30.11.2023 11:06:00

5685

KUDÜS VALİSİ BAYRAM ÇAVUŞ DEDEMİZ

KUDÜS VALİSİ BAYRAM ÇAVUŞ DEDEMİZ

Kudüs Valisi  Bayram Çavuş Dedemiz

Yaklaşık iki aydır coğrafyamızda devam eden son vahşet bizlerin dua ve sadakaları yanı sıra Kudüs/Filistin okumalarımızın artmasına da vesile oldu. Tarihimiz açısından ne zengin bir kültür mirasımız olduğunu bir kez daha gördüğüm bölge okumalarında bir isim ve bir cümle benim daha derinlere gitmemi sağladı.

Osmanlı’ya geçmeden de devletimizin Kudüs’e önem verdiklerini biliyoruz. Yavuz Sultan Selim’in 1517’de bölgeyi fethinden sonra bu hizmet daha da ziyadeleşmiş görünüyor. Bunlardan biri de babamın anne tarafından dedesi Bayram Çavuş’la aynı adı taşıyan zat. Fetihten 23 yıl sonra 1540 yılında bir sadaka-i cariye eser vakfetmiş. Bayram Çavuş Kulesi ve Bayram Çavuş medresesi. (Mukaddes Miras Kudüs-DİB yayınları, s.37)

Valisinden komutanına, savunan askerinden, medrese hocasına, (cami, medrese, su kanalı, çeşme, köprüler, tekke-zaviye, türbeler, kaleler-burçlar-kapılar, han-çarşı gibi sayısız) vakıf eserler bırakan hayırseverleri, sultanları, hanedan mensuplarını hayırla yad etmek de boynumuzun borcudur.
Merak saldım kim bu benim dedemle adaş olan vakfiye yarışında bulunan ve hizmetleriyle hala yaşayan dedemiz?

Bayram Çavuş orada yatıyormuş

Bayram Çavuş’un kabri orada, Kudüs’te yatıyormuş. Yatmak ne kelime yaşıyor demeliydim. Hatta bekliyor desek de isabetli olur.
‘Elvad Caddesi ile Mescid-i Aksa'ya giden Meclis Kapısı yolunun kesiştiği yerdedir. İsmini banisi olan Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından tayin edilen Kudüs'ün ilk Valisi olan Bayram Çavuş’tan almaktadır. Bina inşa edildiği sırada sıva zor bulunduğundan kurşun kullanıldığı için Risasiye Medresesi olarak da bilinir Yapı içerisinde birden fazla medresede mescit ve çocuklar için kütüphane bulunmaktadır. Yanındaki binayla da iç içe olduğundan binanın sınırlarını ölçmek, şeklini belirlemek mümkün değildir. Girişinde banisinden ve inşaat tarihinden bahseden yazılı vakfiye bulunmaktadır. Yapı iki kattan oluşmaktadır. 1. katında misafirhaneler ve ders odaları, ikinci katında ise mescit, derslikler ve toplanma salonu bulunmaktadır. 
Ribat'ın orta kısmında Bayram Çavuş’un kabri bulunmaktadır. Osmanlı erken dönem mimarisinin güzel örneklerinden kabul edilen yapı, Osmanlının son yıllarına kadar hizmet vermiştir. Ribata ait Kudüs ve civarında vakfedilmiş akarlar vardır. 1967 yılındaki Kudüs işgalinden sonra çıkan işgal hükümetinin baskıları ile eğitim programları değiştirilirken bu yapı Vakıflar Daire Başkanlığına bağlı olduğu için mevcut müfredatı ile yoluna devam etmiştir. 1975 yılında kitapçı dükkanına dönüştürülen bu ribatın tüm gelirleri Kudüslü ihtiyaç sahiplerine dağıtılmaktadır. Bayram Çavuşun kabri ise çok iyi şekilde korunmaktadır. Halen binanın üst kata Erkek Lisesi olarak kullanılmaktadır.’(https://kadimsehirkudus.com/madde.asp?liste=1&cat=26&item=313)

Ribat Nedir?

Yazıda geçen ribat nedir derseniz: ‘Sınır boylarında ve stratejik mevkilerde askerî amaçlı müstahkem yapılara verilen ad.’( DİA, ribat md)
Kur’an ve hadiste de önemi üzerinde durulan bu kavram Müslümanların düşman saldırılarına karşı bir nevi savunma sistemi hazırlığı maksadıyla karakol/ karargah/ kale kurma görevlerini ifade eder. Milleti teyakkuzda tutma, gafil avlanmama, düşman tuzaklarına düşmeme gibi hikmetleri içinde barındırır. Devlet hizmetlerine destek veren özel gayretler meyanında, zenginler ve devlet adamlarının şahısları tarafından kurulan vakfiyeler arasında medrese, hastane, imarethane vb gibi onlarca sadaka-i cariye nevinden vakıf hizmetleri olduğu gibi askeri amaçlar adına çalışmalar yapan, ribatlar kuran ve murabıtlık hizmeti verenler de olmuş. Yani çoğu devlet öncülüğünde olsa bile bu sivil vakıfların gönüllü neferler, atlar ve mühimmatlarla bölgenin ve emanetin muhafazası adına önemli gayretler ortaya koydukları görülüyor.

Ribat varsa Murabıt da vardır

‘Sınır boylarında askerlerin atlarını bağlayıp nöbet tuttukları mekânlara ve buralarda inşa edilen müstahkem yapılara ribât, cihad sevabı almak için ribâtlarda toplanan gönüllü askerlere de murâbıt adı verilmiştir. Hz. Ömer zamanında sekiz eyaletin her birinde savaşa hazır 40.000 at bulundurulduğu (Taberî, IV, 51-52), yetmiş civarında atla Irak bölgesindeki Berâzrûz Ribâtı’na giden Urve b. Ebü’l-Ca‘d el-Bârikī gibi bazı sahâbîlerin bu maksatla at besledikleri kaydedilmektedir (İbn Sa‘d, II, 195; VI, 34). Bu dönemde başta Suriye sahilindeki merkezler olmak üzere sınır şehirleri birer ribât sayılmış, cihad ve ribât kelimeleri birbirinin yerine kullanılmıştır.’ (DİA, ribat md)

Ribatların başka hizmetleri de varmış

‘Filistin sahillerinde yaptırılan ribâtlar müslüman esirlerin kurtarılması amacıyla da kullanılmıştır. Makdisî bu ribâtların kulelerinden müslüman esirleri taşıyan hristiyan gemilerinin gözetlendiğini, bunların işaret fenerleriyle civardaki yerleşim merkezlerine duyurulduğunu, kısa süre içinde ribâta gelen halktan toplanan paralarla gemilerdeki müslüman esirlerin fidyelerinin ödendiğini kaydeder (Aḥsenü’t-teḳāsîm, s. 177). Ribâtlar aynı zamanda saldırıya uğrayan gemilerin sığınma yeri durumundaydı. Filistin sahillerindeki yirmi ribâttan ikisi (Kefer-Lâm ve Azdûd) kısmen ayaktadır (Hassan S. Khalilieh, XLII/2 [1999], s. 224)’ (DİA, ribat md)

İlim ve talim merkezleri aynı zamanda

‘Zengin müslümanlar tarafından yaptırılan ribâtlar da bulunmakla birlikte bu iş devletin önemli görevleri arasındaydı. Ribâtların büyük kısmını devlet adamları inşa ettirmiş, bunlar giderek kendine has bir üslûp kazanmıştır. Bazı devlet adamları yaptırdıkları ribâtların çokluğuyla meşhur olmuştur. Yüksek yerlerde yapılan ribâtlar sağlam bir surla çevrelenmiş olup içinde binalar, silâh ve erzak depoları, ahır, mücahidler için hücreler, mescid ve hamam bulunurdu. Basit sınır karakolları durumunda olan ribâtlar da vardı. Sahillerde veya kara sınırlarında bir savunma hattı oluşturacak şekilde inşa edilen ribâtların bir kısmı sonraları şehre dönüşmüşse de birçoğu askerî garnizon olma özelliğini korumuştur.’ (DİA, Ribat md)
                                                                                                                                                            Bir nevi dergâh, tekke-zaviye hizmeti de vermişler

‘Ribâtlarda askerî eğitimin yanı sıra ibadete ve ilmî faaliyetlere de önem verilmiştir. Murâbıtûn denilen gönüllü askerler askerî eğitim dışındaki zamanlarını Kur’an okuma, ibadet ve zikirle geçirirler, kendilerini cihada hazırlarlardı. Sınır boylarındaki ribâtlar düşman topraklarında harekâtta bulunacak birliklerin toplanma yeri ve bir düşman saldırısı tehlikesi söz konusu olduğunda çevredeki halk için sığınak olarak kullanılmıştır. Düşman ülkelerinden veya isyancı gruplardan gelecek saldırılara karşı stratejik önemi olan yollar üzerinde inşa edilen ribâtlar sayesinde yol emniyeti sağlanmıştır.’ (DİA, ribat md)

Kudüs’teki Bayram Çavuş vakfiyesinden yola çıktık. Bu büyüğümüz bize neler neler öğretti. Hayalen de olsa ribatlarına uğradık, murabıtları nazarlarımızla gıbta ile süzdük, vakfiyesinde fedakarlık, hizmet ve samimiyet solukladık. Bu çağın ilmi, ahlaki, ribatlarını kurma ve murabıtları olabilme hevesiyle dolduk. Ruhumuz pür sürur bekçiliğe devam eden manevi huzurunda Fatihalar okuduk. Sadece zamanlarında değil, din, devlet, millet adına yaptıkları hizmetlerini çağlar ötesine taşıyan bu kutlu yolun sevdalılarının ve hadimlerinin ruhları bir kez daha şad olsun.