu seçiyorsunuz? Çevrenizden “ne gerek var kardeşim keyfine baksana, bırak kim ne yaparsa yapsın” diyen oldu mu? 

Cevap: Mobilyacılar olarak biz bir orman ağacıyız tek başına bir ağaç olarak yaşayamayız. Dolayısıyla biz de bir o orman ağacı olarak içinde bulunduğumuz ormanımızı yani bizim ormanımız İnegöl mobilyacılığı öncelikle, daha sonra Türkiye mobilyacılığı, bunu özenle korumak durumundayız.

Mobilya ekosisteminin kalitesi kadar biz kaliteliyiz aslında. Yani İnegöl’ün ortalaması, şehrimizin, ülkemizin ortalaması, yurt dışında da Türkiye’nin itibar ortalaması neyse, mobilyacılık mesleği üzerine, onun üzerinden bir itibar ve bir fiyat, değer biçiliyor dünyada. 

Dolayısıyla bulunmuş olduğumuz bu yapıyı güçlendirmemiz, sağlıklı bir yapıya kavuşturmamız maddi olarak ta bize günün sonunda fayda sağlayacaktır.

Biz bu topraklarda büyüdük, buralarda kazandık ve atalarımızın bu topraklarda oluşturdukları, attıkları tohumların meyvelerini yiyoruz açıkçası.

Saloni bir başka şehirde kurulmuş olsaydı, böyle bir ekosistemde değil de başka bir yerde olsaydı bu kadar başarılı olması imkansız dı belki.

Dolayısıyla atalarımızın mirasını nasıl tüketiyorsak, biz de gelecek nesillere iyi bir miras bırakmak zorundayız. Bu hem insani ve hem de vatandaş olarak görevimiz. Bu topraklara karşı da önemli bir borcumuzdur diye düşünüyorum. 

Şehrin kalkınması, mobilyacılığın gelişmesi için verilen mücadele, hem bir görev ve hem de gelecek nesillerin kendi şirketimiz içinde mutlaka zaruri olan, şart olan bir şey. Bu sebeple İnegöl’ün büyüyüp gelişmesine çok önem veriyoruz.

 

 

Soru: geçtiğimiz günler sosyal medya aracılığıyla içeriğinde on madde bulunan açıklamanızda bazı konulara dikkat çekmişsiniz. Buna neden ihtiyaç duydunuz?

Bu arada son sormak istediğim bir soruyu söyleşimizin başında sormak isterim. İnegöl mobilyası nereye gidiyor, geleceği hakkında umutlu musunuz?

Cevap. Aslında on maddelik açıklamamı da tam bu sebeple yayınlamıştım. Mobilya esnafı, mobilya sanayicisi ve hatta bu mesleğin aşığı, gönüllüsü, bu mesleği çok seven bir insan olarak bir derdimiz var. 

İnegöl mobilyası ile ilgili derdimiz var. Burayı yaşatmamız lazım, bu en önemli görevlerden bir tanesi. 

Mesela bir şirketi yöneten birinin görevlerinden birisi bence yakın ve orta geleceği tahmin etmesidir.

Ona göre şirketinde, yönettiği müessesesinde bu verilere göre aksiyon almak en önemli görevi olması gerek. Dolayısıyla 2018 yılından bu güne İnegöl’ün gidişatı ile ilgili, aslında İnegöl ve Türkiye mobilyacılığı da diyebilirim buna, sadece İnegöl de değil, Türkiye mobilyacılığı ile ilgili 4-5 yıldır bir projeksiyon tutmak istiyoruz. 

Türkiye ve İnegöl mobilyacılığı nereye gider, ilişki içerisinde olduğumuz bayilerimiz, çalışanlarımız ve tedarikçilerimizle ilgili çalışmalarımız ne olur bunu anlamaya ve tahlil etmeye çalışıyoruz. 

Bunu tahlil ettiğimizde açıkçası karşımıza nahoş bir görüntü çıkıyor. Yani nerede ise inişte olan bir sektör. 

Yaptığı yanlışlardan dolayı veya yapması gerekenleri yapmadığı için ve yapmamasından kaynaklı fırsatları değerlendiremeyen ama tehlikelere de maruz kalan bir yapı görüyorum. 

Bu sebeple de endişeli olduğumuz için, bakın biz şirket olarak hamdolsun bu yılın üç ayında 61 ülkeye ihracat yaptık. Bizim 45 ülkede tabelalı mağazamız var. Geçen yılı 23 milyon dolarlık ihracatla ve 80 civarında ülkeye ihracat yaparak tamamladık. Bu yıl da hedefimiz 30 milyon doların üzerinde bir rakamla ihracat yapmak. İlk üç aylık ihracatımız hamdolsun geçen yılın yüzde otuz beş yukarılarında.

Yurt içinde de özellikle orta lüks segment te üretim yaptığımızdan dolayı, Türkiye nüfusunun gelir seviyesi yüksek olan kesime hitap ediyoruz. Bu nüfus geçmişte bir marka tatmini de aradığı için, 24 yıldır bu konuda da yatırımlarımız olduğundan, 2023 yılında yumuşak ve sert gurupta adetsel bazda da iyiyiz. 

Ev mobilyasının tamamında da büyümüş olduk şükürler olsun. Dolayısıyla atılan adımlar doğru olduğunda ekonomik konjoktürden belli oranda bağımsız olarak ilerleyebilirsiniz. İnegöl den bunu bekliyoruz.

Soru: İnegöl esnafının bunu yapabileceğini düşünüyor musunuz? Bu noktaya gelmesi için takip edeceği yol veya yollar nelerdir?

Cevap . Çok klişe bir laf vardır ölçemediğini yönetemezsin. Burada aslında bir ölçümleme yapalım, sihhatlı mıyız, hasta mıyız, bir check up yapalım, durumumuz nedir, riskler nelerdir bunu öncelikle anlamalıyız. 

Bu analiz ve ölçümlere göre bir tahlil yapacağız daha sonra. Şehrimin insanlarına, ilgili ve yetkililere STK lara, kamuda görevli yetkililere soruyorum, mobilya sektöründe kaç çalışanımız var? Bilinmiyor, yaklaşık olarak ta bilinmiyor. Kaç çalışanımız eğitimli ve eğitim aldı. Okullar bu iş için yeterli mi, bu çalışan başına nitelikli, eğitimli personel yeterli seviyede var mı, ne kadar beyaz yakalımız var, dolayısıyla şehrin sektör bazında toplam yüzölçümü nedir, imalatların yüz ölçümü nedir, fabrikalar yüzde kaç kapasite ile çalışıyor, verimlilik hangi oranda, boşluğumuz nedir, o boşlukları nasıl doldurabiliriz. Teknolojimiz hangi seviyede, uzak doğu ile Avrupa’daki üreticilerle rekabet edebilecek seviyede miyiz? 

Soru. Bu söyledikleriniz büyük montanlı müesseseler için geçerli. İnegöl esnafı ne yapmalı?

Cevap. İnegöl’ümüz küçük firmalardan oluşan bir yapı. Yani firmalar tek başına bırakıldığında doğruyu bulmaları çok zor olabilir. Bu küçük firmalarımızın artıları var, butik firmaların dünyada şanslı ve avantajlı ve avantajsız tarafları var. Avantajsız taraflarından bir tanesi bunların doğru bir şekilde yönetilmemesidir.

Soru: Sizin bu açıklamalarınız bir kurumun işleyişi ile ilgili, bunca eksikliğin giderilmesi bir prensip içerisinde ve birilerinin kontrolü ile mümkün olur. Öğrenmek istediğim şu. Rayından çıkmış lokomotifi tekrar rayına sokacak veya daha iyi noktalara taşıyacak olan kişi ve kurumlar kim, kimler elini taşın altına koymalı?

Cevap: Ben biraz işin önemini de söylemek isterim.  Sektörden hani dönem dönem ileri teknoloji üretim yapalım, mobilya ileri teknoloji ürünü değil gibi açıklamalar duyuyoruz.  Zira meslek önemsenmez hale getiriliyor. 

Ya da İnegöl’de en hoşlanmadığım duymaktan hoşlanmadığım cümlelerden bir tanesi, bu sektörlere alternatif sektör de oluşturmalıyız sözleri. Hayır efendim bu sektörün ihracat rakamları açıklandı. 

Türkiye’de ihracatın ithalatı ikame etme oranında İnegöl lider durumda. Küçücük bu şehiriz ama lideriz.

İhracatın ithalatı karşılama oranında birinciyiz, şu anda bütün şehirlerin önündeyiz. İhracat fazlası veriyor. 

Bunu mobilya sektörü sayesinde yapıyor. Mobilya sektörü Türkiye için önemli bir sektör. Stratejik sektör, mesela tarım gibi bir sektör olmayabiliriz ama çok önemli bir sektörüz, ihracat dostu, bir moda sektörü, dolayısıyla dünyadaki maliyet değişimlerinden bağımsız olarak sizin maliyetleriniz artsa bile bu işi modalaştırırsanız, başkaları 1000 dolara ürün satarken siz 3 bin, 5 bin dolara ürün satabilirsiniz. 

Türkiye ortalaması çalışanına 30 bin lira ücret verirken bu sektör 60 bin 70 bin ücret verebilir. 

Bu böyle bir sektör, kıymetli bir sektör. Dolayısıyla böyle bir sektörün ülkeyi yöneten bakanlık tarafından takip edilmesi bizin için çok önemli. Milyar dolar ihracatı konuşuyoruz. Toplam üretim 4 milyar dolar. Ve üretici sayısı çok fazla, özellikle takip edilip bu sektör ne tarafa gidiyor aman bu sektör yanlışlıkla bir finans krizine girer mi, girerse saçma sapan işlere bulaşır mı, finans problemini çözmek için başka sektörlere, otomotiv işine tefeciye bulaşır mı gibi konularda takip edilmesi gerekir. 

Böyle bir bulaşım olduğunda bu küçük bir hastalık olmaz, milyar dolarlık bir zayiata sebep olunabilir. Dolayısıyla öncelikle devlet bu sektörün öneminin farkında olmalı bizzat takip etmeli. 

Soru: Kim kimler bunlar?

Cevap: Devletin buradaki uzantıları, STK lar, kamu yönetimi, yerel yönetimler ondan sonra bir numara ana STK ticaret odası, yerel yönetim belediyeler ve kaymakamlık. 

Bizim sektörün bunlara bağlılığı var. Örneğin bizim sektör iyi kentleşme ister, iyi kentleşme oluşabilirse daha iyi müşteri ve kaliteli misafir getirirsiniz, kentleşmeniz iyi ise markalı otelleriniz varsa, gastronominiz iyiyse bu sefer gelen misafir turizme de yönelebilir, şehrin kentleşmesi iyiyse daha nitelikli personel burayı tercih eder. 

Daha iyi tasarımcılar, daha iyi mühendisler, daha iyi çalışanlar, daha iyi mimarlar bu şehirde yaşamayı göze alırlar. Ve burada mutlu olurlar. Nitelikli daha iyi dediğimiz bu beyaz yakalı entelektüel çalışan o çalıştığı şirketleri uçurabilir yukarı kaldırır. 

Dolayısıyla belediyeyle direk işimiz var. Çalışanımızın kaba ölçümle söyleyeyim 100 bin civarında çalışanımız var, bunların eğitilmesi gerekir 2000 civarında lojistikçimiz var nakliye, şoförlük, sevkiyat, ambalaj yapan, fabrikaların dışında doğal kendiliğinden oluşmuş bir yapımız var. 

Bunların eğitimi kamu yönetimiyle de ilgilidir. Okullar, örneğin kamunun bunu planlaması lazım, döndük mesleki çalışmalara, etik kurallar ticari faaliyetler, burada da özellikle ticaret ve sanayi odamız ve mesleki olarak oluşturduğumuz STK lar ve günün en sonun da şirketlerimizin kapılarında güvenlikten sorumlu personele kadar herkesin bu meslekle ilgili bir duyarlılığının olduğu sahiplendiği bir yapı oluşturmak. 

Bunu tek başına yapmak mümkün değil, herkesin güçlü katkı koyduğu, devletten başlayarak, çünkü karşılığında çıkan maddi menfaat çok fazla. İnegöl ekonomisi ihracatçı olduğu için nerede ise Türkiye ekonomisinden %70 bağımsız. Türkiye’nin böyle şehirleri olsa ülkemizin 300 milyar doların üzerinde ihracat yapan bir sanayi yapısı var, sanayicileri var hamdolsun. 100 milyar dolara doğru giden bir turizm geliri var. Bu gelirler sayesinde biz bugün ayaktayız. 

Memleketimiz ayakta hamdolsun. Mobilya sektörü gibi gelişmeye açık, modası çok kolay geçmeyecek yani kolay diskalifiye olmayacak bir yapıdayız.

Efendim uzak doğuda maliyetler tekstil için daha uygun, Mısırda daha uygun, biz fabrikamızı oraya götürelim, mobilya böyle bir sektör değil. Mobilya da zanaat var, teknoloji ile beraber zanaat var. Zanaatınızı çok yüksek bedelle kıyaslayabilirsiniz. Bu sektörün böyle bir özelliği de var. 

O sebeple benim saydığım silsile ile beraber bu sektöre sahip olmak zorundayız. Yönetmek zorundayız.

Soru: Geçmiş dönemdeki sözleriniz, açıklamalarınız ve şu andaki sözlerinizden özet olarak anladığım kadarı ile bu işleri yapacak, takip edecek bir başa, bir komiteye ihtiyaç var. Ticaret odası veya meslek odaları bu işi tam manasıyla sahiplenmiş gibi gözükmüyor. O zaman sorumluluk mobilyacı esnafına düşüyor,  tıpkı yıllar önce sizin yapamaz olamaz dedikleri mobilyumu hayata geçirdiğiniz gibi, üç dört arkadaş kafa kafaya verdiniz, olmaz denilen işi başardınız. Mobilyum İnegöl ün iftihar ettiği bir yatırım. Bizim reklam yüzümüz. Onun için de böyle bir ekibin yeniden kolları sıvayıp iş başına geçip yukarıda açıkladığınız kurumları da harekete geçirecek bir yapının oluşmasına katkı koyması lazım. Böyle bir girişim için ne bekleniyor, insanlar gelecekleri adına neden elini taşın altına koymazlar.

Cevap: Çok güzel bir konuya değindiniz bu kadar derneklerin ve STK ların olduğu yerde niye bu iş boşta kalıyor, neden mükemmel yönetilemiyor benim de şöyle bir teklifim var.  Öncelikle STK ların  bir beyin takımı, strajistlerinin bulunduğu bir yapısının olması lazım, bir de icracılarının olması lazım. Bursa İnegöl bu tip STK ların sorumlularına bu işin sekreteryasını da yüklüyor. Sistem karışıyor. Ya da sekreteryasını da yüklediği için bu işte çok iyi duayen olabilecek, bu işin mükemmel stratejilerini ortaya koyabilecek üst seviyedeki gerçekten duayen esnafımız ve sanayicimiz, sekreterya da yüklendiği için  bu sorumluluktan kaçıyor.

İkiye bölmemiz lazım, birincisi bu işin mütevellisi, stratejistleri, duayenleri, bunların altında çalıştırdıkları icracılar olmalı,  icranın hareket, zaman zaman harcama ve kas gücü vardır. Bu stratejistleri İnegöl'ümüzün bu anlamda çok kıymetli duayen firmaları var bunlar doğruları biliyorlar ve çok kolay da bulurlar, bunlar temsil edebilirler. 

Bunların zamanlarının en az alındığı, ben bunlara kraliçe arı diyorum. Kraliçe arıyı sağa sola göndermemelisiniz. O biliyor yolunu artık. Onun dizinin dibinde icracılar, aksiyon alacak insanlar sekreteryası bunu dinler ve harekete geçer. Yani bunlar kanun yapar, örneğin mesleki kanunları yapar, diğer tarafta piyasada uygular. 

Bu ayrışmayı yapması lazım sektörün. Bu işin duayenlerinden oluşan 10- 15 kişilik iyi bir mütevelli heyet olursa ancak bu işlerin rayına girebileceği düşüncesindeyim. Bu yapının hertarafta akredite olduğu, kamu yönetimdekiler, yerel yönetimde olanlar, ticaret ve sanayi odası ve STK ların bu yapıya itibar etmeleri önemlidir. Bu oluşumu oluşturacak sözünün verildiği imzasının atıldığı bir yapı İnegöl'ü toparlar.

Soru:  Böyle bir yapının oluşması için bir girişiminiz oldu mu?

Cevap:  Ben şahsen bulunmadım. İMOS derneğinin ilk kurucu üyelerindenim, hatta fikri ortaya atanlardan bir tanesiyim. Nitelikli yönetimi oluşturamadığınız zaman takdir edersiniz ki hiçbir hareket olmuyor. Dolayısıyla galiba böyle bir kuruluşun zamanı geliyor, bunu düşünebilecek kapasite de duayen mobilyacı ağabeylerimiz var. Onların bence bunu düşünmesi lazım. Ama demin söylediğim bu iki ayırımı yaparak. Böyle bir ayırım olduğunda biz böyle bir oluşumun içerisinde olmaktan keyif alırız hizmet te veririz.

Soru. Ben sizi yıllardan beri tanıyorum ama bazı konularda çok ta mütevazı olmamak lazım. Ekonomi dar boğaza mı giriyor, mobilya piyasasının gidişatı mı iyi değil, ham madde bulmada sıkıntı mı çekiliyor, böyle bir durumda sorumluluk duygusu ile Haluk Özbek ön plana çıkıyor. Derdini ve çözüm yollarını öneriyor. Bence bir başlangıç olması nedeniyle sizin bu işe öncülük yapmanız gerektiğine inanıyorum ne dersiniz?

Cevap.  Bence bu oturumun en önemli konularından biri ortaya çıkmış oldu. Bu konu üzerine çalışma yapacağım gerekli kişilerle istişare edeceğim. DEVAMI YARIN