Medeniyetim Adına Ben Ne Yapabilirim Mefkûresi ve Çağrı Filmi
Özellikle Ramazan aylarında manevi atmosferin de etkisiyle tekrar izlenime sunulan Çağrı/Mesaj filminin neredeyse yarım asırlık serencamesine bir göz attım. Batı aleminde müslümanlara karşı ön yargıları ve İslamofobi söylemlerine karşı Amerika’da yaşayan sinema yönetmeni Mustafa Akkad, bir röportajındaki beyanındaki itirafında İslam ülkelerinin kendi çocuklarının eğitimi için oraya öğretmenler göndermemesini eleştirirken, özeleştiri yapar ama değerlerimiz için kendisi bir şey yapmadan başkalarını suçladığını farkeder, ardından dünyada büyük yankı uyandıran Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) hayatı ve mesajını işleyen Çağrı filminin böyle bir sancıdan doğduğunu söyler.
Yıl 1976
Mesaj (The Message), Risale, Çağrı, Davet gibi adlarla da anılan film, kültürel ve sektörel açıdan İslami çıkış adına dünyada ilk örneği olarak bizim çocukluk yıllarımızda çekilmeye başlar. Yaklaşık 3 saatlik film, sunanlar ve izleyenler açısından bir iftihar tablosudur. Sinema salonlarında değil, 80’li yılların başında film videosundan videoçalar bulunan bir evde ilk kez izlediğimizde duyduğum heyecanı çok iyi hatırlıyorum. Evin geniş salonunda sırt sırta hiç boşluk yoktu, neredeyse nefes almadan izliyorduk, diyebilirim.
Peygamberimizin ses ve yüz görüntüsünün gizlendiği senaryoda en çok dikkat çeken husus Hz.Hamza’yı Oscar ödüllü artist Anthony Quinn’in canlandırması veya bu role ikna edilmesiydi.
Büyük uğraş
Filmin Senaryosu, maddi alt yapısı ve çekim mekanı gibi konularda çaba sarfeden Akkad, Finansal destek için Kuveyt, Fas ve Lübnan’dan söz alır. Senaryosunu Ezher hocalarının kontrolünden geçirtir. Fas’ta film seti kurulur, İngilizce ve arapça olarak farklı oyuncularla iki farklı dilde çekimler başlar. Ancak Suud kralı (Faysal) ile Fas kralının (Hasan) İslam Konferansı yüzünden atışmaları sebebiyle film ekibine anlamsızca Fas’tan sınır dışı emri çıkar. Altı aylık emekler zayi olmak üzeredir.
Kaddafi’nin jesti
Filmi izlediğimiz 80’li yıllarda Kaddafi’nin öncülüğünde filmin çevrildiğini duyuyorduk ama restleşmeden haberimiz yoktu. Kriz sonrası Kaddafi projeye sahip çıkar ve maddi olarak da destek sunar.
Dünya İslam liderliğine oynayan ve Yeşil Kitap projesiyle tasvip etmediğimiz farklı bir İslami söylem geliştiren ama Kıbrıs Çıkarmasında ülkemize verdiği destekten ötürü inceden inceye bir sempati duyduğumuz Kaddafi’nin aynı zamanda hemen hemen aynı dönemlerde İtalyanlara karşı verdiği amansız mücadele önderi Ömer Muhtar filmine verdiği destekle de büyük puan topladığını unutamam.
Kitaplardan hayale, Hayalden ruha
Duygulanmayan insanın kalmadığı filmi izlerken okuduğumuz, dinlediğimiz Peygamberimizin hayatı, evrensel örnek ahlakı, sahabe terbiyesi, kardeşlik, fedakarlık örnekleri mekan, giyim kuşam gibi devrin şartları eşliğinde izlediğimizde teslimiyette, özveride onlara benzeşme özlemi canlandırıyordu diyebilirim. Çekilen işkenceler, müşriklerin Müslümanlara zalimane karşı koymaları, Habeşistan hicretinde Necaşi’ye karşısında verilen mesaj, Mekke sokakları, aleni davete Kabe’ye koşma coşkusu, Medine’ye hicret heyecanı, Halid b.Velid’in müslüman oluşu, şehadet sevdalı savaş sahneleri, Mekke’nin fethi, Ebu Süfyan’ın takdir dolu itirafı ve eve dönüş sahneleri bizi de içine çeken, zihnimizde kalan ve ruhumuzda iz bırakan görüntülerdi. Kalbimizdeki kıpırtılar ve heyecan ruhumuzda manevi esintilere kapı aralıyordu. Yıllar sonra tekrar veya yeni izleyenlerin de aynı aşk ve şevki duyacaklarına eminim.
Akkad’ı ve finansal destekte bulunanları bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, İslam’ın özüne , dik duruşumuza ve din kardeşliği ruhuna yaklaşımımıza vesile olmasını diliyorum.