Vaktin birinde çevresinde çok muhterem Veli olarak tanınan bir kişi, bir gün tımarhanenin önünden geçerken, Tımarhane görevlisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görür.
Merak eder ve “Sen ne yapıyorsun ne dövüyorsun öyle?” diye sorar.
Görevli, “Burası tımarhanedir, delilere ilaç yapıyorum” der.
Veli, “Benim hastalığıma da bir ilaç tavsiye eder misin?” diye sorar.
Görevli, “Hastalığını bir söyle bakalım” diye cevap verir.
Veli, “Benim hastalığım günah hastalığı, çok günah işliyorum” der.
Görevli, “Ben günah hastalığından anlamam. Ben ancak delilere ilaç yapmasını bilirim” diye cevap verir.
Bu arada Tımarhanenin parmaklıklarının arasından bu konuşmaları duyan bir deli, adamı yanına çağırarak, “Ben senin hastalığının çaresini biliyorum” diye seslenir…
Veli olan zat merakla delinin yanına sokularak, “Söyle bakalım, benim derdime çare nedir?”
Deli, şu tavsiyelerde bulunur;
“Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır… Kalp havanında tevhit tokmağı ile döv… İnsaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir… Akşam sabah bol miktarda ye… O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmayacak” der...
Bu güzel ilacı öğrenen Veli, bir müddet delinin yüzüne bakarak kendi kendine, “Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler” diyerek oradan ayrılır.
Eveeet, bu haftaki Kıssadan Hissemiz de bu…
Bu güzel Kıssadan kim nasıl bir hisse çıkarır ve hayatını ona göre düzenler bilemem ama şu bir gerçek ki, Deli(!)’nin “Akşam sabah bol miktarda ye” diye tavsiye ettiği ilaca ihtiyacı olan insanlar günümüzde yığınla var…
Sağlıklı, mutlu, hayırlı ve bereketli bir hafta dileklerimle…