Müzisyen ve Tarihçi Bir Hristiyan'ın Kudüs Hatıratından Osmanlı Hoşgörüsü
Hristiyan Ortodoks mezhebine mensup Vâsıf Cevheri (Cevheriyye) adlı (d.1897 Kudüs- ö.1973 Beyrut) Kudüslü bir müzisyen ve tarihçi, Kudüs'te Osmanlı dönemi dahil İngiliz işgali ve ardından İsrail devletinin ilan edilmesini yaşayan bir sima olarak bir hatırat yazmış.
Biz çocukken ölen bu zatın 1904-1917 yılları arasında Kudüs'teki kültürel ve sosyal hayattan ilginç anekdotlar içeren hatıratından 2004 yılında 1.cildinin ülkemizde yayınlanması üzerine gazeteci Sefer Turan, bir tanıtım yazısı kaleme alır. 21 yıl sonra hatıratla alakalı satırları (Turkuaz kitap, s.7, 30 Mayıs 2004) bir kez daha okurken hayıflanmadım değil. (Osmanlı Döneminde Kudüs-Bir Askerin Kudüs Günlüğü, Osmanlı Kudüs'ü-Ortodoks Bir Arap Müzisyenin Anıları gibi adlarla günümüzde iki ayrı yayınevinin baskısı görülüyor)
Hayatının ilklerini Osmanlı devrinde yaşamış
Babasının Kudüs belediye başkanı Hacı Selim el- Hüseynî'nin de yakın arkadaşı olduğu kaydeden Cevheri, hatıratta, Kudüs'te modern hizmetlerin Osmanlı döneminde başladığını belirterek, ilk gaz lambası kullanımı, ilk defa motorlu aracı, ilk defa lüksle ve ilk defa elektrikle aydınlanmayı bu dönemde yaşadıklarını kaydediyor.
Farklı dinler ve içiçe yaşam
Her ne kadar Osmanlı'nın son dönemini despot yönetim günleri olarak adlandırsa da Osmanlı döneminde müslümanlar, hristiyanlar ve yahudilerin iç içe ve her biri dini özgürlüklerini sonuna kadar yaşamakta olduğunu kaydederek şu gerçeği de ekliyor: ‘Ben hem Osmanlı günlerini hem de İngiliz işgal günlerini yaşadım. Doğrusu Osmanlı döneminde dini özgürlükler daha iyiydi.’
Hristiyanın ezan duyarlılığı
Avukat babası Ebu Halil’in mahalleye yeni atanan ancak sesi müsait olmayan müezzinin ezan okuyuş stilinden rahatsız olunca imam, hatip ve müezzinlerden sorumlu Vakıflara şikayette bulunduğunu ve eski müezzini tekrar görevine iadesini istediğini belirten Vasıf Cevheri, vakıflar sorumlusu hristiyan bir vatandaşın bu davranışına hem şaşırıp hem de anlamlı bularak babasının ısrarı üzerine güzel sesli eski müezzinin tekrar aynı görevine tayin edildiğini kaydediyor.
Avukat babasının ilginç bir davası
Hristiyan müzisyen ve tarihçi hatıratta bir müslüman ve hristiyan arasında cereyan eden bir davayı baba hatırası olarak dile getirir: Birgün müslümanın biri bir hristiyanının dinine küfreder, hristiyan kendine küfür eden müslümanı şikayet eder, mahkemelik olurlar, şeri mahkeme müslümanı suçlu bulur. Bunun üzerine baba Ebu Halil ‘İnne’d-dîne ındellah’il-İslam/Allah katında gerçek din İslam'dır’ ayetini okur, mahkeme heyeti huzurunda müslümanın iflasın eşiğinde ve sıkıntılı olduğu için böyle hareket ettiğini söyleyerek ceza alan müslüman komşusunun beraatini ister. Bunun üzerine mahkeme beraat kararı verir; İş tatlıya bağlanır.
Birbirlerine saygılı tavır ve hristiyanlarda ramazan hassasiyeti
O dönemde 3 dinin mensupları birbirlerinin dini bayramlarında düzenlenen törenlere katıldığını aktaran Cevheri, hatta ramazan aylarında müslüman mahallelerinde ramazan şarkıları söylendiğini anlatır, müslüman komşularımızda iyi ilişkilerimiz vardı, onlarla birlikte gece boyu ramazan sohbetlerine katılırdık, aramızdan katılamayan hristiyanlar özür beyan ederlerdi. Komşularımızı tek tek ziyaret eder, tatlı yer, şerbetler içerdik. Çok heyecanlı ve güzel günlerdi o günler. Müslüman komşularımız da bizim evlerimizi dolaşırdı, çocuklar ev ev dolaşır, şiirler okur, para toplardı, şeklinde konuşuyor.
‘İngilizler kandırdı’ itirafı
Kudüslü müzisyen hatıratının bir yerinde İngilizlerin Osmanlılara karşı Filistin halkını kandırdığını ve Filistin halkının bunu sonraları fark ettiğini itiraf ediyor. 1. Dünya savaşı yıllarında yaşadığı bir olayı şöyle naklediyor: 1910 yılı ortalarıydı. Bir yaz mevsiminde ağaçların gölgesinde ud çalıyor, şarkı söylüyorduk. Gökyüzünde düşman İngiliz savaş uçakları dolaşıyordu. Ebu Selim amca yanı başımızda uzanıyordu, kısa boylu biriydi, İngiliz uçaklarına bakarak, Türklerin zulmünden kurtarın bizi diye bağırıyor, bu sözler (hristiyan) Filistinlerin Osmanlı'dan kurtulmak istediklerinin açık ifadesiydi ama İngilizler verdikleri sözde durmadılar, ihanet ettiler ve memleketi yahudilere sattılar. İngilizlerin işgalinden sonra Selim amcanın evinde çok sık bir araya gelirdik ve o zaman utanır ve hep şunu söylerdi: ‘Vallahi Vasıf (İngilizleri kastederek) bizi aldattılar, keşke Türklerin yönetiminde kalsaydık.’
Bir başka saygı ve hoşgörü örneği
Vasıf hatıralarında anlıyoruz ki Enver Paşa Kudüs'ü ziyaret esnasında iki önemli dini merkezi Mescid-i aksa ve Kıyamet kilisesini ziyaret etmiş. Mescid-i Aksa'nın ziyareti ve oraya yaptığı bağıştan sonra Hristiyanlarca kutsal bir mekan olan Kıyamet kilisesi’ne gelir. Hristiyanlara göre burası Hz İsa’nın çarmıha gerildiği ve yine defnedildiği yerdir. Enver Paşa’nın kiliseye ziyareti ve Mescid-i Aksa’ya verdiği bağıştan daha çok (200 lira) bağış yapması hristiyan tebanın memnuniyetine vesile olur. Bugün de ümmet-i Muhammed fertlerinin bazı sarsılmalar olsa bile ekserisinin hoşgörüsünü devam ettiren insani kriterleri haiz vefalı nesillerden olduğunu umuyorum. Anadolu kültürünün kuşatıcılığına atıf yapan yazar Alev Alatlı’nın deyimiyle dünyayı kurtaracak olan da bu ruhtur.