19.12.2025 10:01:00

Sahabeyi gören Yahudi alimi: Ka’bul-Ahbar

Sahabeyi gören Yahudi alimi: Ka’bul-Ahbar

Sahabeyi gören Yahudi alimi: Ka’bul-Ahbar

Sahabeden Yahudi asıllı Abdullah bin Selam’ı ‘İlk Müslüman Yahudi Alimi, başlığıyla bir önceki yazımda (8 Aralık 2025) işlemiştim. Bildiğimiz üzere Peygamberi (sav) gören müminlere sahabi, aynı dönemde yaşasa da onu göremeyip sadece sahabeyi gören müminlere de tabii/tabiin deniliyor. Sahabe Yahudi aliminden sonra şimdi de yine Yahudi asıllı ve Benî İsrâil’e dair rivayetleriyle tanınan tâbiînden Ka’bu’l-Ahbar adıyla meşhur bir Yahudi alimini daha yakınen tanımak istedim. (DİA, 24. cild, 1-3, makale yazarı M.Yaşar Kandemir)
Asıl adı: Ebû İshâk Kâ‘b b. Mâti‘ b. Heynû‘ el-Himyerî el-Yemânî (ö. 32/652-53 [?]) Milâdî 550 yılı civarında doğdu. Yemen’de yaşayan Zûruayn (Zülkelâ) soyundan geldiği ve geniş ilmi (hibr/habr, çoğulu ahbâr) sebebiyle bu isimle anıldığı bildiriliyor.

Yemenli

Kendisinin ‘Yemen’de yaşadığı, Resûl-i Ekrem (sav) zamanında oraya giden Hz. Ali ile görüşerek İslâmiyet’i kabul ettiği, Hz. Ebû Bekir devrinde müslüman olduğu yahut Hz. Ömer döneminde Medine’ye geldiği, halifenin Kudüs’te bulunduğunu öğrenince oraya giderek kendisiyle görüştüğü ve onun huzurunda müslüman olduğu kaydedilmektedir.’ (Yemenli olup ilk dönem Müslümanlar arasında en çok hadis rivayet eden  sahabeden Ebu Hureyre ile Huzeyfetü’l- Yemani ve tabiinden Üveys el-Karani yi de hatırlatalım)

Kur’an’ı ve Peygamberi  tahrif olmayan Tevrat nüshasından bulmuş

‘İbn Sa‘d’ın naklettiği bir rivayete göre, bir yahudi âlimi olan babası Tevrat’ın bir kısmını yazıp kendisine vererek onunla yetinmesini tavsiye etmiş, diğer kitaplarını bir dolaba kilitleyip onları okumaması için kendisinden söz almıştır. Ancak İslâm’ın her tarafa yayılması üzerine babasının sakladığı kitapları okuyan Kâ‘b bunlarda Resûlullah ile ümmetinin özelliklerini görünce İslâmiyet’i kabul etmiş, Abbas da onu himayesine almıştır… Zehebî, Kâ‘b’ın elinde Tevrat’ın tahrif edilmemiş bir nüshası bulunduğu için yahudilere ait kitapları ve bu kitaplardaki sahih ve uydurma haberleri iyi tanıdığını söyler… Ebû Nuaym el-İsfahânî de Kâ‘b’ın babasından kalan ve tahrif edilmemiş olduğu söylenen yegâne Tevrat nüshasından özellikle son peygambere inanmanın gereğine ve onun ümmetinin faziletine dair geniş iktibaslar yapmaktadır…’

Suriye’de yaşamış  ve bereketli ömrünü orada tamamlamış

‘Kâ‘b el-Ahbâr, (Halep ile Şam arasında bir şehir olan) Humus’a yerleşmiş, Bizanslılar’la yapılan savaşlara katılmış ve 100 yaşını geçmiş olduğu halde (hicri) 32 (m.652-53) yılında burada vefat etmiştir. Ölüm tarihinin 34 veya 35 olduğu, Dımaşk’ta ölüp Bâbüssagīr Kabristanı’na defnedildiği de zikredilmiştir.’

Sahabeden kendisine İsrailiyat ihtimaline karşı mesafe

Yahudi asıllı olması ve kültüre ait bilgilerin son kitap ve son peygamber ölçüleriyle karışma ihtimaline karşı söylediklerine mesafe konulduğu biliniyor. Dini literatürde bu tür bilgilere israiliyat deniliyor ve ihtiyatlı yaklaşılıyor.  ‘Onun verdiği bilgilere Hz. Ömer’in ilgi gösterdiği, kendisinden öğüt istediği ve tavsiyelerine uyduğu rivayet edilmiş ancak bazı şeyleri nakletmekten vazgeçmediği takdirde kendisini Medine’den süreceğini söylediği.. İbn Mes‘ûd’un, rivayetlerinde yer alan gerçek dışı hususlar sebebiyle onu eleştirdiği, sahâbe arasında Kâ‘b’ın rivayetlerine karşı olumsuz tutum ortaya koyan başka isimlerin de bulunduğu zikredilmiştir (Lakin) Bu değerlendirmeler dikkate alındığında bazı sahâbîlerin kendisinden rivayette bulunduğu, Müslümanlığı kabul edişindeki samimiyetine gölge düşürecek herhangi bir değerlendirme yapmayan bir kişinin, kasıtlı olarak dine yanlış şeyler sokmaya çalışan ve dini tahrip etmek isteyen bir ajan gibi gösterilmesi kabul edilebilir bir husus olarak görünmemektedir. Ashaptan sonraki nesillerde bu tür bir suçlamayı teyit edecek herhangi bir görüş ortaya konmamıştır.’

Oryantalistler de araştırmış

Kendisi hakkındaki makalede Israel Wolfensohn adlı bir alman bilim adamının 1933 yılında Frankfurt’ta Kâ‘b el-Ahbâr hakkında Kaʿb al-Aḥbār und seine Stellung im Ḥadīṯ und in der islamischen Legendenliteratur /Ka'bu'l-Ahbar ve Onun Hadis ve İslam Efsane/Hikaye Edebiyatındaki Konumu/Yeri adıyla bir doktora tezi hazırladığı görülüyor.
(Israel Wolfensohn  kimdir diye bir araştırdım. Hakkında bir almanca makale çıktı: Dreifache Vermittlung : Israel Wolfensohn als Pionier der israelischen Orientwissenschaft. /Doğu Araştırmalarının Öncüsü Olarak Israel Wolfensohn. Ayrıca İslam aleminde Yahudi asıllı olduğunu tahmin ettiğim şarkıyatçı bilim adamının Arapça Ka’bu’l-Ahbar’la ilgili 2 kitabı başta olmak üzere, dilimize Sami Dilleri Tarihi, Musa bin Meymun-Hayatı ve Musannefatı, Cahiliyye ve İslamiyet döneminde Arap Diyarı Yahudileri Tarihi diye çevirebileceğimiz  muhtelif eserleri de kitap satış sitelerinde sunulduğu görülüyor.  (https://www.goodreads.com/author/list/2994525.Israel_Wolfensohn)
Moshe Perlmann da Ḳıṣṣatü islâmi Kâʿb el-Aḥbâr adlı bir risâleyi “A Legendary Story of Kaʿb al-Aḥbār’s Conversion to Islām” (The Joshua Starr Memorial Volume, New York 1953, s. 85-97), aynı konudaki diğer bir rivayeti de “Another Kaʿb al-Aḥbār Story” adıyla yayımlamıştır (The Jewish Quarterly Review, XLV [Philadelphia 1954], s. 48-58).
(Moshe Pearlman hakkında da şu bilgiler yer alıyor: Asıl adı Maurice/Morris Pearlman (1911–1986) olan İsrailli bir yazardır. İngiltere'de doğdu. Babası Minsk'te,  annesi ise Polonya'dan gelen göçmen bir ailenin çocuğu olarak İngiltere'de doğdu. London School of Economics'te eğitim gördü ve Harold Laski'nin öğrencisi oldu. Önce gazetecilik yaptı ve ardından İsrail'e göç etti. Yeni kurulan devletin ordusuna katıldı. 1948'den 1952'ye kadar ilk İsrail askeri sözcüsü oldu. 1960'ta emekli oldu ve kendini edebiyata adadı. (https://en.wikipedia.org/wiki/Moshe_Pearlman) Kudüs belediye başkanlığı da yapan Teddy Kollek ile birlikte  yazdığı ‘40 Asırlık Kudüs Tarihi’ (1968) ve kendisinin kaleme aldığı ‘Kudüs Müftüsü: Hacı Emin el-Hüseyni’nin Hikayesi’ (1947) kitaplarını özellikle merak ettiğimi söylemeliyim).

Sahabeyi gören Şamlı bir Yahudi alim daha

Bazı kaynaklarda Tevrat’ta peygamber efendimizin (sav) vasıflarını, özelliklerini gören, baştan öfkelenmesi ve karşı çıkmasına rağmen sonradan iman etmeye karar veren -Yemenli Ka’bu’l Ahbar’la çağdaş sayılabilecek- peygamberimize (sav) ulaşamayıp vefatından 4 gün sonra Medine’ye geldiği için Efendimizin (sav) kabri başında imanını serdeden Şamlı bir hahamdan da bahsedilir. O da sahabe olamamış ama sahabeyi görmüş, hidayete ermiş ve tabiinden olabilmiş. Geç kalmanın burukluğuyla göz yaşlarına hakim olamadığı, kabrini ziyaretinden sonra Peygamberimizin yakınlarını aradığı, kendisinin Son Elçi’yi (sav)  onlardan dinleyerek  teselli bulduğu anlatılır. İkisine de Cenabı Hakk sonsuz rahmetler eylesin..