BİZİM DURUM KURDUN BOYNUNA ÇINGIRAK TAKMAYA BENZER....
Anadolu’da kurtlar bir belalıdır demiş ve devam etmiş büyük usta Yaşar Kemal…
Bir kurt, koyun veya keçi sürüsüne dalar…
Sadece bir tanesini alır götürür ancak bütün sürüyü parçalar…
Kurt dalmış sürüden artık hayır yoktur...
Koyundan, keçiden başka geçimi olmayan Anadolu köylüsü, eğer sürüsüne böylesine kurt girmişse çöker, biter, açlıkla karşı karşıya kalır…
Bu nedenle kurt gittikten sonra, sabah olduğunda sürü sahipleri gördükleri manzara karşısında donar kalır ve içleri kurda karşı kinle, öfkeyle dolar…
Bu durumda köylü, kurttan öcünü almak ister…
Atlarına binerler, köpeklerini, iplerini alırlar, kurt avına çıkarlar…
Kurtları intikam için diri yakalamaktır en büyük amaçları…
Usulünü de bilirler ve sonuçta kurtları diri diri yakalarlar…
Kin bağladıkları, öç almak istedikleri kurda bir fiske bile vurmazlar…
Kurdu hiç incitmezler…
Yalnız sağlam bir telle ya da kirişle kurdun boğazına bir çıngırak takarlar ve kurdu okşayarak, sırtını sıvazlayarak ve sevecenlikle öperek salıverirler…
Boğazı çıngıraklı kurt sevinerek, koşarak ayrılır köylülerden…
Ancak çıngıraklı kurt hiçbir canlıya yaklaşamaz çünkü çıngırak sesini duyan her hayvan önceden kaçar, kurt ise boğazında çıngırak, bozkırlar boyunca, dağlar boyunca boşu boşuna koşar durur…
Sonunda kurt dağlarda açlıktan önce yavaş yavaş zayıflar, sonra zayıflıktan güçsüz düşer ve sonunda bağıra, bağıra, bağıra ölür…
Bu, insan aklına gelen işkencelerin, zulümlerin en korkunçlarından birisidir…
Kurt ancak aç kalınca anlar boynuna çıngırak geçirilirken kendisini okşayanların, sırtını sıvazlayanların ve kendisini sevecenlikle öpenlerin niyetini…
Ancak çoktan iş işten geçmiştir…
Bilmem anlatabildim mi…