Belediye Başkanı Alinur Aktaş, geçtiğimiz hafta halkın ve basının baskısı neticesinde, İnegöl’de Akhisar diye bir yerin varlığından haberdar olup, günlerce, aylarca çile çeken, evlerinde oturamaz hale gelen Akhisarlıların yol problemine el attı. Çevredeki vatandaşların yoğun şikayetlerine neden olan yolun asfaltlama çalışmalarını başlattı.
Bu münasebetle düzenlemiş oldukları törende yaptığı konuşmada, kişiliğini ve terbiyesini ortaya koyarak, onu eleştirenlere, ondan hizmet isteyenlere “it ürür, kervan yürür” diyerek, oldukça ağır hakarette bulundu.
Aylardır toz duman içerisinde yaşam mücadelesi veren, seslerini ilgili yerlere ulaştırmak için çalmadık kapı bırakmayan Akhisarlılar, çektikleri sıkıntılar nedeniyle öyle bir noktaya gelmişler ki, İnegöl Belediye Başkanına çağrı yaparak, “Eğer hizmet vermeyecekseniz, bizi Yenice Belediyesine bağlayın” diye de serzenişte bulundular.
Bizde basın olarak her zaman ki gibi Akhisarlı vatandaşların bu haklı isteğini, “çözüm getirilsin” amacıyla kamu oyuyla paylaşıp, yetkilileri uyardık. Ve sonuçta Başkan şikayetleri dikkate alıp, tıpış tıpış Akhisar’a giderek, söz konusu tozlu yolun asfaltlanma işlemini başlattı.
Bu arada içindekileri de kusmayı ihmal etmedi.
“Bu yerleşim biriminin Belediye Başkanı benim, ben ne dersem o olur, ister yaparım, ister yapmam, kimsenin beni eleştirmesine izin vermem, siz ne derseniz deyin boşuna” anlamına gelen “it ürür, kervan yürür” dedi.
Terbiye sınırını zorlayan bu çirkin söz, yeri geldiğinde İmam Hatipli olmaktan övündüğünü söyleyen, daha da önemlisi halka hizmet adına Belediye Başkanlığı makamında bulunan bir kişiye yakıştı mı? Bunu sizlerin takdirlerine bırakıyorum.
Anadolu’da yaşayan bir çok insan, böyle yerli yersiz, böyle uluorta, böyle nereye gittiğini ve ne anlama geldiğini bilmeden adeta etrafa meydan okurmuşçasına söylenen sözlere, “eceli gelen köpek cami duvarına işer” der.
Belediyecilik, halkın beşikten mezara tüm ihtiyaçları ile yakından ilgilenen önemli bir kurumdur. Böylesi önemli bir hizmet kurumunun başında bulunan kişi, muhalefete tahammül edemiyorsa ve en küçük bir muhalif sese karşı hemen ahlak kurallarının dışına çıkıp, terbiyesizce hareketlerde bulunuyorsa, bu durum, o kişinin kendine güveninin olmadığını, bazı korkularının bulunduğunu, bir hezeyan hali yaşadığını gösterir.
Ve dahası bir kişi aba altından sopa gösteriyor, hatalı yapılan, eksik kalan veya hiç yapılmayan işlerden dolayı kendisini eleştirenlere, çeşitli yaptırımlar uyguluyor, hatta etrafındaki insanlara da yaptırım uygulamaları için telkinlerde bulunuyor, bugün için elinde olan tüm imkanları kullanarak, aklınca karşısındakileri köşeye sıkıştırmaya çalışı-yorsa, özellikle de Yıldırım Gazetesi camiasının hak bildiği yoldan, bu tür gözdağı anlamına gelen eylemler neticesinde ayrılacağını zannediyorsa, sadece kendini aldatır.
28 yıldır İnegöl’de ne fırtınalar, ne kasırgalar ve ne boranlar gördük, ‘yel kayadan ne koparır?’ misali bizi inanmış olduğumuz yoldan çeviremediler. Maddi, manevi baskı, tehdit, iftira gibi ellerinden ne geldiyse yaptılar ama nafile...
Çünkü, biz hep Hak’tan yana olduk ve “Zulüm Azrail olsa hep Hakk’ı tutacağız” diyerek yolumuza devam ettik. Onlar yok olup gitti. Biz Allah’ın izniyle dimdik, şerefimizle ve onurumuzla buradayız.
Şimdilerde de aynı süreci yaşar gibiyiz, biz bunlara alışığız.
El mi yaman, bey mi?
Zaman her şeyi gösterecek…