Mehmet Hanefi YILDIRIM

Tarih: 29.06.2012 18:25

ALEYKÜMSELAM

Facebook Twitter Linked-in

Geçtiğimiz gün Belediye Başkanı Alinur Aktaş bir basın toplantısı düzenlemiş. Bizim davet edilmediğimiz o toplantıda yaptığı konuşmasında, katılmayacağımızı bildiği için davet etmediğini söylüyor…

Geçtiğimiz gün Belediye Başkanı Alinur Aktaş bir basın toplantısı düzenlemiş. Bizim davet edilmediğimiz o toplantıda yaptığı konuşmasında, katılmayacağımızı bildiği için davet etmediğini söylüyor… Başkanın bu söylemine “Niyet okuma” denir ama gene de biz “Vay efendim, sen bizi niye davet etmedin, seni gidi seni” deyip, kaleme sarılacak değiliz. Bu bizim yöntemimize ters. 
Toplantıya davet ettiği basın mensupları ile çok güzel bir görüntü verdiklerini baştan söyleyeyim.
Gönül isterdi ki, eğer bu toplantının ana teması Yıldırım Gazetesi, yani biz isek, demokrasi ve insan hakları kuralları gereği bizler de orada bulunmalıydık… Bunu da Başkanın demokrasi anlayışına bırakıyoruz…
Başkan bu tutumuyla, bunca kaliteli basın mensubu varken, bizim gibi sıradan basın mensubuyla  aynı karede bulunmaya tenezzül etmedi ya da “Benim için Yıldırım Gazetesi yok artık” düşüncesiyle bizi davet etmedi. Vallahi paşa gönlü bilir.
Başkan o toplantıdaki konuşmasının bir yerinde bizleri kastederek, aynı selamı gönderiyorum demiş. Bu selam eğer Allah’ın selamı ise, bize Aleykümselam demek düşer. Yok selam başka türlü bir selamsa, iki katıyla kendisine iade ettiğimi bilmesini isterim.
Bu toplantıda iki önemli cümle dikkatimi çekti. Tabi, toplantıda olmadığımız için, diğer gazetelerde yazılanlara itibar edeceğiz.
Konuşmanızın bir yerinde “sana ne olduysa öbürüne de aynısı olmuştur. Rabbena, hep bana mantığıyla hareket etmeye kalkarsak bu işler yürümez”.  Bu cümleden ne mana çıkar “ ben hepinize bakıyorum ama sen pastanın hepsini istiyorsun.”
Bu cümleye açıklık getirmek durumundasınız. Vatandaşın kafasını, aklını ve de midesini bulandırmanın bir anlamı yok.
Bir başka cümlenizde ise, bize gönderme yaparak, “iftira atarak iş yapma” demişsiniz. Size iftira atan şerefsizdir. Bu güne kadar yazdığımız yazılarda bir tane iftira attığımız  paragrafı kamuoyuyla paylaş, paylaş da biz de nasıl bir iftira attığımızı bilelim, kamuoyu da açık ve net olarak bilsin..
Ama görüyorum ki, sizin bize yönlendirdiğiniz “Rabbena hep bana” kelimesi sadece iftira değil,  ayrıca suç da teşkil ediyor. Bakın ne diyorsunuz;  “Sana ne olduysa  öbürüne de aynısı olmuştur. Rabbena hep bana mantığı ile hareket etmeye kalkarsak, bu işler yürümez.” Yani, öbürleri gibi beni de beslemişsin ama benim gözüm aç, hepsini istemişim.
Peki, bize böyle bir iftirayı atana ne diyeceğiz?  Bunun değerlendirmesini de  kamuoyuna bırakıyorum.
Eğer ben o basın toplantısında bulunsaydım, bu konunun üzerinde ısrarla dururdum. Çünkü, “Sana ne olduysa öbürlerine aynısı olmuştur” sözü oldukça ağır bir karalama, oldukça ağır bir itham ve daha da ötesi oldukça çirkin bir iftiradır. Hak etmediğimiz böyle bir karalamayı, ithamı ve iftirayı kabul etmemiz asla mümkün değil. 
Ama öbürleri kabul etmiş, hayırlı uğurlu olmuş, zaten onun için diyorum ya, “bu kare çok anlamlı bir kare”, ben başkanın yerinde olsam, bu resmi çerçeve yaptırıp belediyenin giriş bölümüne asarım…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —