SINAVA DOĞRU
Şu sıralar sınav hazırlığı yapan gençlerimize, çocuklarımıza ışık olması niyetiyle bu hafta sınav kaygısını anlayıp tanıyalım istedim.
Sınav sözcüğünü duyduğunuz anda başlar kalp atışlarınız hızlanmaya. Ne kadar ders çalışmak isteği ile masa başına geçseniz de içinizdeki ses bütün çalışmalarının boşa olduğunu söyler. Çalışmak için oturduğunuz masadan büyük bir yenilgi ile kalkarsınız.
Biraz atıştırmak için mutfağa gidersiniz, karnınız aç olmadığı halde bir şeyler yersiniz. İçinizdeki ses aslında ders çalışmanız gerektiğini söyler size. Tekrar odanıza dönüp, çalışma girişiminde bulunursunuz,çözemediğiniz bir soru sizi tüketir..
Hiçbir şey bilmediğinizi, anlayamadığınızı düşünürsünüz. “Nasıl olsa başaramıyorum” kararını verip çalışmayı bırakırsınız. Uyumak için yattığınız yatakta geçmeyen huzursuzluğunuzla bir sağa bir sola dönersiniz, bu kez de uyumak istediğiniz halde uyuyamazsınız, “Uyumak yerine keşke çalışsaydım” dersiniz….
Ve sınav günü aynı yoğun duyguyla sınava girersiniz.. Sınav anında yapamadığınız sorulara sınav sonrası baktığınızda ise aslında yapabildiğinizi görüp üzülürsünüz...
Sınav kaygısı bütün bedeninizi tutsak almışken çalışmanın, öğrenmenin zorluğunun yanı sıra sınav anında dikkatinizi verip iyi bir performans sağlamanın da sıkıntısını yaşarsınız, yaşınız kaç olursa olsun.
Sınanma durumlarında bir miktar kaygı beklenen ve istendik bir durumdur aslında,sınav için gerekli ön hazırlığı yapmak,sistemli bir hazırlık programı içinde olmak sınanma alanımız neyse o konuya odaklanarak hazırlanmak hep bu bir miktar kaygının görevidir.
Ancak sınava yüklediğiniz olumsuz anlamlar fazlalaştıkça, çalışmak yerine içinizi kemiren kaygının tutsağı olur hareketsiz kalırsınız çoğu kez. Ve yakınmanız “Çalışmak istiyorum, ama her defasında nasıl olsa yapamayacağımı düşünüp vazgeçiyorum.” şeklindedir ya da “Çalışıyorum ama aklıma sınav geldikçe kalbim hızlı hızlı çarpıyor, sınav günleri kabusum oluyor.” türündendir..
Carvel ve arkadaşlarının sınav kaygısı kuramına göre; insanlar değerlendirildikleri ortamlarda; dikkatlerini kendi üzerine odaklaştırmaya eğilimlidirler.
Kendi üzerinde bu aşırı odaklaşma, insanların sosyal beklentilere uyum ve başarı başarısızlık eğilimlerini artırmaktadır. Ancak bu tek başına performansı etkilememektedir. Eğer birey başarı bekliyorsa ;kendi üzerinde aşırı odaklanması, sınav ortamının beklentilerini karşılama eğilimini artıracak ve bu yüzden de bireyin performansı artacaktır.
Buna karşın birey başarısızlık bekliyorsa; kendini sınavla ilgili tüm hazırlıklardan alıkoyacak, zihinsel olarak geri çekilecek ve bu durum performansının düşmesine sebep olacaktır. Dolayısıyla aynı kaygı düzeyine sahip bazı bireylerin performansı yükselirken,bazılarınınki de düşecektir.
Bu araştırma bize öğrencinin kaygısı yüksek olsa da bir şekilde kendini yönetip öğrenme süreçlerini aktif bir şekilde kullanıyor, yani sistemli bir öğrenme(ders çalışma) süreci içinde ve kendinden başarı bekliyorsa,kaygıya rağmen sınavlarda başarılı olduğunu gösteriyor.
Kendisinin zaten başarılı olmayacağını düşünen bir öğrenci için ise sınav sadece karşılaştığı zaman yoğun bir çaresizlik ve yenilgi duygusunu yaşayabileceği kaçındığı bir ortam oluyor. Kendinden beklentisi gittikçe düşen bir öğrenci ise zaman içinde artık sınavlara yönelik hiçbir öğrenme hazırlığı içinde olmaz sadece yetersiz olduğu alanları düşünerek öğrenmekten vazgeçer.
Ilgar’ın (1996)yapmış olduğu araştırmaya göre; yeterli düzeyde çalışma tutum ve düzenine sahip olmamanın sınav kaygısını yükselten nedenlerden biri olduğu belirtilmiştir.Bu araştırmalar ışığında sistemli öğrenme süreci ve hazırlığı içinde olmanın(verimli ders çalışmanın )sınav kaygısını kontrol etmede etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Sınav kaygısının altındaki gizli gerçeklerden birinin, ders çalışma performansımıza olan güvensizliğimiz olduğunu ve bu güvensizliğin ancak doğru ve sistemli çalışmadan geçtiğini yukarıdaki bilgiler ışığında hatırlatmak istedim. Ders çalışıp, edindiğimiz bilgilere güvendikçe sınav kaygımız azalacak başarımız artacaktır. Ders çalışma sisteminizle ilgili sorunları çözdüğünüzde aslında ders çalışmanın da zevkli olabileceğini göreceksiniz. Çoğu öğrencinin ders çalışmaya ilişkin olumsuz tutumları incelendiğinde, ders çalışma alışkanlığını ödül ve ceza sistemine bağlı geliştirdikleri (dış denetim), kontrol varken çalışıp, kontrol kalktığında ise çalışmadıkları gözlenmiştir.
Ergenlik döneminde ise dışarıdan gelen “ders çalış” uyarıları ve cezalar öğrencinin ders çalışmaya kendini tamamen kapatmasına neden olabilmektedir. Ders çalışma alışkanlığını hiç bozmadan sürdüren öğrenciler ise dış denetime bağlı kalmadan iç denetim geliştiren, ders çalışmaktan zevk alan öğrencilerdir. Ders çalışma engellerinden bir tanesi de başarısız olduğumuz dersle yüzleşmemektir. “Yapamıyorum neden çalışayım.” dediğimiz ders, anlamadığımız konular biriktikçe korkulan ders haline dönüşür. Anlayamadığımız konuları sormak, öğretmenlerimizden, arkadaşlarımızdan destek almak sorunu zamanında çözmemizi sağlayacaktır.
Başaramadığımız dersi, bilgisayarda inatlaşıp, kazanmak için saatlerimizi verdiğimiz bir oyun olarak görüp, uğraştığımızda gerçek yaşamda kazanan oluruz…
“Sınav hazırlığım tam, ama hep kaygılıyım.” diyen öğrencilerin düşünce biçimleri incelendiğinde kendileri ile ilgili olumsuzluk beklentilerinin yüksek olduğu, çok iyi çalıştığı halde başarılı olamama durumu ile ilgili felaket senaryoları yazdıkları bilinmektedir. Sürekli olumsuz düşüncenin sonucu bedende oluşan stres tepkileri, sınav anında ve öncesinde bireyleri zorlamaktadır. Yaşadığımız psikolojik sorunların önemli bir çoğunluğu bizim olayları algılama ve yorumlama biçimimizle ilgilidir.
Sınava ilişkin geliştirdiğimiz düşünceleri kontrol edebiliriz. “Sınavda iyi not almazsam mahvolurum, arkadaşlarıma rezil olurum,annem babam ne der?” türünden yüzlerce olumsuz düşünce geliştirebiliriz ve bu geliştirdiğimiz olumsuz düşüncelerin tamamı bize kaygı olarak geri dönecektir.
Oysa sınavlara ilişkin geliştirebileceğimiz olumlu düşünce biçimlerini seçmek bizim elimizdedir. “Sınavlarda başarılı olmak için gerekli ve yeter şart ,sorulara doğru yanıt verebilmektir.”, “ Sorulara doğru yanıt vermek için derslere iyi çalışmak gerekir. Ben derslerime iyi çalışıyorum. Sınavlar için elimden geleni yapıyorum.”, “ Sınav sonuçlarına ilişkin olumsuz düşüncelere kapılıp kaygı yaratmak yerine, derslerime çalışmanın huzurunu yaşayabilirim.”, “Sınav sonuçlarım ne olursa olsun ,ben önemliyim.”gibi olumlu düşünceler öğrenme motivasyonunu artırarak sistemli bir şekilde sınav hazırlığına destek olur. Nefes egzersizlerini kaygının fizyolojik semptomlarını hafifleterek dikkati ana yönlendiren çalışmalar arasında öneriyoruz.
Öğrenmek insanın en doğal ve en keyifli serüvenidir,öğrenme ortamlarını insandaki bu doğal öğrenme sürecini keyifli bir şekilde sürdürebilmesi için hazırlamalıyız.
Günümüzün öğrenme araçları artık kitaplarla ve ders notlarıyla sınırlı değil, kaçırılan bir dersi konu anlatım videolarından da telafi edebiliyoruz. Bilgi artık kolayca ellerimizin arasında; bilgiye açılan kapı ise bizim öğrenme merakımızın ve umudumuzun içinde saklı.
Bir şekilde doğru anahtara ulaşamıyor ve kendinizi öğrenmeye açmıyor sınav kaygısı ve erteleme alışkanlığı ile bir başlangıç yapamıyorsanız bir uzmandan destek almanız öğrenme kapılarınızı açmanızı sağlayacaktır.
Sevgiyle kalın, merakla yol alın...
Müjgan SONUÇ
Uzman Psikolojik Danışman @mujgansonucpsk facebook sayfası
mujgansonuc.psk@gmail.com
|