Mehmet Hanefi YILDIRIM

Tarih: 30.11.2010 18:27

KISSADAN HİSSE

Facebook Twitter Linked-in

Maymun yakalamak için kullanılan bir tuzak şekli vardır; Bir Hindistan cevizinin içi oyulur, iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin

 Maymun yakalamak için kullanılan bir tuzak şekli vardır; Bir Hindistan cevizinin içi oyulur, iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır  ve oradan içine tatlı bir yiyecek koyulur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokabileceği büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkarması mümkün değildir. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği almak için elini içeri sokar ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması imkansızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama yiyeceğini kaybetme duygusu içerisinde elini açmayınca kaçamaz ve yakayı ele verir, artık tutsaktır… Şimdi, bu  Kıssadan yola çıkıp şunları söylememiz mümkün… Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü yani yemek hırsı tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açmak ve  yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki, bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür. Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde oluşturduklarımıza  bağımlı oluşumuzdur. Burada yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır. Ben, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin, bizim için birer tuzak olduğunu fark edemediğimizi düşünüyorum. Mesela çoğunlukla konuşmaktan başka bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak…  Ortalama 20 metrekaresini kullandığımız ama kullandığımız alandan 10 kat, 20 kat alana sahip büyük evlerde oturma isteğimiz… Belki bir kez giydikten sonra uzun süre dolabımızın bir köşesinde unuttuğumuz, günün modasına uygun giysilere sahip olmak…  Okumadığımız, sırf kütüphanemizi süslesin düşüncesiyle çok sayıda kitap ve ansiklopedilere sahip olmak…  Hız kadranının gösterdiği sürate asla ulaşamayacağımız  en süratli son model arabalara sahip olmak… Bize üç beş kez zamanı, başkalarına ise zenginliğimizi gösteren pahalı kol saatlerine sahip olmak… Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak, tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık ve hatta mümkünse marinaya bağlı bir tekneye sahip olmak… Oturmadığımız koltuk takımları, izlemediğimiz dev ekran televizyon, kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha nelere sahip olmak ya da sahip olduğumuzu sanmak… İşte bütün bu dünya heveslerini, o maymun gibi avucumuzda tuttuğumuz sürece, sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip, bunlardan vazgeçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup, tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?... Ahhhh, ahhhh bir anlayabilsek!...  Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya geldiğimizi bir bilebilsek, bütün sorunlar çözülecek ama şu sahip olma duygusu yok mu?... Haydi var mısınız, hep birlikte avuçlarımızı açıp özgür olmaya….. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —