TÜRK ŞEKLİ İLE BAŞKANLIK REJİMİ GÖRÜNÜMÜ VE GELECEĞİ NAZARİYESİ
Ülke ve millet olarak denediğimiz Türk tipi başkanlık rejimi ile yanıldığımız yahut yanılttığımız evrelerden birinden geçiyoruz.
Parlementer rejimin alternarifi bu sistem; cumhurbaşkanınTBMM ce salt çoğunlukla seçimi ve parlementer rejim cumhurbaşkanlığının siyaseten pek yetkili ama sorumsuzluğundan mütevelit bir sistem olarak tedrici değişimi ilk olarak cumhurbaşkanını milletin genel oyu ile seçebilmesiyle 2007 yılında değiştirildi.
Değişen anayasa gereği halk oyu ile seçilen ilk cumhurbaşkanımız
Erdoğanın ikinci cumhurbaşkalığı evresi ise yine yapılan anayasa tadili ile yürütmenin tek ve bir başı olarak ikinci kez seçilen cumhurbaşkanımız erdoğan gibi çok güçlü bir siyasi aktörce bu Turk tipi başkanlik rejimi ancak bu kadar icra edilebiliyor ve icra edebilidiyse bu Türk tipi yeni başkanlık rejiminin devamının nasıl işleyeceğini öngöremiyoruz .
İlk bakışta ve başlarda sağ güçlü liderliklerince merhum özal ve merhum demirelce tasavvur ve teşebbüs edildi isede başkanlık rejimine, herikisinde de bu uğurda ki tüm girişimleri akamete uğradı. Ve bu sağ muhafazakar kesim seçmeni ve siyasetçisinde başkanlik rejimi ukde olarak kalmıştı.
İş bu başkanlık rejimi ukdesi
Türk tipi! olarak anayasa tadili ve referandumu ile 2018 de hayata geçti isede uygulanabilirliği ile kabulü önümüzde ki seçimlerde oylanacak diyebiliriz.
Milletimizce ve tüm Türkiye toplumunca kabulü ve
devamının güç görmekteyiz de diyebiliriz.
Sebebine gelince
Işlevsiz bir TBMM ve çok işler başkanlık sarayı ve sorumlu olmayan dahası şans deneyen danışmanlar ve politikalar kurullarını ve ütettikleri siyaset ile çözümlerin işlerliği milletimizde karşılık bulmamaktadır. Hatta mevcut iktidar oy vereni, taraftarı ve tarafgirlerince de bu işlevsiz TBMM mensubu milletin vekillerinin hali ve pürmelali tasvip ve kabul görmediğini sahada gözlemleyebiliyoruz.
Hele birde erdoğan sonrası volümü düşük bir cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi evresinde
insanlar el fenerleri! ile hükumet ve dert anlatacağını ararlar!
Yani bildiğim bilmediğimdir marko paşalar çoğalır ve marko paşalar evresi yaşar.
Bu halede bu toplum, tahammül etmez ve tahammül edemediği bu evreye derhal son verme çareleri arar.
Belki bugünkü yürürlükte olup işleyen ve cari olan Türk tipi başkanlık yönetim sisteminin tek elle tutulur iyi yanı ve çözümleri olan ülkede güvenlik ve barış! işler sistemide kendi içerisinde bir çelişki barındırıyor. Şöyleki ülkemde ki içbarış ve güvenlik
dış barış ve güvelikle iç içe geçmiş durumda
yani iç barış ve sükunet sınır ötesi barış ve tahkimatı doğuruyor( doğu akdeniz,kuzey suriye ve güney kafkasya)
Bu durumda ülke kaynaklarımızın ve ülke insanımızın yer yer israfını gerekli kılıyor.
Bu durum ülkemizdeki toplum çeşitliliğimiz çerçevesinde güzel ülkem insanları arasında ki ilişkilerin tüm toplum katmanlarımızda çok farklı ve derin atılım yatırım ve mefkurelerle beraber birkısım toplumsal kesimler arası kırılmaları ve tefrikleride beraberinde getirebilir yahut getirebiliyor da diyebiliriz.
Evet bugün sınırlarımızın dışında ve hemen uzantısında tahkimat hatları kuruyoruz.
Ancak bu tedirginlik ve içteki kırılganliklarımız ve memnuniyetsizliklerimizde bir o kadar açık ve açık ediliyor. Sürekli güvenlik kaygısı ve hükumetin devleti için yapıp ettiklerini ve dayattığı minnetiylede oluşan yahut olusturulmaya çalışılan algıda ters bir tepkiyide oluşturabilir.
İşte önümüzde ki seçimin ana belirleyicisi bu yer yer öfkeli minnetsizler ve öfkeli memnuniyetsizlerdir.
Ayrıca bir hukukçu olarakta tüm ülkece hukuki birikim ve hukuk devleti birikimimiz nazariyesinde özünde iç güvenlik ve güvenlik tahkimatı ile ne kadar uzlaşıp uzlaşılıp hukuk devletinin feda edilmeyeceğinide yahut edilemeyeceğinide gelecekte görmek isteyenlerdenim.
Evet güçlü ve güvenlikli ülke olmak güzel isede adil ve hukuk devleti olabilip ve hukuk devleti kalabilmek daha da güzel olup güzel olsa gerek.