7.06.2012 18:26:03

Selam Olsun Gönül Erlerine

Selam Olsun Gönül Erlerine

Yıllardır, “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de, görmesek de, o köy bizim köyümüz” diyerek, hep kendimizi avuttuk.

Yıllardır, “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de, görmesek de, o köy bizim köyümüz” diyerek, hep kendimizi avuttuk.
Tıpkı bizim dönemimizde İlkokul birinci sınıfta okutulan Alfabe kitabının ilk sayfalarında yer alan “uyu uyu yat uyu” sözleri gibi..
Bir yandan  “Bir Türk dünyaya bedeldir” dedik övündük, bir yandan da  “Uyu uyu yat uyu” öğretisi ile bir kısmımız uzun yıllar uyutulurken, kimimiz
de rehavete kapıldık.                              Bu yüzden de hep “Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür” dedik, durduk…
Oysa, gitmesek, görmesek o köy hakkında bilgiyi nereden öğreneceğiz? Veya o köye kendimizi nasıl tanıtacağız, nasıl anlatacağız?
Bundan dolayıdır ki, yaşadığı ülke insanının derdini dert edinenler, oturup düşünmüşler.
“Bizim köy böyle boynu bükük, her türlü lobi ve oyunlar karşısında sessiz kalmamalı” demişler…
Bu bir grup babayiğit, dünyanın yaklaşık yüz elli bölgesinde eğitim seferberliği ilan ederek, köyümüzü tanıtma görevini üstlenmişler.
Tıpkı, ünlü Komutan Tarık Bin Ziyad gibi büyük bir aşk ve tükenmez şevkle yola çıkmışlar.
Tarık Bin Ziyad, Avrupa’yı fethetmek için İspanya’ya çıkınca, geldikleri gemileri yakarak, askerlerine geri dönüşün olmadığını, başarıya mecbur olduklarını anlatmış… “Arkamızda düşman gibi deniz, önümüzde deniz gibi düşman” parolasıyla, Avrupa’da yüzyıllar süren bir medeniyetin temellerini atmıştır.
İşte Tarık Bin Ziyad gibi düşünen insanlar, “Gidiş var ama başarmadan geri dönüş yok” düşüncesiyle, dünyanın dört bir yanına dağılıyor,  Türk bayrağını dalgalandırıyor, İstiklal Marşımızı ve İlahikelimetullahı 150 değişik ülkede duyuruyorlar.
Pek çokları, “Dünya kıyamete, yok oluşa doğru gidiyor” derken, bu vefakâr ve cefakâr nesil “Yeni Bir Dünya” diyor, çalışmalarını bıkmak, tükenmek bilmeyen bir azimle devam ettiriyorlar.
Bu yılda, diğer yıllarda olduğu gibi  kendimizi tanıtmakla yetinmedik, onlara davetiye çıkardık, onları bizim memleketimize, bizim köyümüze davet ettik ve Yunus gibi, “Gelin tanış olalım” dedik…
130 ülke insanına idi bu davetimiz, yani tüm dünyaya, yani bizim köyden bütün köylere..
Hatırımızı kırmadılar, ülkemize geldiler.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen misafirlerden bir grup, geçtiğimiz akşam Bursa’dan dünyaya seslendiler.
Tarih kokan Somuncu Babaların, Emir Sultanların, Orhangazilerin sahipliğini üstlendiği Bursa’dan..
Şehir stadyumunu dolduran ve hatta dışarılara taşan kalabalığın zevkle izlediği Türkçe Olimpiyatları, bütün köyleri Bursa’ya taşımış, dünyanın çeşitli yerlerinde görev yapan 1600 öğretmenin,  “Amacımız sevgi dili” sloganıyla, Türkçeyi bütün dünyaya nasıl sevdirdiklerinin örneklerini gördük.
Somalili genç, merhum Barış Manço’nun  ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa Bir Gün Öder Hesabı”  dizelerini seslendirirken, sanki “Yıllardır bizi neden böyle boynu bükük, sahipsiz ve bilgisiz bıraktınız?  Bir gün bunun hesabını vereceksizin” der gibiydi…
Ama bu gün gelinen noktada, dünyanın dört bir köşesindeki 150’den fazla ülkeden Türkçe şarkılar, türküler yükselirken, bu ülkelerdeki gençler Türk oyun havlarıyla halk oyunlarımızı oynarken, Türk okullarında ‘Dünya Barışı’na hizmet eden Türk Dostları yetişirken artık ‘Gitmesek de görmesek de’ söyleminin çok gerilerde kaldığını görmenin mutluluğunu yaşıyoruz…
Hamdolsun Yarab, bu ülke nerden nereye geldi…
Ne mutlu bu nesli yetiştirenlere,  ne mutlu bu tabloyu bize yaşatanlara ve ne mutlu bu fikri ortaya atıp, bizi “Uyu uyu yat uyu” edebiyatından kurtaranlara…
Ufkumuzu uzaklara, taaa uzaklara götürüp “Durma koş çalış cabala, bu ülkenin ve hatta bu dünyanın sana ihtiyacı var” noktasına getirenlere selam olsun.
Selam olsun, okyanus ötesine ve selam olsun onun cefakar, vefakar, sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak için mücadele veren gönül erlerine…
Allah ebediyen kendilerinden razı olsun, İnşallah…