19.10.2025 00:25:00

Sulhu kim bozar?

Sulhu kim bozar?

Sulhu kim bozar?

Gazze’de iki yıllık işgal, tahribat, bozgun ve ifsadın hakim olduğu trajedinin  ardından ikinci sene-i devriyesinden iki gün sonra (9 Ekim 2025) Mısır’ın Şarmuşşeyh kentinde çok sayıda dünya liderinin katılımlarıyla düzenlenen barış görüşmeleri ve ateşkes antlaşması gerçekleşti. Ateşkes kararının oluşmasında büyük emeği geçen Türkiye de antlaşmayı imzalayan Amerika, Katar, Mısır’la beraber dört garantör ülke arasında yer aldı.

İnsani duruş ne kadar önemli vasıfmış

Bugüne kadar Hamas’ın insani ve İslami tavır sergilediği, sözleşme şatlarına mutabık davrandığı,  esir takasında zorluk çıkarmayan bir suhulet sergilediği görüldü. Hatta esir askerlerce onlar tarafından kendilerine yapılan insani muamele için teşekkür edildi. ‘Bize zulmedildi, işkence yapıldı’ diyen çıkmadı; aksine sözlerine ve simalarına genel memnuniyet manzarası yansıdı. Oysa İsrail hapishanelerinden bırakılan mahkumların yıllarca gördükleri insanlık dışı muamelelerin gökleri ihtizaza getirecek cinsten olduğu takip edenlerin malumudur.
Tüm dünyanın vicdanını harekete geçiren açlık, sefalet görüntülerinin üzerine karadan ulaştırma yollarını kapadığı için havadan ve denizden bırakılan insani yardımları almaya gelen eli silahsız, aç bî ilaç kişilere bile ateş açan, yağmur gibi bombalar yağdıran, yardımları ya imha eden veya kendi vatandaşlarına dağıtan bir yapı çoktan zulümde sınır tanımaz bir noktaya ulaştığını gösterdi.

Tahminler umutsuz

Bugüne kadar İsrail tarafından yapılan yanıltıcı icraatlar yüzünden bu seferki ateşkes ve sulh antlaşmasına uyulup uyulmayacağı tahminlerinde negatif ibre maalesef  İsrail’i gösteriyor. Gözlemciler tarafından sözüne uyma ve şartlara sadık kalma beklentisinde İsrail ümit ve umut vaat etmiyor.

Güvensizlik zirvede

Hamas’a değil, bahane ve bozgunun İsrail’den geleceğinde uzmanlar neredeyse ittifak halinde. Çünkü İsrail mükerreren ‘sözüne güvenilmez’ olduğunu ispatladı. Güvenini defaatle yaptığı acımasız icraatla yitiren İsrail’in insanlık aleminde ne kadar önemli bir değer kaybettiğini yavaş yavaş tatmaya başlaması bile kendilerini uyandırmıyor. Özellikle iki yıldan beri her türlü zulmü reva gören bu zalimlerin şahsında tüm dünyada yahudilere nefretin oluşması ve her geçen gün kat be kat artmasından da ders almadıkları anlaşılıyor. Uluslararası arenada Yahudi sermayesi sayesinde yıllarca oluşturdukları ‘mazlum millet’ algısının zalimliğe dönüşümünü göremeyecek kadar körleştikleri de görülüyor.

Hedef rehineleri kurtarmak mı?

Kademeli bir süreç takip edecek bu sözleşmenin bozulması için İsrail’in neyi/neleri bahane edebileceği üzerinde duruluyor. Yorumcular özellikle ölü ve yaralı rehinelerin teslimi süreci sonrasındaki muhtemel gelişmelere işaret ediyorlar. İsrail’in iç kamuoyunu rahatlatmak için ‘hele bir rehineleri kurtarayım, sonra işime bakarım’ anlayışı içerisinde olabileceği, hükümet ve askeri  yetkililerin tehditvari beyanlarından da anlaşılıyor.

Bahane ne olacak?

Umarız anlaşıldığı gibi çözülmeden ve bozulmadan ateşkes anltlaşması hükümleri devam eder, özelde Gazze ve genelde tüm Filistin, Lübnan, Suriye, Yemen rahat bir nefes alır. Bölge insanının lehine olan her gelişmeyi kendisi için bir tehdit sayan ve böyle bir paranoyaya kapılan İsrail kolay kolay iflah olmayacak gibi duruyor. Ancak neredeyse tüm dünyanın zalimlerin şimdi ne bahane bulacaklar beklentisine girmesi bile  ateşkesin uzun sürmesinden umutsuz olduğunu görülüyor. 
Bekleyelim görelim; zulümle, güçle abad olacağına inananlar mı, yoksa zulme bütün haşmetiyle dur diyebilen insaf ve insanlık vicdanı mı kazanacak?