24.01.2022 12:07:00

1400

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE VE MİNNETLE ANIYORUZ

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE VE MİNNETLE ANIYORUZ

SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE VE MİNNETLE ANIYORUZ!

Kafkas İleri Harekatının;
Anadoludan şanlı çıkışı olan   Sarıkamış cephesi şehitlerimizin  anılması maksadı ile gerek resmi kurum ve kuruluşlar ve gerekse şahsi hesaplardan sosyal medya ortamından yapılan çesitli çizim  resimler eşliğindeki  yazılardan hem bu vakıanın dramı,hem kutlayıp kutsanması yaşanılan o döneme  fevkalede bir farkındalık olusturmuştur.
Sarıkamış şehitlerimiz anılırken  devamında ki yazı ve paylaşımlarda ve yorumlarda ise dönemin asker ve idarecilerinin hakkında ki itham ve değerlendirmelerden;
Özelde  Enver Paşa üzerinde yoğunlaşan tenkit ve karşı tenkit derken diğer bir tartışma konusu dönem şahsiyeti 2.Abdülhamit han üzerinden epeyce etraflıca belge bilgi ve yorum ihtiva eden tertışma dizgisi yazı yorum ve değerlendirmeleri  biz kenarda duranlar olarak izleyip okuyoruz.
Her şeye rağmen saygı ,ölçü ve anlayışın hakim olduğunu ve muhafaza edildiğini görmekten,
okumaktan memnun kalıyoruz. 
Bu yazımı okuyan pek kıymetli  arkadaşlar bazen bizi vareden tartışma ,atışma ve tenkitler şahsileşince ve ithama dönüşünce hem kırıcı,üzücü oluyor,dahası arada  güzel kaynaklı bilgi ve belgeler ve güzel yazı ve paylaşımlarda  harcananmış  oluyor.
Halbu ki bizim bilgiye ve bilgiye dayalı güzel analiz ve yorumlara ihtiyacımız var.
Bu konuda yazı yazan bilgi veren, cesaret ,donanım ve tarih aşkı olan tüm kardeşlerimi kutluyorum.
Bizi bu itkiye tepkiye güzellemeye sevk eden Türkün umum başarıları, başarılı olması ve başarılı kalmasını murad etmemizdir.
Bu durumun hemen tüm yazı yazan paylaşan  ve bu kıymetli yazı ve paylaşımlara yorum yazan  ve bilgi verenlerimizde ortak olduğundan şüphem yoktur.
Bir devri yahut o devrin şahıs ve şahsiyetletini    büyük bir hayranlık ve tarafgirlikle yüceltmek uğruna aynı devrin kaybedenleri ve şahsiyetlerine maksadını aşan  ithamlar  yer yer hakaret ve ötekileştirmeler yakışmıyor.
Evet diyalektik olarak sebep ve sonuç olarak; her devir bir sonrakinin sebebi olup,sonuç olanda bir süre sonra kendi sonrasının maalesef sebebi olmaktan ne kaçınabilir nede zaman ve dönemi durdurabilir.
 Yahut fani olan  lider ve şahsiyetleri bu tarafgirlik ve ötekileştirme ne unutturabilir yoksaydırabilir nede  ölümsüzleştirebilir.
Her devir ve dönem kendi sonrasına aktarılıp yaşanılıp bitebileceği gibi lider ve dönem şahsiyetleride faniliği gereği son bularak tarihteki yerini alacaktır.
Bizde eksik olan yaşadığımız an ile geriye doğru dönemler ve şahsiyetlerini mezarda  olduklarını bildiğimiz halde mahkum ve mahçuz etmeye  çalışıyoruz.
Bu yanlış kendisini savunacak hali olmayan ve dönemini bitirmiş ömrünü kaybetmiş   kişi ve kurumları tarihteki olumlu olumsuz rolü ile anıp bırakmaktan başka bir yol var mı ?
Tartışmalara yani Sarıkamış&Kafkas cephesi hareketi ve sonuçlarına  bakınca  tarihi bir dönemi ve şahsiyetletini abartılı bir şekilde  zemmetme gayretlerine karşılık olarak ve karşı hayranlıkla koruma ki  ben bu koruyanlara müdafa edenlere hak veriyor ve katılıyorum.
Bunu her tarihi evremiz  dönem ve şahsiyet ayırt etmeksizin yapıyorum.
Yani bu savaşın başında siyasi ve gerçek ömrünü tamamlayan; Sultan 2.Abdülhamit Han Tanzimat devrinin son evresinde devletinin başı olarak hem bu dönemin olumlu olumsuz  sonuç ve birikimleri üzerine kalmış, hemde kendi sonrasına aktarılacak olanın olumlu olumsuz birikimini yapmış bir sultanımızdır.
Gücü  sınırlı ve  ihtirası ise ; koruma korunma refleksi ve algısı vehme varacak kadar şüpheci bir dönem ve şahsiyeti barındırır.Bu değerlendirmemde Sultan Abdülhamit Hanı  kötüleme kasdım yoktur.Kaçınılmaz son ikinci mesrutiyete kadar devletini ve milletini hemen hemen bir bütün olarak taşıyıp aktarabilmiştir.

Sorun bu birikim ve durumun ikinci mesrutiyete ki aldığı hal ve çarelerdir.
İkinci meşrutiyetin hiç şüphesiz muazzam bir ekip hareketi ve ittifakları barındırdığını gözardı edemeyiz.
Devraldıkları iktidarın dayanağı millet ,ordu ve kurumlar ile yaşanılan zaman ve evre öyle hızlı kararlar almayı ve alınan kararları  değiştirmeyi zorunlu kılmıstır ki yaşanılan o 1908 ve 1923  yılları arasında ağladıklarımız ve güldüklerimiz ardışık sıralı olup san ki 15 yıl değilde yüz yıllık bir dönemmiş gibi bize uzun gelmektedir.
Oysa İç karışıklıkla hareket ordusunun İstanbula gelmesi ve isyan teşebbüsleri,
Balkan savaşları,Edirne'nin tekrar alınışı,Babı ali baskını ,Birinci dünya savaşı ve savaşa girmemiz rusyayı karadenize ve azak denizine gömmemiz,Irak cephesinde daha savaşın başında Kut zaferi ile moral bulmamız, tıkanan Galiçya cephesi harekatımız ve kayıplarımız,
Doğu cephesi Türk&Turan Kafkas harekatını ihtiva eden Sarıkamış harekatı ve neticeleri,Çanakkale savaşları ve zaferi ile İstanbulun muazzam ve muntazam savunulup tahkim edilmesi,Kanal harekatı  savaşı ve hezimeti....
 Birinci Dünya savaşında genelinde yenilgiyi kabul etmemiz ve ateşkes talebimizle 30 ekim 1918 Mondros Mütarekesi ve ikinci Meşrutiyetin namı meşhur  Mütareke döneminin başlaması.
İkinci Mesrutiyetin ilk dönemine damga vuran İTC   iktidarı ve iktidarının  kudretli şahsiyetlerinin tasfiyesi ve dramatik sonları.Burada bu İTC iktidarı zamanında kazanılan Kut zaferi,Canakkale   zaferi,İstanbulu rus ve bağlaşıklarından cebri işgalinin önlenmesi  herşeye rağmen Kafkas Turan hareketinin Baküye varması bunlar olumlu sonuçlar olup sonrasında ki Anadolumuzun ilhakına kalkışan adi düşman ve işgalcilerine vermiş olduğumuz Türk Milli Kurtuluş savaşınında işaret ve yol göstericisidir.  İkinci meşrutiyetin ikinci evresi yaklaşık beş yıl süren Anadolumuzun ve küçük Rumelimiz& Trakyamızın reddi ilhakını da içeren mütareke evresi ve nihayeti reddi ilhaktan büyük taarruzla zaferle çıkmamıza mukabil üçüncü meşrutiyet olan Cumhuriyet Türkiyesi ile sonucun bağlanması ve bizlerinde yakında yüzyılı dolacak Cumhuriyet Türkiyesi evresi  birikimi ,düzeyi ve tüm gelişmişliği ile günümüz dünya ve ülke koşullarından geriye doğru bakıp;
 bu netameli dönem ve şahsiyetlerini 1876 ve 1923 arasını savunurken de eleştirirkende  gereğinden fazla özdeşleşiyoruz,
eleştirirken de gereğinden fazla ötekileştitiyoruz.
İşte burada maksadı aşıyoruz kanaatindeyim.
Yinede büyük bir demokratik hoşgörü ve olgunlukla hayli güzel bilgi veren yazı, ifade ve yorumları büyük bir beğeni ve keyifle okuduğumu belirteyim.
Tüm bu konularda özelde Sarıkamış Sehitlerimizi anma konusunda  yazı yazan ve kaynaklı kitabı bilgi ile   izah etmeye çalışan paylaşımlarda bulunan kardeşlerimi kutluyorum.Tüm takipçi ve okuyucularım 
hoş ve hoscakalınız.
Avukat 
Erarslan Polat