ŞAHİT OLDUĞUNU GÖREN GÖZÜNDÜR!
Ayın şavkının gecenin zifiri karanlığına usulca bıraktığı pırıltısında, fırtına öncesi son provasını yapan sakin, suskun, uslu sessizlik, gizemli mini çırpıntılı okyanusla el ele verip akıllara düşürdü yalnızlığının derinlerinde gizlenen yüce ruhu. Akabinde işitildi telaşsız, kendinden emin gelgitlerin dokuz oktavlık fısıltıları dideleri nemli, Kerem’den beter yanan kor yüreklerin sahipleri tarafından. Ateş böceklerinin ışıltılı kanatlarının geceyi aydınlatan dansı eşliğinde, nokta görünümlü kocaman Benlerin hayal perdesindeki raksına sen de eşlik etmek istersen; bi ses ver, yeter!
UFACIK TEFECİK BİR HAYAL
Alıp fırçamı elime
Boyamak istedim
Gökyüzünü kendi
Turuncu rengine.
Denizleri koyu yeşil,
Kuşları mavi,
Ağaçları mor,
İnsanları bembeyaza.
Ay ışığının gölgesi,
Vurunca yüzlerine
Parıldasın gözleri
Mutluluktan telaşlansın,
Yalnızlıktan değil,
Sımsıcak yürekleri.
Gülmekten boşalsın
Gözlerinden yaşlar
Ağlamaktan değil.
Sevgiyi, aşkı
Haykırsın dudakları
Kini, nefreti değil!
Algısı açık, gönlü genişlere ithafen; sonsuz yolun olmayan sonunu kestirebilen değerli okurlarıma tavsiyemdir Musa Eroğlu ve Cem Adrian düeti!
YOLUN SONU
Bana ne yazdan, bahardan
Bana ne borandan, kardan
Aşağıdan, yukarıdan
Yolun sonu görünüyor
Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor
Azrailin gelir kendi
Ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor