Bismihi subhanehu...
Mekke kutsal şehir...
Şehirlerin anası...
Rabbbimin evi kabe.
Müslümanların kiblesi...
Ve epeydir kabedeyim çook mutluyum her kabeyi gördükçe, kararan gözlerim aydınlanır,içime ferahlık gelir mutluluktan uçasim geliyor...
Ama icim buruk biraz.
Lakin tek ayak üzereyim sanki.
Rabimin eviyle içiçeyken, bir yanım eksik, yarısı yok sanki , yarısı hissiz...
Haşâ, kabe'den değil, bir bütün olarak düşündüğümde evet bir yanım eksik...
Sultanlar sultanına gitmeliyim...
Efendime gitmeliyim
muminlerin imamı, insanlığın hatibine gitmeliyim
Peygambberime gitmeliyim.
Gitmeliyim, gitmeliyim...
Hasret , özlem, yanmak.
Yana yana yanmak az gelir, hatta özlem, yanmak kelimesi bile çook az gelir...
Ama resmi işlemlerim için bekliyorum..Bitmediği için gidemiyorum.Bitsin öyle gideyim...
O şekildede giderim Efendime... Ve kimliksiz gidilmeyeceğini un öğreniyorum...Zira yolda çeviriyorlar kontrol ediyorlar.
Yollarına revan olduğum hicaz...
Yollarına koyulduğum hicaz...
Yollarına baş koyduğum hicaz.
Yollarına kurban olduğum hicaz.
Yüreğimin yarısı Mekke'dir,
Diğer yarısı Medine'dir...
Medine, can Medine
Canım kurbandır Medine...
Canımdan öte can vardır
Canda canan da sana kurban Medine
ve seni şereflendiren Efendim (sav)'e
Kabe'de tavaf ederken, Darun nedve durağına gözüm ilişince, hicret, bir film şeridi gibi gözümün oňünden geldi geçti...
Alınan ölüm fermanı kararı.
Şeytanı na'letullahın bir ihtiyar kılığında karar mekanizmasina var gücüyle etki etmesi...
Görevini yapacak ya,şeytanlığını yapacak ya...
Yapacağını yaptıda.
Ve ölum fermanı verildi efendimiz (sav).e.
Karar gereği , toplantıya katılanların evlerinden birer kişi efendimiz (sav) evinin önune gidecek, peygamberimiz evden çıktığında oldurulecek.
Bu kararı saniyesinde peygamberimize Cebrail bildirdi...Rabbimin selamını olduğunu söyledi.
Hicret etmesini emir buyurdu...
Nihayet ben Medineye gidemedigimin acısını çekiyorken, korkmuyorda değilim..
Bu nasıl bir imandir ki bir aydir mekkede , medine'ye ziyarete gitmemiş...
Bu nasıl bir müslümanlik ki bir aydir Mekke'de , Medineye hazırlığını yapmamış gibi içten iç'e beni kemiren ic alemim beni çok rahatsiz ediyordu.
Bende kefilimi sıkıştırıyordum...
Ne olur acele ettirelim diye...
Onbir mart ikindi nâmazindan sonra
Kabenin üst katında otururken ,telefonum çaldi.arayan kimdir diye hic düşünmeden muhakkak ya Mekke , ya da Medine'dir
deyip telefona baktım ve kefilim ahmed kardeşim ...
Abiiim kimliğin bende...
Nerdesin dedi ...
Kâbenin ust katındayim dedim ve ecyada gel dedi .Çantamı aldığım gıbi
koşar adımla dışarıya vardım.
Ve Ahmedle kucaklaştık.
Oturma iznimi yenilemiştim..
Elhamdülillah
Sonsuz elhamdulillah...
Ahmed kardeşimle kucaklaştik tekrar kabenin üst katına döndum...
Ve kabenin karşisina geçip duaya durdum ..bir yandan da Ağlıyorum. Çünkü bu nimeti bana sunan rabbime sonsuz şükürler olsun...
Ve Medine hasreti...
Hicret...Hicret...Hicret...
Kutsal yolculuk...
O yola revan olmak.
O yolu düşünmek.
O yolda yürümek.
Kimliğimi aldim...Yani oturma kimliğimi...
Medineye gitmeme engel kalmamıştı.
Akşam ve yatsi namazlarini kabede kıldım...Yatsın in akabinde kabeye yönelik helallik dileyerek kabeden çıktım.Ve taksiye binerek oturduğum yere geldim...
Sabaha hazırlık yaptim ...
İnşallah yolculuk Medineye
Onbir Mart saat 11.15 evden cıktım hareme (Kâbe) ye geldim...
Ve öğlen namazının akabinde saptko(otobüs filo firması) garajına vardım.
Taksiciler yolumu kestiler...
Nihayet yedi kışilik bir taksi ile yolculuğumuz başladı.
11 aydir hicret yoluna hasret ben...
Adim adım bildiğim , yollarını çölünü kumunu özleyen ben.Dünyalar benim olmuş, icim sevinçle dolu.
Mekkeden çıkarken Söfore :
Kardeşim müminlerin annesi hz Meymune annemizin kabri şerifleri yaninda dur dedim, orada dua edelim.
Şoför geldığimiz söyledi durduk ...
Herkesin selamını ileterek dua edip yolumuza devam ettik...
Şofurumuz genc bir delikanlı ve yemenliydi....
Pandemi nedeniyle yolcu eskisi gibi yok....
Mekkeyi 50 km geçince ikindi namazı icin durduk...
Tum takipcilerimiz mekkede olduğumu bildikleri için rahattım...Kimseye de söylemedim medineye gideceğimi...
Zira yeşil kubbenin önünde sürpriz yapacaktım....
Ama ikindi namazina benzinlikte mola verirken, bir hoca arkadaşımı aradım...
Hos beş sefadan sonra, rüzgar muthis esiyordu,ısrarla neredesiniz bu rüzgar neyin nesi, mekkede boyle bir rüzgar yok diye beni sikıştırıyordu.
Neredesiniz diye sordu...
Ama yinede taviz vermedim...
Oysa arada sorardı...Medineye yolculuk ne zaman?
İkindi namazımızi kıldık...
Ve yolumuza kaldıgımız yerden devam, yolculuk Medine'ye.....
Yol boyunca gordûğum çölün, arabayla toz duman altında kalışimızi, acaba diyorum , bu yolu şereflendiren kutsal yolcuları(efendimiz (sav) nasil yolculuk yaptılar...
O güňün şartlarında nasil bir yol izlediler.Bir yandan düşmandan sakınmak, bir yandan yolculuk yapmak.
Düşünûyor ve dalıyorum...
Dile kolay ondört günlük yolculuk.
Bu yolu şereflendiren efendimiz (sav)'e salatu selam getirerek yolumuza devam ediyoruz...
Şoförumüz yemenden bahsedince ,
Veysel Karani hz lerini sordum,çat pat arapçamla...Tanıyormusun (hel ta'rif) deyince, eh işte...(ene a'rifu kalilun) dedim...Yani az taniyorum.deyip
hemen veysel karani'ni ilahisinin bir beytini okudum.
Resul-ü ekremin kıymetli yâri,
Yemen illerinde Veysel Karani.
Söylemez yalanı, yemez haramı
Yemen illerinde, Veysel Karani
Şoförümüz bunu duyunca aynada beni gözetledi...ve baktı baktı bakti.
Yol boyunca develeri görünce , Peygberimizin kusva devesi aklima geldi...
Decelere seslendim...
Ey develer...Sizin sahsinizda Efendimizi taşıyan kusvaya selam ediyorum...
Nerede bir büyük ağac görsem acaba bu bukaviyye ağacımı diye mîrıldaňıyorum.Çünkü peygamberimiz bu ağacın altında gölgelenmis.
Düşünsenize , gece yolculuklarında deve sırtında olan efendimiz , çalıların arasinda yürüyen devenin yolculuğunun meşakkatli olmaması için , çalıların dikenleri devenin vücuduna batmasın diye çalilar deveye yol veriyorlar.Ve bunu ebubekiri sıddıkda ra görüyor.
Zira emir Rabbimdendir
Emir cümlesi şu...
Kulum , elçim Muhammed Mustafa (sav) aranızdan geçerken dikenlerinizi toplayın.Hem kendisi hemde kusvasi ve yol arkadaşı incinmesin.
Yolculuğumuz aksama yakin bir şekilde saptko tesislerinde mola verirken, harika tepelerin dizildği ovanin, simsiyah taşlarına vuran aksam güneşi, âdeta altin sarısı gibi etrafı aydınlatıyor.Seyretmeye doyamazsınız..
Ey dağlar, ey ova, ey akşamın kızılliği
Efendim (sav) buradan geçerken nasil bir hal almıştınız banada anlatın lütfen, diyerek seslenmeye başladım.
Medine yoluna vardım
Can Muhammedi aradım
Onu görmekmiş muradım
Medinenin yollarında..
Ve yolculuğumuz devam ederken bbir saat gecmis yaklaşmisiz medineye, devam etsek akşam namazımız gider, etmezsek, durak yeri yok, abdesti olmayanlar teyemmum yapsınlar dedik abdestli olanlarda hep beraber cemaatle namazımızi kılalim....
Öylede yaptik.
Yolumuz az kalmıştı ki (Abyar-ı Ali )
gözüktü ...
Zulhuleyfe...
Mikat sınırı...
Medineden Mekkeye gelecek olan haci ve umrecilerin ihrama girdikleri yer.
Ve mikati geçtik ...
Yedi kilometrelik bir yolumuz var, heyecanim dorukta...
Medine sanayisinden geçerken salatu selamlarla yola devam ediyoruz....
Tekbirsiz, salavatsiz giremem medineye.
Koro halinde yolcular, Pakistanlı, sudanli arkadaslarda benimle beraber
Salavat getiriyorlar.
Ve gül şehrine giris...
Medine ...
Can Medine.
Canlar kurbandir Medine
Kuba mescidi yoluna giris yaptik.
Kalacağım yer, Kuba mescidine yuz elli metre mesafede.
Arkadaşım beni aradı soforumuzle görüsturdum..
Az ilerde yolun kenarında inmem gerektiğini söyleyince, dört minaresiyle Takva Mescidi adeta nur saçıyor sanki.
Durusu bir baska hal ile efendimizi, ve o takva ehlini andırıyor.
Sanki nur yağıyor etrafa...
Ziyaret günlerimi hatırlayınca selam verdim kendisine ve arkadaşım geldi.
Ev yakınmış...
Direk mescide gitmemizin gerektiğini soyledim arkadaşa , oda pandemi munasebetiyle çantalarla almayacaklarini soyledi....Ve vardık eve, çantaları bıraktık...Acilen
Kuba'dan arabayla hareme mescidi nebeviye dogru yola koyulduk...
Mescidin kapanmasına da kırk dakika var.
Arkadas beni, kur'an müzesinin orada indirip arabayı park etmeye gitti. Ve kendimi mescidin bahcesine atiyorken, asker uyardı ...
Kafamı kaldırdım...
Allahuekber
Allahuekber
Allahuekber...
Yeşil kubbe...
Kubbetul hadra..
Nurun ala nur...
Ožlenen tablo.
Özledigım tablo.
On iki aydır hasret kaldığım tablo.
Huzura varmaya titriyorum.
Gözlerim,, dilim tutilurken
sadace gönlümden sıraladım selam ve dualari.
Yeşil kubbeye doğru adim adım ilerlerken.göžumu ayırmadım yeşil kubbeden..
Çünkü kubbetul hadranın altinda Peygamberim (sav)var.
Yol arkadaşları
Hz Ebubekiri sıddik var.
Hz Ömerul Faruk var
Biliyorum ki efendimiz (sav)selami mı, selamımızı alır.
Bilmiyorumki selamlamalarımza karşılık verir.
Biliyorum ki huzurunda edepli olmam gerekir.
Biliyorum ki sesimi fazla yukseltmemem gerekir.
Biliyorumku adapsızlik yaparsam , ibadetlerim bosa çıkar....
Biliyorum ki bu kuralı rabbim koymuş.
Taki yeşil kubbenin karşısına geçince
Ve iste orada ellerimi acarak duaya başladım...
ilk once salatu selamlar...
Akabinde dualar...
Dualar dualar dualar.
O an, evet o an.
Kalben, ruhen, aklen, fikren bedenen kubbenin karşısında olup o anı yaşamak ...
Az degil on iki ay ayri kalmak ve ayrı yaşamak.
Hasret özlem ve vuslat...
Elhamdulillah..sonsuz elhamdulillah...
Şukredip dualaşirken askerin saat doldu demesiyle saat 20.50 olmuş.
Ve herkesin selamını iletip,
akabinde kisa bir canlı yayınla medine'de olduğumu işaretini verdim.
Canli yayınla beraber gerek yorumlarda ve gerekse telefonumda , vatsap, instagram, messengerim susmadı.
Elbetteki herkes selamımızı iletin dua buyrun istekleri ile kisa bir selamlama ile sardım biterken..
Gerisi ertesi gune kaldi değerli dostlar..
Rabbim bizleri bu güzellikler den ayırmasın.
İnsallah selamlama , ravza'ya (cennet bahcesi) girişle diger yazimizda anlatacagiz...
Dualarinzda olmak kaydıyla
Bizden de sizlere selamlar.
Selam ve dua ile.