Aylin PEDAL

Tarih: 12.02.2021 14:30

SAHİ, KİM SENİN GERÇEK SEV-Gİ-Lİ-N?

Facebook Twitter Linked-in

Yere göğe sığdıramadığımız, dillere pelesenk olmuş, kimi zaman eli kalem tutanın hissiyatınca içi doldurulmuş, kimi zaman da aşkla yan yana kulvarlarda, galibi sonsuza kadar belli olmayacak ‘Sen mi, ben mi?’ yarışında, bitiş çizgisine kadar mütemadiyen başa baş koşmuş, 2de 1 teklik kupasının yanında bonus olarak ‘Suskunluğum halimden içredir’ madalyasını da kazanabilmek gayretiyle bir ömür tüketmiş, bazen ozanın iç yangınlarına kendi derdi nezdinde, gönül aşıklarının ağlayan yüreklerine ithafen inceden derman aradığı tellerinden yükselen ‘Yana yıkıla çıktım yola, kavuşacak kendimmişim, benlerimden kaça dura, bulunacak kendinmişsin.’ temalı türkülerine bağır bağır name olmuş, bazen de ateşten mısra olup dizi dizi dökülmüş şairin dudaklarından ‘Senden gayrısı yok imiş’ ana fikirli şiirleri ile. Nice sevdaları kül etmiş ateşiyle de, sonunda dayanamamış bu sihirli sözcük, nam-ı diğer sevgi, dökmüş içini bir divane aşığın kelamından doyasıya haykırırcasına:

 

̅‘Sevgili SEVER!

Vermeden mi alıyorsun hâlâ,

Dışında mı arıyorsun beni yoksa?

Gönülden mi bağlısın bana?

Unutmuş gibisin yok pahasına,

Sevemiyorsun benlerini bile koşulsuzca.

Benden bi habersen eğer fütursuzca:

Ayaz gecenin zifiri karanlığında,

Kimsesiz çocuğun öksüz bakışında,

Martının özgürce kanat çırpışında,

Sabah çayının ilk yudumunda,

Gün AYdın’ın eskimeyen dostluğunda,

Vefakâr ANanın şefkatli kollarında,

Çığlık atan silahsız masum kadınlarda,

Dinsizin hakkından gelen imansızda,

Sabahın ayazında, bozkırın sarısında,

Doktorun beyazında, kömürün karasında,

Çiftçinin hasatında, okulun sırasında,

Benlik sevdasında, ego savaşlarında,

Rahmet yağmurlarında, hoyrat poyrazlarda,

Sofunun duasında, kitapsızın doğrusunda,

Kırmızı kadehte, beyazlı bardakta,

Akşamın telaşında, işsizin feryadında,

Sufi’nin semahında, neyin çağrısında,

Haklının isyanında, sabrın feryadında,

Ali’nin kılıcında, barışın huzurunda,

Nuh’un gemisinde, Yusuf’un kuyusunda,

Yedi uyurların derin uykusunda,

Nazım’ın yandığı vatan aşkında,

Kemandan dökülen fa notasında,

Kırmızılı çingenenin kıvrak raksında,

Zıtların biri Quasimodo’nun kamburunda

Kar tanesinin tene dokunuşunda,

Doğan güneşin ilk ışıklarında,

Yavru kedinin ılık mırıltısında,

Sıcak ekmeğin son lokmasında,

Nefes verip alışta, her arayışta,

Kendini buluşunda, yok oluşunda.

Ölümün vuslatında, yaşamın OLumunda

Yerde, gökte, içeride, dışarıda,

Bulamazsın, dönmezsen yüzünü bana,

Gizledim seni senden ustaca,

Ayrı gayrı yok farkında olana,

Bulamazsın baktıkça halka, çokluğa,

Yana yana dönersin yüzünü Hak’ka,

Kendinden kendinesin bu oyunda,

Karşılıksız SEVGİ kendin olmayınca.

Sövme, bölme, ayırma, çalma!

Öteleme, eleştirme, yakma, savaşma!

Kalp kırma, hizmette ol insana!

Karışma sakın kimsenin kutsalına!

Değer ver tüm inançlara!

Dilinde şükür, gönlünde takva,

Devam et aslında olmayan yola!

 

Ayrı baktı, gördü başka,

Aradı sıratı öteki dünyada,

Köşkü, huriyi saydı armağana,

Mübah dedi hak yedi oysa,

Sakladıkları kalmayacak ona da,

Bil(e)medi yolculuk tenden cana,

Varmadan sayılı nefes sona,

Alemlerin idraki nasip ola.

Yaşayan ölüsün kendinden doğmadığında,

Elini çekse, nefes mi kalır sana?

Yanışlar, dönüşler sonradan hep O’na,

Yok ki sığınacak O’ndan başka.

 

Gizlenmiş O tekliğin çokluğunda,

Senden sana birsin varlığında,

B’de noktasın, evrensin sonsuzlukta,

Gayret senden, olma kul kula,

Lütfu, bereketi O’ndan OLa.

 

Ete kemiğe büründü anlayana,

Kendi isminle göründü sana,

Seslendi dağdan taştan insana,

Dile geldi ilmi ledünden esasında.

 

Sımsıkı sarıl yaşam kitabına,

Uzak diyarlarda dolanma boşa,

Bulamazsın arama hiç kutsallarda,

Kendi ayetlerini oku da, ANla!’

 

AP

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —