Medya Yıldırım’da 3 Yılın Öz Muhasebesi
2021 yılı Aralık ayının son günlerinde yılbaşı hakkında kendi sosyal medyamda paylaştığım bir yazıyı okuyan Medya Yıldırım kurucusu /sahibi kıymetli abimiz M.Hanefi Yıldırım’ın yazımı paylaşmak istemesi ve bu mecrada daimi yazmamı teklif etmesiyle bu platformda gönüllü olarak yazmaya başladım. Kendisine teklifi ve bu mecrayı açtığı için müteşekkirim.
İlk defa böyle süreli yazı macerasına en azından beni yazmaya iter ve benim için de iyi olur düşüncesiyle girdim. Ogün bugündür hiç aksatmadan ayda üç kez yazı kaleme almaya çalışıyorum. Yazmaya hedef koymak insanı kayda sevk ve teşvik ediyor. Bakın üç sene geçti. Yazmasaydım da geçecekti.
Medya Yıldırım’da Üç Yıl oldu
Medya Yıldırım haber sitesinde ortalama 10 gün ara ile ayda üç yazı yazmaya başlayalı üç sene olmuş: 2021 yılının son günlerinde yayınlanan Yılbaşı kutlamaları üzerine bir yazımın ardından 2022, 2023 ve 2024 yıllarında her ay üç yazı kaleme aldım. Her ay üç yazıdan bir yılda 36 yazı oluştu. Üç yılda da yazılar toplamı (36x3) 109 etti, çok şükür.
Kısa Analiz
Muhtelif konu ve alanlarda yazı yazdım. Gezi yazıları (Yassıada, Çorum, Şırnak), anı, deneme, portre (Süleyman Çelebi, Hekimoğlu İsmail, Mehmet Niyazi, Cüneyt Arkın, Rasim Özdenören, D.Mehmet Doğan, Mustafa Akgün), tarih (Salname, vb alanlarda) din, kültür, edebiyat alanında ilgimi ve merakımı celbeden muhtelif konularda duygu ve düşüncelerimi dile getirdiğim bu yazıları ömrüm vefa ettikçe inşallah devam edecektir.
24 yazım Filistin, Yahudi ve Siyonizm tarihi okumaları çerçevesinde
Gazze sonrası Lübnan ve Şam’ın düşmesiyle de Suriye çağrışımlarına ait yazılar ortaya çıktı. Son yıl içinde yazıların çoğunluğu ana gündemimiz Filistin (Gazze, Kudüs, Siyonizm, Lübnan) üzerine (22), Suriye hakkında (3), Ramazan iklimi (3), Türk dünyası ve İslam coğrafyası (2), şehir, seyahat, gezi notları (2), Portreler (2) gibi analiz, din sosyolojisi, tarih, edebiyat ve sosyal konularda şekillenirken, önceki yıllar.
Yıldırım Medya’ya Açık Teşekkür
Yazı yazmak zihin sporu ve geliştirici, Yorum kabiliyeti kazandırıcı, araştırmaya sevk edici özellikleri de bulunduğu için ben inkişaf ettiğimi fark ettim. En etkili gelişim vasıtası okumak, araştırmak, dinlemek.. Ben yazılarımdan kendime yatırım yaptığımın farkına daha iyi vardım.
Yazmak hedefini gerçekleştirmek için verdiğim sözü tutmak amacıyla yazmak zorunda kalışıma çok memnun oldum. Hem yeni şeyler öğrendim ve hem de teklif öğrendiklerimin, fikrettiklerimin zihnimde kalmayıp yazıya dökülmesine ve kalıcı hale gelmesine vesile oldu.
Okuduğum, etkilendiğim, bende hissiyat ve hatırata sebep olan kişi, mekan ve olaylarla alakalı yazıları kaleme almama vesile olan, düzenli yazmaya alıştıran Yıldırım Medya kurucusu Mehmet Hanefi Yıldırım’a ve Yıldırım Medya’ya çok müteşekkirim.
Hayıflandım
Üniversite yılları, yurt dışı yılları, meslekî veya meslek dışı geçirdiğim zaman dilimlerine haiz neredeyse 40 yıllık ömrümde yazma eylemine mesafeli bir şekilde geçti, diyebilirim. 8 yıllık Viyana ve Avrupa izlenimlerim ve okumalarımı bugün ben bile merak ediyorum. Örneğin, merak ettim; şahsımı etkileyen konu ve olayları sıcağı sıcağına kaydedip işleseydim, hangi konular ve değerleri nasıl bir duygusallıkla işlerdim acaba!
Keşke böyle bir mecrada olsun veya olmasın (başta 8 yıllık Avusturya-Viyana hayatım olmak üzere) tüm gördüğüm, yaşadığım, tecrübe ettiğim, kültürel gelişimime katkı sağlayan unsurları da vaktiyle kaleme niye almadım diye kendi kendime hayıflandım. Yazmayarak neler kaybettiğimi, örneğin sekiz yıl kaldığım Avusturya’da keşke yazmaya iten bir saik olsaydı, bir mecra bulunsaydı benim için ne güzel olurdu, diye bir kez daha düşündüm. Gezilerim, tahlillerim, tecrübelerim, anılarım, analizlerimi taze taze o duyarlılıkla kayıt altına alırdım. İnsan 30 sene sonra derlemeye çalışsa kaçta kaçını kayda geçebilir ki! O sıcaklıkla anılar, gözlemler, konuşmalar ve hissiyat taze iken olduğu gibi aynı şekilde kaleme alınamaz artık.
Bir eğitimcimiz Cumhuriyetin ilk yıllarında tedavi için Avusturya/Viyana’ya gitmiş, gözlemlerini kaleme alıp seyahat notları tutmuş, merak ettiği mesleki unsurları inceleme fırsatı bulmuş, bir devrin anlayışına o ülkenin eğitimdeki öncülüğüne yönelik ‘Mektepçiliğimizin Kabesinde’ adıyla bir eser bırakmış. Sefirler, tacirler, kadılar, müverrihler, kültür adamları hatıralarını, fikirlerini, birikimlerini iyi ki kaleme almışlar. Tarihe ışık tutmuşlar; zamanımıza taşımışlar.
Özetle 10 günde bir paylaştığım yazılar beni daha fazla okumaya, tefekküre ve araştırmaya sevk ediyor; kültürel inkişafım adına hayırlı oldu, oluyor.