Siret-i Nebi Haftası ve Ümmette Yahudileşme İlleti
Son elçi Hz. Muhammed sav’in dünyayı şereflendirdiği, viladetlerinin vuku bulduğu aydayız. 12 Rebiulevvel (14 Eylül) peygamber efendimizin doğum günü Mevlid gecesi/kandili ve o günün içinde bulunduğu hafta Siret-i Nebi haftası olarak kutlanıyor.
Siyer tarihi daha çok okunmalı
Nebinin sîreti, onun hayat seyri ve tarzı manasına gelen Siyer, sevenleri ve tabileri olan milletler tarafından sadece o gecede anılıp geçilmek yerine haftaya ve o aya yayıp Peygamberimiz ve ashabının örnek ahlakı bir kez daha gözden geçirilmeli, ibret alınmalı diye düşünüyorum. Çünkü O bize Kerim Kitabımızda Allah’dan sonra itaati emredilen, ‘alemlere rahmet’ ve ‘en güzel örnek’ olarak ilan edilen, büyük imamımız ve rehberimizdir.
Medine’de 3 Yahudi kabilesi
Mekke’de 40 yaşında peygamberlik (risalet /nübüvvet) verilen rasûl-i Zîşan efendimiz, ümmetini / bizleri ilahi programa göre şekillendirmek için önceki peygamberler gibi cahili düşünce ve inançlardan korumak; insanî ve İslamî ahlakla donatmakla görevliydi. 23 yıllık risalet vazifesinin 13 yılını geçirdiği Mekke’de de son 10 yılını geçirdiği Medine’de de aynı misyonu icra etti. Müşrik, münafık, hristiyan-yahudi (ehl-i kitap) sapkınlıklarından koruma ve tevhîdî inanca dayalı medeniyetini inşa etme mücadelesini sürdürdü.En çok da ehli kitabın hastalıklarından yakındı, aynı illete mübtela olunmaması konusunda uyardı.
O, Beni İsrail’in yani Yahudilerin Benî Nadir, Benî Kaynuka ve Benî Kurayza kabileleri ile Medine’de karşılaştı. Onlar ve diğer din salikleriyle Medine Sözleşmesi/sulh anlaşması imzaladı. İslam tarihinde bu Yahudi kabilelerin mesih beklentisi sebebiyle son peygamberin yine kendilerinden / İsrailoğullarından olacağını ve Medine’de (Yesrib) intişar edeceğine inanan, ona ümmet olmak isteyen kimseler olduğu kaydedilir. Hatta ırken Yahudi olan bu kavimlerin Babil sürgünü sonrası bölgeye geldikleri zikredilir. Efendimizin doğumunda zuhur eden hadiseler sonrası öncü bir grubun Mekke’ye gittikleri, tevratta beyan edilen peygamberlik alametlerine sahip olup olmadığını gözledikleri, kendilerinden olmadığını anlayınca Tevrat'taki alametler bölümünü değiştirdikleri de anlatılır.
Antlaşmayı bozdular, kendilerine savaş ilan edildi. Köklü bir kültür ve gelenekten gelmenin enaniyeti, madden zengin olmanın verdiği ruhla güçlülük vehmine kapılmış bu Yahudi milleti Medine'yi terk etmek zorunda kaldılar.
Kur’an’da Yahudilik ve İsrailoğulları tahlili
Peygamber efendimiz (sav) ehl-i kitap olan bu Yahudileri beşeri münasebetler sırasında görsel, fiziksel olarak tanıdığı gibi Kur’an’da uzun uzun anlatılan İsrailoğulları tarihinden karakter analizi sunan ilahi mesajlardan da talim etmişti. Yüce rasül, mütemadiyen müşrikleri olduğu gibi onları da çağrıları arasına almış, bu davete kulak vermelerini beklemiş, atalarının gösterdiği hataları sürdürmemelerini istemişti.
Tabii ki bugün de olduğu gibi hepsi bir değil. Yahudilerden insaf ve vicdan sahibi olan, inanmasa da hakkı teslim edenler, Filistin’deki zulme tepki gösterenler, siyonizme karşı duranlar, az sayıda da olsa mühtediler bulunmaktadır.
Efendimizin Endişeleri ve Ümmetine uyarıları
Peygamberimizin, ümmeti hakkında en büyük endişelerinden birinin de teşebbüh / benzeşme olduğu hadis kaynaklarında zikredilir.
Taklitçilikle kendi ümmetinin de ehli kitabı adım adım izleyeceğini (Ebu Davut), bir benzetmeyle onlar zehirli bir çöl hayvanı olan keler deliğine bile girseler ümmetinin de gireceğini haber veriyor. (Buhari ve Müslim) Asırlar boyu bu uyarılara kulak veren sadık ümmetleri yanı sıra korktuğu pozisyona düşenler de maalesef zuhur etti.
Muhalefet kültürü sünneti
Yahudilere benzememek için ibadetlerde bile onlara muhalefet etmiş bir peygamberden söz ediyoruz. Örneğin Muharrem ayının 10’unda (aşure günü) Yahudilerin de oruç tuttuğu söylenince kendisinin tevhîdî çizgiden inhiraf etmiş milletin kültürüne angaje olmamak adına bir gün öncesi veya sonrasıyla oruçlarını ziyadeleştirdiğini biliyoruz.
Aynı zamanda O, ümmetinden (Yom Kipur vb) oruçlarında iftarı geciktiren Yahudilere benzememek için iftarda acele etmesini, onların sahur yapmamalarına karşılık Müslümanların sahura kalkmalarını isteyen bir liderdir. Hatta saç, sakal, giyim ve kuşamında da onlara (ve tabi mecûsi, müşrik, hristiyan gibi diğer din mensuplarına) benzememek için azami gayret sarf etmeleri konusunda hassasiyet gösterdiğini de hatırlamalı ve hatırlatmalıyız.
Ümmet öncülerinin hassasiyeti
Bazı öncü sahabeler de (İbn Abbas, İbn Mesud, Hz. Osman vb) hemen peygamber sonrası dönemde şahit oldukları bazı olaylarda geleneklerde, değerlerde pörsümeye ve özentili tavırları görünce bu acı gerçeği ve nebevî öngörüyü hatırlatmışlar, sitemlerini dile getirmişlerdir. Samimi daha nice din öncüleri de tarih boyunca İslam ümmetini bu tehlikeden uzaklaştırmanın gayretinde olmuşlardır.
Kalben ehli kitap kültürüne karşı ama pratikte değerlerimizden uzaklaştıran o kültürün bir parçası, hegemonik zulmün omuzlayıcısı, ticari ağın bir bağımlısı olmuş ve maalesef bir türlü vazgeçemeyen, onların kültüründe kaybolmaya yüz tutmuş Ümmet-i Muhammedin, siret-i nebi haftası ve mevlid kandili münasebetiyle bir kez daha muhasebe ve mukayese yapması gerekir.
Mevlid gecesi, Alemlere Rahmet o elçinin (sav) bizi biz yapan, değerlerimizi ikame eden genel mesajlarını dikkate almaksızın, yüce ahlakını ve öğretilerini askıya alarak, sadece Peygamber efendimizin (sav) doğum gününü kutlamak ve ona hürmeten birkaç salavat getirmekle geçiştirilemez.