Bayram KAYA .................... Edebiyatçı- İlahiyatçı ve Yerel Araştırmacı

Tarih: 09.03.2025 12:27

Üç İsrail

Facebook Twitter Linked-in

Üç İsrail

Bölgenin zulmü tescilli Siyonist İsrail hukuk tanımazlığına ve ona en büyük desteği veren özellikle hristiyan batı dünyasının özverili gayretlerine tüm dünya şahittir.
Hristiyan inançlarına göre Hz.İsa'nın çarmıha gerilmesinde baş rol oynayan Yahudiler olduğu bilinmesine, bir manada düşmanları olmasına rağmen, ortak siyon inanışları kendilerini birleştirmekte ve Müslümanlara karşı ittifaka sevk etmektedir. Ortaçağ hristiyan dünyasından, İspanya Endülüs’ten, Fransa, Polonya, Çarlık Rusyası, Nazi Almanyası gibi zulüm, sürgün ve katliamlara maruz kalan Yahudilerin siyonizmi ile Hristiyan siyonizmi ortak menfaatler etrafında birleşmiş görünüyor. Çünkü hristiyanlara göre Hz. İsa’nın bin yıllık tanrı krallığını orada kuracağı inancına sahiptir. İsa Mesih’in fiziki olarak inip Kudüs’te kuracağı krallıktan önce felaketler yaşanacağı söylenmekte, Müslümanların bulunduğu iki devletli çözümü bile hoş karşılamadıkları bilinmektedir. Yeryüzüne gelişi için Yahudi devletinin kurulması, krallık öncesi yapılacağına inandıkları son kıyamet senaryosu Armagedon savaşı olacak, bölgeye Yahudi devletinin hakim olması onların işini kolaylaştıracaktır. Tanrı buyruğu olarak kabul edilen inancına ve bölgeye duyarsız kalmak dini emirlere karşı olmak manasına geleceği için iki siyon inancı benzerliğe sahip olsa da ayrı nitelikler taşımaktadır.
Bu sebeple İsrail’den başka özellikle İngiltere ve  Amerika’nın da Yahudi yayılmacılığı ve zulmüne en büyük desteği verdiği görülmektedir.

İngiltere: Büyük İsrail

Emperyalizm denince ilk akla gelen ülkelerden olan ve topraklarında güneş batmayan imparatorluk olarak bilinen İngiltere, Kudüs’te 1838 yılında konsolosluk açmış. 1917’de  bölgeyi istilası sonucu Osmanlı’dan bu toprakların alınması ardından Balfour Deklarasyonuyla da İsrail’e devlet olmanın yolunu açmıştır. 
İngiliz iktisatçı ve milliyetçi fikir adamı Normand Thomson’un ‘Gerçekte İngiltere diye bir devlet yoktur. Eğer merkezi Londra’da bulunan hükümeti kastediyorsanız, o İngiltere değil, Büyük İsrail Devleti’dir. Filistin’de kurulan İsrail devleti ise onun küçük kızıdır’ dediğini aktaran Prof.Dr. Cemal Anadol, ‘Bugün İngiltere’de devlet kuruluşlarında önemli mevkilerde çalışanların dörtte biri, keza bakanlar kurulunun dörtte biri Yahudi asıllıdır ve Siyonizm için çalışırlar’ demektedir. (Prof. Dr. Cemal Anadol, İsrail ve Siyonizm Kıskacında Türkiye, Bilge Karınca yay., 6.baskı, 2017, s.56-57)
Adamın bugün dediği 60 küsur yıl önceki tarihtir ama o günden bugüne İngiltere’de çok bir şeyin değişmediği son Gazze zulmünde bakılırsa takındığı tavrın adeta devam ettiği görülür. İngiliz vatandaşı ve milliyetçisi adam İsrail’e hizmetkar bir ülke olmalarından rahatsızlığını dile getiriyor. Bugün de benzeri tutum sergileyen İngilizlerin varlığını kim inkar edebilir?

ABD: İkinci İsrail

İngilizler gibi İsrail’in hayatiyetini devam ettirmesinde en büyük amilin Amerika olduğu tüm dünyada bilinen bir gerçektir. Amerika ekonomisi, basın yayını, siyaset, sinema vb. alanlardaki Yahudi lobisinin nüfuzu kadar hristiyan evangelist Protestanlarının ülke siyasetinde etkin olmaları ve hristiyan siyonizmi tesiriyle ortak noktada buluşmaktadırlar.
Menderes döneminde Yahudi ve masonların diğer ülkelerle olan ilişkilerinde ülkemiz aleyhine ortamlar oluşturduklarını ve Türkiye'nin girişimlerini sonuçsuz bırakma cihetine gittiklerini belirten gazeteci M. Ali Birand, (Demirkırat, s.109) ‘Burada en büyük görevi, Yahudiler ve masonlara en etkili olduğu ve 2. İsrail denen ABD üstlenmiştir’ diyor ve örnek olarak da Menderes’in Çukurova’da üretimi 5 katına çıkaracak Seyhan barajı için Dünya Bankası’ndan istediği 40 milyon dolar krediye Amerikan pamuğuna rakip olacağı propagandasıyla Yahudi ve masonların engel olmalarını gösteriyor. (Prof. Dr. Cemal Anadol, İsrail ve Siyonizm Kıskacında Türkiye, Bilge Karınca yay., 6.baskı, 2017, ek bölüm s.309..)
2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak benimsemiş bir dönem ara ile 2.kez seçilen ilk başkan sıfatı kazanan Donald Trump (45 ve 47. Devlet başkanı) ilk döneminde Amerika Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan bir liderdi. Son seçim kampanyalarında bir yılı aşkın devam eden (Gazze-İsrail) savaşı durduracağını söylese de Yahudi lobisini yanına almak için İsrail yanlısı beyanlar vermekten de uzak durmadı. Maalesef Amerika bugün ‘Büyük İsrail’ nitelemesini hak edecek yaklaşım içerisindedir.2025 yılı ilk ayı sonlarında gerçekleşen ateşkes ve rehine/esir takası sonrası bile Gazzeliler Ürdün ve Mısır’a gitsin diyebilmektedir.
Amerikalı bir gazetecinin beyanı  da net: Amerikan kongresinde İsrail başbakanı Amerikan başkanından daha güçlüdür. Dünyada bir tane İsrail devleti var ama iki tane İsrail hükümeti var, diyebiliriz. (Yüzakı dergisi, Ömer Sami Hıdır, Mart-2024.s.72)

İsrail: Küçük İsrail

İngiltere ve ABD ile batı aleminin desteği olmadan ayakta duramayacağı müslim- gayri müslim muhtelif ağızlarca defaatle deklare edilen devlet İsrail.
Bunlara Müslüman/ Hristiyan / Budist vs. olduğu halde İsrail politikalarını destekleyen ve onların safında yer alan ülkeler ile diğer zulme sessiz kalan yığınları eklersek insanlığı egemenliği altına almış korkunç bir ağ kendini daha net gösterir. 
Filistin davasının öncüleriyle değişik zamanlarda yapılan mülakatlarda hep aynı görüş ortaya konulmuş gibidir: Kurum ve kuruluşlarıyla İsrail yanında yer alan Batılı ülkelerin desteği ve  yardımı olmadan İsrail ayakta duramaz..
Son ateşkes ve rehine takası esnasında da (Ocak/Şubat-2025) diğer yerlerde zulümler başlatan İsrail ve Netanyahu hükümeti, ‘Hele şu rehineleri bir kurtaralım, sonra size gösteririz, saldığımız mahkumların birkaç mislini nasıl olsa yeniden içeri alır, zulme devam ederiz’ tavrı içerisindedir.
İşgal yıllarından buyana (1948-2025 arası 77 yılda) 700 bin Filistinli kardeşimizin şehadetine sebep olduğu dile getirilen sınır ve hukuk tanımaz, bölgenin çıban başı bu devletçik tarafından zulümleriyle neredeyse her yıl da ortalama 10 bin, her 10 yılda 100 bin can feda edilmiş demektir. En acı olanı da Dünyanın gözü önünde daha ne kadar can ve mal kaybına vesile olacağının da bilinmemesidir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —