20.04.2025 19:12:00

SANAYİCİ GÖZÜYLE JAPONYA

SANAYİCİ GÖZÜYLE JAPONYA

SANAYİCİ GÖZÜYLE JAPONYA

Bugün sizlere, Japonya seyahatinden dönen bir sanayicimizin geziyle ilgili almış olduğu notlarından bir buket sunmak istiyorum.

Öncelikle şunu ifade edeyim ki yıllar önce ben de Japonya ve Kore’yi kapsayan bir geziye katılmıştım. Sanayicimizin gezi ile ilgili notlarını okuyunca, demek ki ben hiçbir şey görmemişim hissine kapıldım. İnanın bu kadar teferruat gözüme çarpmamıştı. 

İş adamının, daha doğrusu bir sanayicinin bakış açısının çok daha farklı olduğunu gördüm. 

Bu gezinin notlarını önemli bulduğum için sizlerle de paylaşmak istedim.

        • Sokaklar da sigara içmek yasak. Sadece belirlenen “smoking area” denilen alanlarda sigara içiliyor. Sigara İçme alanı bulmak da kolay kolay mümkün değil. Bazı otellerde minik (1-2 m2) kapalı sigara içme alanları var. 

        • Sokaklarda çöp kovaları, çöp atma yerleri yok. Çöpünüzü otele kadar yanınızda taşırsınız. 

        • Japonya yoğun olarak Amerika güdümünde olmasına rağmen Trafik soldan akıyor. Amerikan kültürü neredeyse hiç hakim değil.

        • Özellikle Tokyo’da hava kirliliği sıfıra yakın. Tüm otomobillerin % 90’ ı elektrikli ya da hibrit. 

        • Sedan araç oranı %10 dan daha az. Özellikle mini minibüs ve mini araçlar çok yoğunlukta. 

        • Japonya’da otomobillerin statü, prestij değeri yok. 

        • Japonya yollarında BMW, Mercedes, Audi, Volkswagen gibi yabancı otomotiv markaları neredeyse hiç yok. Örneğin hiç Ford, Fiat markalı oto göremedim. 

        • Taksiler aşırı temiz, içi geniş ve taksiciler çok kibar. Hata yaptıklarında taksimetreyi sıfırlıyorlar. 

        • Yüzlerce restoranın olduğu yeme-içme çarşıları var. Porsiyonlar Amerika’dan daha büyük. Yemek yediğinizde ödemeyi genelde ödeme standından kendiniz yapıyorsunuz. 

        • Özellikle Avrupa ve ülkemize göre Cafe sayısı aşırı az. Sokakta masa, oturma düzenekleri neredeyse sıfır. 

        • Çok sağlıksız beslenme var. Neredeyse tüm yemekler, sebzeler, etler, balıklar nuget olarak yağda kızartılıp yapılıyor. Yemek aşırı sıcak yeniyor. Bu sebeple de mide kanseri oranı yüksek. Nodle çorbaları çok popüler. Damak tadı Türklere uygun değil. 

        • Neredeyse Hiçbir otel odasında elbise dolabı ve balkon yok. Odalar aşırı küçük. Büyük bavullu seyahatlerde bavulu açacak yer yok.

        • 4 ve alt yıldız otellerde çift kişilik yatak yok. Tüm Avrupa’nın aksine sokak WC leri dahil neredeyse tüm tuvalet klozetlerinde oturma bölümü ısıtmalı ve çok fonksiyonlu-elektronik kumandalı sıcak sulu taharet sistemi var. 

        • Neredeyse hiçbir tuvalette tuvalet fırçası yok. 

        • Japonya’da 30 yıldır maaşlar ücretler neredeyse hiç değişmemiş.

        • Büyük Gross marketler yok. Onun yerine daha küçük bakkal vari market zincirleri var.

        • Japonya’da milyonlarca gıda, içecek, atıştırmalık otomatı var. Bazen yan yana 20-30 tane görebilirsiniz. 

        • Çok fazla anime ürün satan oyuncakçı var. Koca koca insanlar bizim aptalca diyeceğimiz çocuk işi anime oyuncakları satın alıyor. 

        • Birçok insan ayağına göre daha büyük ayakkabı giyiyor. Resmen topuk kısmında 1-2 parmak boşluk var. 

        • Tokyo milyonlarca insana ve otomobile rağmen aşırı sessiz ve sükun içinde. Restoranlarda çıt yok. 

        • Bankalarda faizler %0.1’ler de. Yani 1/1000 

        • Taksi ve restoran ücretleri İstanbul’un yarısı. 

        •  Avrupa’nın aksine bisiklet kullanımı az. 

        • Adım başı Starbucks var. Starbuckslar da yemek de var. 

        • Lüks restoranlarda bile camekanlı vitrin-büfede, yemek menü porsiyonları birebir kopya maket olarak ( muhtemelen plastikten ) olarak gösteriliyor. Fotoğraflı gösterim yanında üç boyutlu görselleştirmede yapılmış. 

        • Restoranlarda bıçak yok. Yemek yenirken bıçak kullanımı kültürü neredeyse sıfır. 

        • Şehir içi tüm ağaçlar bonzai budamasıyla bodur tutuluyor. 

        • Mimaride, dış cephe kaplamalarında Avrupa’nın aksine mermer yerine granit çok fazla kullanılmış. Granitler çok çok iyi işlenmiş. Şehir altyapı, üstyapı ve mimarisinde işçilikler mükemmel.

        • Şehir mimarisinde, cadde sokak ve bina içlerinde çok fazla paslanmaz çelik kullanılıyor. 

        • Binaların çoğunun dış cephesi minik kare, dikdörtgen tuğla/seramikle kaplı. 

        • Bazı otel asansörlerinde kabin içinde numaralı tuşlar yok. Oda kartını okutunca odanızın olduğu kata çıkıyorsunuz. Bazı asansörlerde yine kat numaraları asansör dışında. Kat numaranıza basınca kabin geliyor. 

        • Binlerce km. yol gittik hiç çakarlı otomobil görmedim.

        • Hiçbir şehir giriş ya da çıkışlarında Türkiye’deki gibi polis jandarma kontrol noktası yok. Türkiye’mizde artık tipik Orta Doğu uygulaması olan, özellikle yabancı misafirlerde güvensiz ülke imajı oluşturan bu ilkel uygulamalardan vazgeçmeli. Hiç olmazsa bu kontrol noktalarının fiziki yapıları daha estetik olacak şekilde düzenlenerek çirkin yapılardan, baraka vari halden kurtarılmalı. 

        • Dilenci biriyle karşılaşma ihtimali sıfır. Sokakta yaşayan insanları hiç yok, sıfıra yakın

        • Bazı otellerde odalarda müşteriler için gecelik üst pijama da var.

        • Müstakil evler ve apartman daireleri minik minik. 30-50 metre² arası gibi. Büyük bahçeli müstakil ev çok büyük lüks ve neredeyse hiç yok. 

        • Köyler bile aşırı yoğun. Evler üst üste, dip dibe. 

        • Japonya kara parçasının önemli bir kısmı yerleşim yerlerinden ve bodur ormanlardan oluşuyor. Tarım arazisi, mera neredeyse yok gibi. Hatta bu ülkelerin gelişmesinde tarım arazilerinin olmaması yani başka gelir kaynaklarının olmaması etkili olmuş galiba. 

        • Japonya içerisinde 3 bin km ye yakın yol gittik, kırsal alanlarda hiç inek koyun vs. görmedik.

        • Japonya’da insanlar iç hat uçuşları yerine hızlı trenle seyahat etmeyi tercih ediyorlar. İstediğiniz her yere ve sürekli 300 km’nin üzerinde hızla giden tren var. 300-400 km uzaklıktaki bir yere hiç yorulmadan akşam yemeğine gidip gelebilirsiniz.

        • Japonya’da İngilizce bilme-konuşma oranı düşük.

        • Taksi şoförleri neredeyse hiçbir adresi bilmiyorlar, navigasyonsuz hiçbir yere GİDEMİYORLAR. 

        • Japonya gıdada tamamen dışarıya bağımlı. Fakat gıda işleme, ambalajlama konusunda aşırı uzmanlaşmışlar.

        • Avrupa’ya benzer olarak hiç sokak hayvanı göremedik. Fakat evcil hayvanlı aile de göremedik. 

        • Nüfus hızla yaşlandığı ve Japonya nüfusu azaldığı için restoranlarda 90 yaşlarında çalışanlar var. Son yıllarda Japonya nüfusu 130 milyonlardan 120 milyonlara düşmüş.

        • Tayt giyen bayan görmedik desem yalan olmaz. Pantolonlar bol, mini etekte cesurlar. 

        • Bayanlarda Topuklu ayakkabı kullanımı neredeyse yok gibi. 

        • Gerek Japonya gerekse Güney Kore ekonomik zenginlik tamamen üretim ve yıllık trilyon Dolarları aşan İHRACAT’ lardan geliyor. Onlar için ihracat en öncelikli konu. Maalesef ülkemizde üretim ve ihracatın önemsenmesi ilk sıralarda değil. Yeteri kadar ihracat yapmadığımız için ihtiyacımız olan tüm yol, köprü vs. yatırımları borçlanarak yapılıyor.

Öncelikle Japonya seyahati ile ilgili bu güzel bilgileri benimle paylaştığı ve yayınlamam için müsaade ettiği için kendilerine teşekkür ediyorum.

Sanayicimiz Japonya da görmüş olduğu tabloyu çok net bir şekilde en küçük ayrıntısına kadar anlattı. Bu arada ders çıkarmamız açısından satır aralarında bizlere de önemli uyarılarda bulundu. 

Umarım İnegöl esnafı, sanayicisi ve bürokratı bu notlardan bir hisse çıkarır, daha iyi yaşanabilir bir İnegöl için gayret gösterirler.

Şimdi diyeceksiniz ki böylesine ayrıntılara dikkat eden sanayicimiz kim?

İnegöl’ün medarı iftiharı Saloni firmasının CEU su Haluk Özbek.

Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.