Hepimiz biliyoruz ki; ithalatın serbest kalmasıyla ülkemizin televizyonları gökkuşağı gibi rengarenk oldu. 90’ların başında özel kanalların da açılmasıyla hayatımıza giren Televizyon yayın akışı, yeni bir dönemin başlangıcı oldu hepimiz için.

                Ekonomi iyiden iyiye kötülerken, sinemaya bütçe ayıramayan Türk çekirdek ailesi artık kumandayla, dünyaya bağlanır oldu. Eee haliyle yapılan projelerin kaliteside ona göre şekillendi.

               Almanlar evlerimizde ki “Kumanda İktidar Savaşları” nı görse ürettiklerinden utanır köşeye çekilirlerdi. Ama biz o sırada kendi derdimizleydik. İstediğimiz kanalın açık kalması en büyük olayımızdı. Sonra zararlı yayınlar diye bir söylenti yayıldı. 90’lar da ki “Kırmızı Noktalı .” yayınlar bunun başlangıcı oldu. Ama ne yazık ki yaşa dair gerçek karakterlerde bu torbaya atıldı. “Mükremin Çıtır” ı Halka kötü örnek oluyor dediler. Sıdıka’nın Ağbisi “Samim Saka” yı beğenmediler. Halbuki onlar hepimizin ailesinde birer tane olan cinstendi. Yabancısı mıydık? Değildik! Seneler aktı geçti, televizyon evin demir başı, bir nevi zorunlu Elektirikli Mobilyası oldu.

               Bu sırada yetişen nesil “Kurtlar Vadisi karakterlerinden Süleyman Çakır” ın 43. Bölümde vurulduğunu ezbere bilirken, başka bir yandan “Bihter Ziyagil” in hezeyanlarına farkına varmadan hazırlanıyordu. Çakır’ın gıyabında Cenaze namazı kılanlar mı istersiniz, Bu gün hala Ölüm yıl dönümünde Helva kavuranlarmı istersiniz. Ne ararsanız vardı. Ülke panayır yeriydi adeta. Tabi öncesinde de zaten, buna benzer şeyler yaşardık biz.

              Örneğin; Blok Flütle “Yılan Hikayesi” müziği çalmayan yoktur. Şimdilerdeyse Psikiyatristin biri tüm Yayın Akışını ele geçirdi. Bütün danışanlarının yaşamlarını ortaya döküp, zaten hali hazırda berbat olan Haleti Ruhiyemize tüy dikti. Bu hakkı bu kadına kim verdiyse, Benim neznimde vallahi yatacak yeri yok.

                Yalnız o bu değilde Mükremin Ağbimiz de Keşkül yürekli, bıçkın delikanlı iyi bir ağbimizdi be...